Lozan: Diplomasi Zaferi - Doç. Dr. Hüner TUNCER
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Lozan: Diplomasi Zaferi - Doç. Dr. Hüner TUNCER

24.07.2021 07:00
Güncellenme:
Takip Et:

Diplomasi terminolojisinde zafer” ya da yenilgi” sözcüklerine yer verilmemesine karşın Lozan diplomasisi için ben zafer” sözcüğünü kullanmakta hiçbir sakınca görmemekteyim.

Osmanlı diplomasisinden çok farklı bir anlayışa sahip olan Cumhuriyet diplomasisi, bu farklı diplomasi anlayışını ilk kez Lozan Barış Konferansı’nda, uluslararası topluluğun gözleri önüne sermek fırsatını bulmuştu.(1) 11 Ekim 1922’de Mudanya Ateşkes Antlaşması’nın imzalanmasından sonra, Ankara Hükümeti ile Müttefikler arasındaki en önemli sorun, Birinci Dünya Savaşı’nı sonuçlandıracak olan bir barış antlaşmasının imzalanmasıydı.

Lozan Konferansı’na Türkiye’yi temsil edecek heyetin seçilmesi önemli bir sorun olarak ortaya çıkmıştı. Konferans’a gidecek Türk temsilcilerinin, her şeyden önce, Batılı devletler karşısında her zaman boynu bükük” durmaya ve bu devletlerle olan ilişkilerinde ödün vermeye alışmış olan Osmanlı zihniyetinden kendilerini kurtarmış olmaları gerekiyordu. Osmanlı diplomatları, Lozan’da yeni Türkiye devletini temsil edemezdi çünkü onlar Avrupa devletleri karşısında hep aşağılık duygusuna kapılmışlar ve kendilerini, Avrupalı devletlerin temsilcileriyle eşit statüde görmemişlerdi. Osmanlı Devleti’ne Batılı devletler tarafından takılan hasta adam” ismi, Osmanlı devlet adamlarını da etkilemiş ve bu kişilerin zihinlerine iyice yerleşmişti. Bu nedenle de Osmanlı, hasta adam”ın zayıf bünyesine uygun önlemlerle, onu biraz daha yaşatmak yöntemi ve politikasını benimsemişti.(2)

Oysa yeni Türkiye devletinin kurucusu Mustafa Kemal, Lozan’da, Türk temsilcilerinin kendilerini Batılı devletlerin temsilcileriyle eşit görmesini ve bu anlayışla görüşmeleri sürdürmesini istemekteydi. Bu nedenle de Mustafa Kemal, Lozan’da ülkemizi temsil edecek heyetin başkanını bizzat seçmişti. İsmet Paşa, Lozan’a yeni Türk devletinin hariciye vekili sıfatıyla katıldı.

KARARLI TAVIR

İsmet Paşa, yeni Türk diplomat tipinin en seçkin örneğiydi. Lozan’da Türkiye’nin haklarını adım adım savunan İsmet Paşa, amacın meşruluğuna inanmış ve buna tüm dünya kamuoyunu inandırtmıştı. Lozan Konferansı’nın açılış oturumunda bir konuşma yapan İsmet Paşa, konferans masasında Türkiye’nin egemen ve bağımsız bir devlet olarak kabul edilmesi ve eşit hak ve yetkilere sahip olması gerektiğini dile getirmişti. Gerçekten, Lozan Konferansı görüşmeleri sırasında Türk temsilcilerinin üzerinde ısrarla durdukları en önemli nokta bu olmuştu.

Lozan Konferansı’nın başlamasının ertelenmesi üzerine, İsmet Paşa’nın, konferansa katılacak devletlere gönderdiği nota önemli bir tarihsel belgedir; çünkü böylelikle Türkiye, ilk kez büyük devletlerle aynı seviyede konuşmaya başladığını göstermiş oluyordu. İsmet Paşa, Lozan Konferansı’nda, hiçbir devletin temsilcisine üstünlük tanımak ya da onlardan aşağı kalmak istemiyordu.

Bu nedenle de İngiltere’nin temsilcisi Lord Curzon’un konferansı açış nutkunu takiben, protokolde yer almamasına karşın İsmet Paşa da bir konuşma yapmış ve böylece daha ilk günden itibaren Türkiye’nin davasını, azimli ve kararlı bir biçimde tüm dünyanın gözleri önüne sermişti. Konferansın ikinci günü ise İsmet Paşa, bizzat Lord Curzon’a, Türkiye’nin bir konferans masasında hiçbir başka devletten farklı olmadığını usul konularının (tüzük çalışmaları, komisyon başkanlarının atanması, devletlerin delege sayılarının saptanması gibi) tartışılmasında dahi gerekli gördüğü itirazlarda bulunmak suretiyle göstermiş ve Lord Curzon’dan Türkiye’ye farklı bir davranışta bulunulmayacağı konusunda açık bir güvence almıştı.(3)

YENİ TÜRK DİPLOMASİSİ

Lozan Konferansı’nda, İngiltere Temsilcisi Lord Curzon’un deyişiyle bu sağır ve cüce adam”, Curzon gibi o dönemin en güçlü hatiplerinden birinin üstesinden gelebilmeyi başarmıştı. İnöo dönemin diplomat” imajına hiç uymamaktaydı, askerdi, diplomasi dilini bilmemekteydi, dış görünüşü gösterişli değildi ve çok az konuşan bir kişiydi. Ancak geleneksel anlamdaki diplomat” tipine belki hiç uymayan bu kişi, hak bildiği yoldan ilerlerken en ufak bir ödün dahi vermeye yanaşmamakta, doğru bildiği görüşte inat ve sabırla sonuna dek diretmekteydi.

Lozan Konferansı boyunca, Türk başdelegesinin İngiliz başdelegesi ile tamamen boy ölçüşecek kudrette tam bir eşitlik ayağı üzerinde konuşması, tüm dünyaya artık geleneksel Osmanlı diplomasi anlayışının ve uygulamasının tarihe karıştığını ve onun yerine, yeni bir diplomasi anlayışı ve uygulamasının doğduğunu kanıtlamaktaydı. Yeni Türk diplomasisinde amaç hakkın alınmasıydı ve tüm yöntemler bu amacın gerçekleştirilmesine yönelik olacaktı.

DOÇ. DR. HÜNER TUNCER


(1)   Lozan Konferansı genel oturumu 21 Kasım 1922de başlamıştı. Görüşmeler, 4 Şubat 1923’te kesintiye uğramış, 23 Nisan 1923’te yeniden başlamış ve barış antlaşması, 24 Temmuz 1923’te imzalanmıştı.

(2)   Padişah II. Abdülhamit ve Meşrutiyet döneminin değerli bir siyaset adamı olan Rıfat Paşa, Lozan’da İsmet Paşa’nın yaptıklarını ve söylediklerini takdir ederek Bunların yüzde birini biz bunlara söyleyemez ve yapamazdık. Karakterimiz buna uygun değildi” demek suretiyle, Osmanlı diplomasisine egemen düşünce biçiminin bir örneğini vermişti.

(3)   Ali Naci Karacan, Lausanne, İstanbul, Latin Matbaası, 1971, s.112-113.


Yazarın Son Yazıları

Yenilmezlikler ve dokunulmazlıklar - Cengiz Kuday

Tarih, bazen büyük savaşlarla değil; küçük, sessiz ve ilk bakışta sıradan görünen olaylarla yön değiştirir.

Devamını Oku
20.12.2025
Büyüyen eşitsizlik, yaygınlaşan yoksulluk - Sıtkı Ergüney

Ekonomide; fiyatlar genel düzeyindeki; artış “enflasyon”, gerileme “deflasyon”, duraklama ile birlikte yaşanan artış da “stagflasyon” olarak tanımlanır.

Devamını Oku
20.12.2025
Hayvancılıktaki yol ayrımı - Gülay Ertürk

Türkiye bugün hayvancılıkta çok kritik bir eşiğe geldi.

Devamını Oku
19.12.2025
Devlet ve kalkınma - Prof. Dr. Bilin Neyaptı

Bir ülkede ekonomi yönetiminin temel hedefleri verimlilik ve adil bölüşümdür.

Devamını Oku
18.12.2025
Programda işçinin adı yok - Engin Ünsal

CHP 39. Olağan Kurultayı’nda tüzük değişikliği yaptı ve iktidar programını kabul etti.

Devamını Oku
17.12.2025
Yargı öyküleri - Ziya Yergök

Yıllar önce, 5 Ocak 1982’de Çetin Altan’ın Milliyet gazetesindeki “Şeytanın gör dediği” adlı köşesinde “Eski (Mahkeme Koridorları) sütununa özlem” başlıklı yazısında yer alan, bir ceza avukatının “Oturum” adlı anı kitabından alıntılanmış ilginç bir yargı öyküsüne değinmek istiyorum.

Devamını Oku
17.12.2025
Devletçiliğe dönebilmek... - Kemal Onur

Demokratik ve laik sosyal hukuk devletimizin kurucu lideri Atatürk’ün yönetimi döneminde; ülkemizin ulusal çıkarı açısından bilimsel anlayış ve duyarlı bir bilinçle, iç ve dış sermaye şirketlerinin çıkarları için vahşi madenciliğe kesinlikle fırsat verilmemiştir!

Devamını Oku
17.12.2025
Bu çığlığı duyun! - Mustafa Gazalcı

MESEM, Milli Eğitim Bakanlığı’nın sözde mesleki teknik eğitim merkezleri uygulaması.

Devamını Oku
16.12.2025
ABD’nin esnek realist stratejisi - Nejat Eslen

11 Eylül’ün hemen sonrasında ABD, tek kutuplu dünya düzeninin verdiği cesaretle küresel egemen güç olmanın hayallerini kuruyordu.

Devamını Oku
16.12.2025
Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025