Bu ekonomik bunalımda işçilerin sömürü zincirini kırmaları ve hükümete ders vermeleri için yapacakları grev, son derece önemlidir. Hükümetin istediği gibi bu pazarlık masada bitmez, çünkü hükümet işçinin ve halkın yaşadığı ekonomik zulmün ayırdında değildir.

200 bin kamu işçisini ilgilendiren 2019-2020 dönemini kapsayacak toplu iş sözleşmesi görüşmelerini yürüten Türk-İş Koordinasyon Kurulu, hükümet temsilcileri ile anlaşamadı ve eylem kararı aldı. Hükümetin ilk yıl yüzde 7+4, ikinci yıl yüzde 3+3 önerisi TÜRK -İŞ tarafından kabul görmedi ve eylem kararı alındı. Bu karar, yıllardır AKP hükümetlerine karşı edilgen bir politika izleyen TÜRK -İŞ yönetimi ve işçi sınıfımız için son derece önemli ve anlamlı bir karardır.

Eylemsiz sendikacılığın sonu mu?
Sendikacılık literatüründe eylem sözcüğünün çeşitli anlamları vardır. Bu sözcük işbaşı yaparak yavaş çalışma, işbaşı yaptıktan sonra çalışmayarak ve işyerini terk etmeyerek oturma, işyeri çalışanlarının hastalık nedeni ile topluca viziteye çıkması veya yasaya uygun grev kararı alınarak işçilerin işyerini topluca terk etmesi anlamına gelebilir. TÜRK -İŞ, 15 Ağustos’ta hazırlayacağı bir bildirinin mesai başlanğıcında işyerlerinde okunarak bir saatlik oturma eylemi yapma kararı almıştır. İşçi sınıfının ve sendikaların yapacağı eylemler ekonomik olduğu kadar siyasal nitelik de taşıyan eylemlerdir. Hele bu eylemler işyeri eksenli değil de ülke çapında yapılan genel grev eylemleri ise eylemin siyasal boyutu daha da belirginleşir. Eğer işçiler sendikaların öncülüğünde ya da spontane kararlarla topluca hayat pahalılığını, işsizliği, sendika özgürlüğünün kısılmasını, keyfi işten çıkarmaları protesto için ülke çapında eylem yapma yoluna giderse bu eylemlerin hükümetlerin istifasına, önemli toplumsal olayların yaşanmasına neden olabilecek önemli sonuçları olabilir. Ülkemizde DİSK’e bağlı sendikalı işçiler, DİSK’i yok etmek isteyen 1317 sayılı yasayı protesto için geniş çaplı bir eylemi 70’li yıllarda 15- 16 Haziran günlerinde yaptı ve hükümet çok zor günler yaşadı. İşçi eylemleri sosyal, ekonomik ve siyasal sonuçları nedeni ile çok önemlidir. TÜRK -İŞ genelde siyaset ile arasına yanlış olarak mesafe koyan, işçilerin siyaseten bilinçlenmesi için hiçbir adım atmayan eylemsiz sendikacılıktan yana bir konfederasyondur. Bu nedenle TÜRK - İŞ’in eylem kararı ülke ekonomisi ve AKP’nin siyasi duruşu açısından çok anlamlı bir karardır. Bu karar TÜRK -İŞ’in eylemsiz sendikacılık anlayışı açısından da ciddi bir değişiklik anlamına gelebilir.

İşçinin ve halkın sabrını taşırdılar
AKP iktidarı ülkeyi ucunda ışık görünmeyen bir tünele soktu. Ekonomide AKP’nin beceriksizliğinden ve bilgisizliğinden kaynaklanan olumsuzluklardan dolayı işyerleri kapanmakta, işsizlik Cumhuriyet tarihinde görülmemiş boyutlara ulaşmakta, dış borçlar dev gibi çoğalmakta, grevler ertelenerek sendikal özgürlükler yok edilmekte, hukukun üstünlüğünün, bağımsız yargının, adalet kavramının üzerine şal örtülmekte, yandaşı zengin etmek ve tek adamı itibarlı yaşatmak için başvurulan israf ekonominin dibine kibrit suyu dökmektedir. Hükümet çaresizlik batağına saplanmış ve hazinesini tüketmiştir. Bu yüzden para basmaktan ve zam yapmaktan başka çaresi kalmamıştır. Bu nedenle kamu çalışanlarına hak ettikleri ücret zamlarını yapmaktan acizdir ve işçi yapacağı eylemde son derece haklıdır. Sudan’da demokrasi için askeri diktaya karşı sokağa dökülen ve demokrasiye sahip çıkan halkın eylemi yanında kamu işçisinin yapacağı eylem en az onun kadar kutsal ve haklıdır.

Grev kutsal bir haktır
Bu ekonomik bunalımda işçilerin sömürü zincirini kırmaları ve hükümete ders vermeleri için yapacakları grev son derece önemlidir. Hükümetin istediği gibi bu pazarlık masada bitmez, çünkü hükümet işçinin ve halkın yaşadığı ekonomik zulmün ayırdında değildir. Hükümet işçilerin istediğini vermezse TÜRK -İŞ açıkladığı grev kararından vazgeçemez. Ufak ödünler karşılığında bu kararından vazgeçerse, kendi tüzel kişiliğine karşı zayıflayan güveni toptan kaybedebilir. Hele aralık ayında yapılacak genel kurul öncesi AKP’ye teslimiyet, TÜRK -İŞ yöneticilerinin sonu olur.

Dr.Engin Ünsal