Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Rauf Denktaş - Doç. Dr. Hüner TUNCER
13 Ocak 2012 tarihinde yitirmiş olduğumuz Kıbrıs’ın
efsanevi lideri Rauf Denktaş ile Nisan 2005 tarihinde Lefkoşa’da yaptığım bir
söyleşiyi dile getirerek, Denktaş’ın, bir türlü çözüme kavuşturulamayan Kıbrıs
sorunuyla ilgili sözlerini bir kez daha kamuoyuna anımsatmakta yarar olacağı
görüşündeyim.
Rauf
Denktaş benimle yaptığı söyleşide; çıkmazda bulunan Kıbrıs sorununa bir çözüm
bulmak amacıyla BM Genel Sekreteri Kofi Annan tarafından oluşturulan “Annan
Belgesi” üzerinde, 24 Nisan 2004’te Kıbrıs’ın her iki kesiminde
gerçekleştirilen referanduma ilişkin görüşlerini dile getirmişti.
Yapılan
referandumun sonucunda Annan Belgesi, KKTC halkının % 64.9 oyuyla kabul görmüş;
GKRY halkı ise, Belge’ye % 74.8 oranıyla “hayır” demişti. Ada’nın her iki halkı
Belge’ye “evet” demediği için Annan Belgesi, yasal açıdan geçersiz sayıldı ve
uygulamaya konulamadı.
“17 Nisan 2005 tarihinde
Cumhurbaşkanlığı görevinden ayrılacak olan Rauf Denktaş, söyleşimize şu
sözlerle başladı: ‘Egemenlik ve
self-determinasyon hakkını içermeyen eşitlik, ancak sözde, yapay bir eşitlik
olur.’
“Rauf Denktaş, söyleşimizi şöyle
sürdürmüştü: ‘Cumhurbaşkanlığı’ndan ayrıldıktan sonra durumumda bir değişiklik
olacağını düşünmüyorum. Mücadele devam ediyor. Cumhurbaşkanlığı, anayasal
çerçevede yetkileri kısıtlı bir makamdı. Görüşmeci de olduğum için, gereğinden
fazla bu mevkiide kaldım.
“Annan Planı” ile
başlanan süreçte ben halkıma ‘hayır’ demesini önerdim, çünkü bu Plan
egemenliğimizi içermiyordu.(1) Bize kâğıt üzerinde bazı
haklar verilecekti, aynen 1960 Antlaşması’nda olduğu gibi. Rumlar, yine bunu yırtıp
atıp, ‘Kıbrıs’a hâkim olmak için harekete geçebileceklerdi.
“Annan Planı, bizi 1960 Antlaşması’nı
çiğneyerek, Türkiye’nin üye olmadığı AB’ye götürmeyi öngörüyordu. Annan Planı,
1960 Antlaşması’nda Türkiye’ye verilmiş olan garantörlük hakkını ortadan
kaldırıyor ve bizim de güvenliğimizin temelini oluşturan Garanti Antlaşması’nın
öngördüğü Türk-Yunan dengesini Yunanistan’ın lehine bozuyordu. Yıllarca her görüşmede kutsal bir hak
olarak koruduğum bir ilkeyi ters-yüz eden Annan Planı’nı kabul etmem, Kıbrıs Türkü’nün, Türkiye’nin Ada’dan
çıkışını kendi imzası ve arzusuyla gerçekleştirmesi demekti ki; bana göre, bu
tarihî bir hata olurdu. Daima savunmuş olduğum ilke, Türkiye de üye olmadan
‘Kıbrıs’ın AB gibi bir birliğe üye olamayacağı ve ‘Kıbrıs’ın AB’ye girmesinin
ancak Kıbrıs’taki her iki tarafın uzlaşmasından sonra gündeme gelebileceğiydi.
“Annan
Planı, Rumları tatmin etmek için ve Türkleri Kıbrıs’tan çıkartmak için,
bulunmuş bir formüldü. Türkiye’nin ‘Annan Planı’ndan yana çıkması; ‘Plan’a
‘evet’ dememiz için ABD’nin, İngiltere’nin ve AB’nin müdahaleleri ile
propagandaları; Türk basınının ‘evet’ yönündeki girişimleri; Türkiye’nin,
‘hayır dediğimiz takdirde, bunun sonucuna katlanırsınız’ yolundaki tehditleri;
Türkiye’nin, ‘evet derseniz, ertesi gün KKTC’nin tanınma yolu açılacaktır’
vaatleri, halkımızın % 65’inin Plan’a
‘evet’ demesinin yolunu açmıştır.
“Bize ‘evet’ dedirtenler,
Rumların da Plan’a ‘evet’ diyeceği inancıyla hareket etmişlerdir. Oysa Rum,
‘meşru Kıbrıs Hükümeti’ olarak, ‘Kıbrıs’a sahip çıktığını düşünüyor ve bu
unvandan tâviz vermek ve bunu bizimle paylaşmak ihtiyacını duymuyordu.
“Halkımızın % 65’inin ‘evet’
demesinden sonra, benim derhal istifa etmem gerekirdi; ancak, Rumların ‘hayır’
demek suretiyle bize yeniden düşünme şansı vermesi nedeniyle, görevimin sonuna
değin bu hakkı kullanmak suretiyle görevime devam ettim.
“Türk halkının ‘evet’
oyları, Türklerin Rumlarla birleşmeyi istediği biçiminde yorumlanmıştır. Benim
uzlaşma istemeyen bir kişi olarak algılanmam sonucunda, halkımdan yeniden oy
istememin doğru olmayacağını düşündüm. Türk
Hükümeti ile Türk basını, dış dünyanın beni gördüğü gibi uzlaşmaz bir kişi,
Türkiye’nin AB’ye girişini engelleyen bir kişi olarak görüyordu.
“Kıbrıs’ta sağlam ve kalıcı
bir anlaşmanın olabilmesi için, böyle bir anlaşmanın ‘bağımsızlık’ ve
‘egemenlik’ üzerine inşa edilmesi gerekir. İşte, bundan böyle benim bu ilkeyi
daha sağlamca savunabileceğim platform, ‘halka
dönüş’ olacaktır.”
Rauf Denktaş’la yaptığım
söyleşiden ayrılırken, bu büyük devlet adamının, Kıbrıslı Türklerin haklı
davasını savunmak ve bu davanın haklılığını dünya devletlerine benimsetmek
yolunda 40 yıl önce başlattığı zorlu savaşımı bundan böyle de aynı kararlılıkla
ve başarı azmiyle sürdüreceğinden emindim.
DOÇ. DR. HÜNER TUNCER
(1) BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın, ABD ve İngiltere ile hazırladığı ve sunmadan
önce Kıbrıs Rum Yönetimi ile AB’nin onayını aldığı Annan Belgesi, kanımca
Kıbrıs sorununu çözmek yerine, tam bir kaos ve kargaşa yaratacak niteliktedir.
Annan Belgesi’nin; egemenlik, eşitlik, uzun vadede iki kesimlilik ve
Türkiye’nin etkin ve fiilî güvencesi konularında, KKTC’nin çıkarlarını
yansıtmadığı görüşündeyim.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
En Çok Okunan Haberler
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- Suriye’de şeriatın sesleri!
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'
- Hamaney 'Suriye' sessizliğini bozdu!