Dünya yedi kıtadan alarm veriyor; şiddetli kuraklıklar, fırtınalar, yüksek sıcaklıklar, yanan ormanlar, çöken ekosistemler, azalan biyoçeşitlilik ve yok olma tehlikesi karşısında bir gezegen önümüzde duruyor. 

İklim krizi bütün kollarıyla insanı, doğayı ve barındırdığı canlı cansız tüm yaşamı sarmış vaziyetteyken bilimin reçetesi, bu krizin yaratacağı sonuçların etkisini en aza indirmek için apaçık önümüzde. Ancak karar vericiler izlenen politikalarda küresel iklim değişikliğini göz ardı ettiği sürece bu krizin yarattığı sorunlar dünya genelinde artarak devam edecektir. Türkiye ise önümüzdeki yıllarda bu sorunlarla her yönüyle uğraşacak, su fakiri ülkelerin başını çekecek ve coğrafi konumuyla etkileri en çok hissedecek ülkelerden biridir.

HEDEFLER

Bu noktada konuşmamız gereken; karbon sıfır hedefleri, yenilebilir ve temiz enerjiye geçiş, toplumda farkındalığı artırmak olmalıyken aksine, bir sabah ansızın kesilen bir ormanın sesiyle uyanıyoruz. 

Her bir ağacın gelecekteki bir güne karşılık geldiği bir dönemde tek bir dalı dahi yitirme lüksümüz yok. Kirli enerji üretmek adında asırlık ormanları yok etmenin ise imzalanmış bir ölüm fermanından farkı yok. Bu yüzden Akbelen’de süren direniş bir ormanı korumaktan fazlası; yarını, geleceği, bugünü, insanca yaşamı korumak; dünün, asırlık ağacın, bir ekosistemin ve canlıların hakkını savunmaktır.

Dünya bugün kritik eşiklerinin birçoğunu aştı, yıllık kaynaklarımızı senenin ortasında tüketiyoruz ve her sene bir sonraki yıldan borçlanarak yaşıyoruz. Freni patlamış dünyayı uçuruma varmadan durdurmak ise mümkün ancak bunun yolu ağaç kesmek, orman katletmekten çok daha uzaklarda.

Küresel iklim krizinin getirecekleri; torunlarımızın, çocuklarımızın değil, bugünün ve bugünden başlayarak önümüzdeki her bir günün meselesidir. Bu yüzden bugünümüzden, yarınımızdan, geleceğimizden ve Akbelen’den ellerinizi çekin. 

Ne tuhaf ki bu topraklar tek bir asrın içinde çınar dalını kesmemek için yürüyen bir köşkü de gördü, asırlık ormanların yok edilişinin de...

ELİF KAYNAK