Otoriter rejimlere bakış - DOÇ. DR. AYŞE ATALAY
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Otoriter rejimlere bakış - DOÇ. DR. AYŞE ATALAY

20.08.2024 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Otoriter rejimlerin ayırt edici özellikleri arasında, devlet iktidarının merkezileşmesi, özgür düşüncenin baskı altına alınması ve çoğulculuğa geçit verilmemesi yer alır. Bu tür rejimler genellikle siyasal erkin tek elde, ekonomik erkin ise küçük bir zümrenin elinde olduğu rejimlerdir. Siyasal iktidar, egemenliğini kurmak ve sürdürmek için kendi ideolojisini tüm topluma dayatmak ister. Bunun için Althusser’in kavramsallaştırmasıyla devletin baskı aygıtları ve ideolojik aygıtlarını kullanır. Devletin baskı aygıtları kolluk kuvvetleri, hapishaneler ve mahkemelerdir. Devletin ideolojik aygıtları ise din, medya kontrolü, eğitim ve ailenin yapısıdır.

Otoriter rejimlerde devlet; özellikle medya kontrolünü eline geçirdiğinden propaganda yoluyla siyasal, ekonomik, kültürel egemenliğini kurmak ve sürdürmek ister. Amaç toplumun otoriter rejime bağlı kalması ve böylelikle toplumsal rıza üretmektir. Toplumsal rızanın zayıfladığı dönemlerde ise baskıcı bir yol izlemeye başlar. Bunun için de toplumda siyasal iktidara karşı korku duygusunun egemen olmasına çalışır. Dolayısıyla muhalefet güçleri gerekirse zor kullanılarak susturulma yoluna gidilir. Toplumu harekete geçirmek için de içte ve dışta bir düşman yaratılır.

‘UYUMLU YURTTAŞ’

Weber’in tipolojisinde yer alan karizmatik otorite çeşidi ise lider merkezlidir. Bunun için de sistem tek adam rejimine dönüşme riskiyle karşı karşıya kalır. Artık yasama, yargı ve yürütme erkleri tek adamın iki dudağı arasında, onun dünya görüşü etrafında şekillenir. Serbest ve adil seçimlerden, örgütlenme özgürlüğünden, medya bağımsızlığından, fikir ve düşünce özgürlüğünden söz edilemez ve ülke gittikçe çoğulcu demokrasiden uzaklaşır. Milliyetçilik ve din otoriter rejimlerin payandasıdır.

Bu tip rejimlerde boyun eğen, “hayır” demesini bilmeyen, soru ve hesap sormayan, başına gelen haksızlıklara itiraz etmeyen, suya sabuna dokunmayan “uyumlu” yurttaşlar daha kabul edilebilirdir. İtiraz etmek, karşı çıkmak bu tip rejimlerde adeta yasaklanmıştır. Dolayısıyla birey ve yurttaş olarak kendini gerçekleştiremez, kendi olamaz. Eğer kültürel ve ekonomik nedenlerle “hayır” demeyi göze alamıyorsa veya bunun için gerekli cesarete sahip değilse otoriteye boyun eğer ve ona uyum sağlar. Bir de otoriteye boyun eğmenin getirisi yüksekse (mevki elde etmek ya da ekonomik çıkarlar gibi) birey ya da yurttaş konformizme yönelir.

AHLAKİ EROZYON

Her iki durumda da otorite egemenliğini pekiştirmiş olur. Artık bu insanlar statükonun emrinde, onun hizmetçisi ya da kölesidirler. Böylece benliklerinin esir alınmasına isteyerek ya da istemeyerek rıza göstermiş olurlar. Bu da bu tür toplumlarda ahlaki erozyona yol açar. Dalkavukluk, iki yüzlülük, döneklik, bugün ak dediğine yarın kara demek yaygınlık kazanır ve adeta özendirilir.

Uygarlık tarihinin yönünü değiştirmede toplumlar kadar tarihsel kişilikler de önemli rol oynamışlardır. Bu tarihsel kişiliklerin ortak özellikleri ise içinde yer aldıkları toplumsal sistemin dışında arayışlar içine girerek ağır bedeller ödemelerine karşın mücadelelerinden vazgeçmemeleriydi.

Demokrasi bir kültür ve eğitim meselesidir ve en başta ailede öğrenilir. Toplum olarak bunu gerçekleştirdiğimizde aydınlık yarınlara kavuşabiliriz.

DOÇ. DR. AYŞE ATALAY

Yazarın Son Yazıları

Geç olmadan! - Av. Abdurrahman Bayramoğlu

Batı’da, dinde reformla başlayıp Berlin Duvarı’nın yıkılmasıyla sona eren Modern Çağ, pek çok bakımdan tarihin en üretken dönemidir.

Devamını Oku
16.07.2025
Adlandırma siyasetleri - Av. Mehmet Durakoğlu

Türk siyasal tarihinin son 40 yılının en temel uğraşısı konumundaki “Kürt sorunu”; zaman içinde Suriye’deki gelişmeler bağlamında, ulusal niteliğinin ötesine geçince, emperyalizmin uluslararası siyasetteki büyüklüğünün etki alanı içine girdi.

Devamını Oku
16.07.2025
Faşizmin gölgesinde - Prof. Dr. Okan Toygar

“Körlük” romanında, suçun ve şiddetin sıradanlaştığı bir toplumda, halkın hakikate karşı körleşmesini sarsıcı bir alegoriyle resmeden José Saramago, bu anlatının devamı olan “Görmek”te ise yeniden görmeye başlayan yurttaşların, adil bir yaşamı birlikte kurma iradesine odaklanır.

Devamını Oku
16.07.2025
Kuşkunun gölgesinde bir sınav - Dr. Burcu Aybat

Eğitimciler olarak “Merak etmeyin, sorular ne kadar zor olursa sınav bilenle bilmeyeni o kadar ayırır” diyerek çocuklarımızı avuttuğumuz bir bekleyişle geçti son bir ay.

Devamını Oku
15.07.2025
Güçlülerin hukuku - Prof. Dr. Doğan Soyaslan

Tarihin her döneminde toplumlar, aralarındaki anlaşmazlıkları çözmek için çoğu zaman savaşa başvurdu.

Devamını Oku
15.07.2025
Savaş ilkeleri ve CHP‘nin stratejisi - Dr. Cihangir Dumanlı

İnsanlık tarihinin çok büyük bir kısmını oluşturan binlerce savaştan edinilen deneyimler ve alınan dersler savaş ilkeleri (harp prensipleri) olsak belirlenmiştir.

Devamını Oku
14.07.2025