Olaylar Ve Görüşler

Kültür Yapılarında Anıtsal Simgesellik - Prof. Dr. Erhan KARAESMEN

26 Aralık 2020 Cumartesi

7 Mayıs 1945 günü Almanya, teslim olduğunu ilan etmiş olmasına rağmen, II. Dünya Savaşı sona erdirildiği halde İngiliz Hava Birlikleri, Dresden kentine bir büyük gece taaruzu düzenledi. Yüzlerce bina yıkımının ve binlerce can kaybının yaşandığı bu insanlık ayıbının ardından Dresden’de bina onarımı ve yeniden yapımı işlerine girişildi. İlk planlanan, tamamlanan yapı, kamusal kullanıma açık Dresden Semper Opera Binası” oldu.

İnsanoğlu birincil ihtiyaç olan barınma olgusunu karşılayacak mesken yapıları düzenlemesi ile yola çıkmıştır. Yapı, insanoğlunun yaşamında ve uygarlığın gelişmesinde asal görevler taşımış fiziksel bir oluşumdur. Mağara yaşamından doğanın açık hava koşullarına geçildiğinde insanlar, bireysel ihtiyaçlara ve toplu grup yaşamının gereksinmelerine cevap verecek yapılar icat etmiştir.

Toplumsal yaşamın gelişmesiyle yol, köprü ve benzeri altyapı tesislerinin de yapımı yoluna gidilmiştir. Sanatsal ve kültürel yaşam için gerekli yapılar, eğitim, sağlık, spor tesisleri ve ibadet mekânları, saraylar dahil kamu yönetim binaları yapımı da toplumsal evrimi tamamlayan etkinliklerdi. Ayrıca toplumsal gelişmelerin ve insanlık tarihinin çeşitli değerlerine saygı amacı ile toplanılan ve buluşulan mekânlar da bu anlamlı örnekler arasında yer almaktadır.

Eski Akdeniz uygarlıklarından söz edersek Mısır firavunlarının saraylarında olduğu gibi Roma ve Eski Yunan dönemlerinin amfiteatr” geometrili sosyal ve kültürel yapılarında da bu özelliklerin izlerine rastlandığı bilinegelmiştir. Mısır ve Maya uygarlıklarının ürünü olan piramit yapıları ise işe yararlılık unsurundan daha çok simgesel güç anlatımı yolunda anıtsal görüntüyü öne çıkaran çok özel yapılar olarak bilinir.

ÖZENSİZ VE ACELECİ TAVIR

Yakın çağların ve günümüzün toplumsal imge taşıyıcılığı daha çok sanat ve kültür yapılarına tanınmış hafifçe çapraşıklığı da bulunan bir ayrıcalıktır. Çağdaş toplumların dikkat alanında konser ve tiyatro salonları, opera binaları, müze ve kütüphaneler öncelikle anıtsallık ve simgesellik özellikleriyle de yer almaktadır. Ankara’daki Anıtkabir, Sydney Opera Binası’nın okyanusa bağrını açmış ek yapıları ilk akla gelebilen başarılı örneklerdir.

Atatürk’ün, Ankara’nın çağdaş Türkiye’nin kültür merkezini oluşturması yolundaki duyarlılığına ve arzusuna rağmen başkentte kalıcı bir kültür yapısı inşa edilememişti. Büyük gecikmelerle bir konser salonu binasına kavuşma şansı ancak doğdu. Ayrıca inşaatı henüz tam bitirilmeden bir yerlerden gelen buyruklarla gerçekleşen eksik ve talihsiz bir kavuşma yaşandı. İnşaat işleri tamamlanmadan paldır küldür açılışı yapılan bina ya da diğer çeşitli mühendislik tesisleri işlerine bu ülkede maalesef çok sık rastlanır oldu.

Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası (CSO) yeni binasının 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı gününe tamamlanamayacağından açılış konserlerinin 3 Aralık tarihine ertelendiği duyurulmuştu. Bu tarihte de inşaat yapımındaki eksikliklere rağmen açılış yapıldı. Ama CSO binasının bir yeni özel ulusal kültür yapısı olması dolayısıyla daha dikkatli olunması beklenirdi.

GÖSTERİŞ AĞIR BASINCA

28 yıl önceki mimari proje yarışması değerlendirme jürisinde mutlu bir rastlantıyla görev almış olmam bu özel binaya kaçınılmaz bir duygusallıkla yaklaşmama yol açmış olabilir. Ancak sanat ve kültür dünyasından güvenilir uzman dostlar da bu açılıştaki anlamsız aceleciliği eleştiriyor.

Bu çevrelerde dile getirilen görüşlere göre simgesel anıtsallık anlayışı ile azametli gösterişçilik birbirine karıştırılmış olarak ortaya çıkmıştır. Oysa bir konser salonu, kültürel oluşum binası olarak kendini göstermenin ötesinde hem seslendirmeyi yapan müzisyenler/sanatçılar hem de dinleyiciler için müzik dinleme zevkini sağlayacak bir ortam yaratmak zorundadır.

Bilimsel alandaki gelişmeler, yapı malzemesi üretim teknikleri ve yapı teknolojilerindeki yenilikçi ilerlemelerin kaynağını oluşturagelmiştir. Konser salonları gibi çok özel yapılar, bu teknolojik katkıların, ses fiziği ve akustik bilimlerindeki gelişmelerinin de yansıdığı mekânsal düzenlemelere olanak vermektedir. Ancak bir konser salonu yapısında müzik meraklılarına haz verecek bir ses kalitesinin sağlanmasıyla birlikte orada çalınacak müziğin sosyokültürel ve eğitsel nitelikler taşıyor olması da beklenir.

CSO Gala Konserleri” adını taşıyan ilk açılış etkinliği programındaki yapıtların müziksel değerlerinin tartışılabilir olduğu açıktır. Gelecek dönemlerde ulusal ve evrensel kültür değerlerine önem verilmesi yolunda daha dikkatli olunacağını umarak tüm bu edilgenliklere karşın Ankara’nın yeni CSO Salonu”na hoş geldin diyoruz.

Prof. Dr. Erhan KARAESMEN



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları