Kişiliksiz Dış Politika

17 Ağustos 2011 Çarşamba
\n

\n\n\n

Çok eskilerde değil, daha birkaç ay öncesine kadar güney komşumuz Suriye ile aramızdan su sızmıyordu.

\n

Şam’ın Hatay ilimize iştahlı bakışları, turizm bürolarındaki haritalarda “Kırk Asırlık Türk Yurdu”nu kendi sınırları içinde gösterme aymazlığına rağmen Başbakanımız, bunları yok sayarak Esad yönetimi ile dostluk bağlarını sıkılaştırıyor, sadece iki ülkenin liderleri değil; eşleri de o politikanın gereğini karşılıklı ziyaretler ile pekleştirmeyi sürdürüyorlardı.

\n

Sevenleri ve yandaşları sınırlarımızdan taşan Fenerbahçe futbol takımının Şam’da karşılaşma yapması da, kendisi koyu bir Sarı-Lacivert âşığı olan Erdoğan’ın isteği ile gerçekleşmemiş miydi?

\n

İyi güzel de, sonra ne oldu? Ya da topraklarımızdan tersine akan tek nehir olan Asi’nin köprüleri altından ne geçti de Ankara, daha doğrusu Başbakan Erdoğan, birden Beşşar Esad karşıtı kesildi?

\n

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlunun, Şam yönetiminin Esad karşıtlarına yönelik sert politikası için söylediği ültimatom niteliğindeki sözler, içerde ve dışarıda birçok kişinin bu soruların yanıtını istemesine yol açıcı niteliktedir. Bu açıklamaları evrensel insan haklarını savunan herkes elbette olumlu olarak karşılamalıdır.

\n

Ancak Esad’ın kendi halkının bir kesimine karşı, bir açıdan daha çok mezhepsel nedenlerle yürüttüğü sert, hatta acımasız politika salt son günlerin ürünü değildir ki. Ankara, o politikasına karşın güney komşusu ile iyi ilişkiler yürütmeyi, hem ticari ilişkiler açısından hem de iç güvenliğimizi tehlikeye sokan teröristlerin oralarda üslenmesi, lojistik destekler almasını önlemek açısından yararlı gördüğü için böyle bir yol haritasını izliyordu. Erdoğan için Suriye Devlet Başkanı “Kardeşim Esad”dı.

\n

Bu nedenle de, son günlerde resmi politikamızın direksiyonunu ellerinde tutanlardan, komşu Devlet Başkanı’na “pusulanı şaşırma ha!” türünden yarı uyarı; ama daha çok ültimatom niteliğinde gelen seslenmeler, birçoğumuz için sürpriz olmuştur.

\n

O uyarıları daha yapılmadan bilenler ise ABD’li yetkililer olmalıdır. Amerika Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Victoria Nulandın Washington’da günlük basın toplantısında Ankara’nın Suriye konusunda yaptığı son açıklamalar karşısında “Türk sabrının giderek tükeniyor olması bizim için sürpriz değildir” sözü, Dışişleri Bakanlığı’mızdaki papağan yöntemini ele vermek için yeterli değil midir? Bayan Nuland, dün sabahki günlük toplantısında bu konuda kendisine yöneltilen bir soruyu “Davutoğlunun açıklamasını tam olarak görmediğini, ancak Türkiyenin bugün bir açıklama yapacağından haberdar olduklarını” söylerken şu ayrıntıları da veriyor:

\n

Bir hafta önce Türkiyenin bakışı, Bakan Davutoğlunu Suriyeye gönderme ve Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esada sert talepler listesi verme yönündeydi. Umut, Esadın yıllardır Suriye ile güçlü siyasi ve ticari ilişkileri olan, önemli etkisi bulunan komşusunu dinleyebileceği yönündeydi. Ama bu ziyaretten sonra hepimizin gördüğü şey, kan dökmenin artması oldu. Türk sabrının giderek tükeniyor olması bizim için sürpriz değil. Bu bizim şu anda durduğumuz pozisyonla tamamen tutarlıdır.

\n

Yazıyı daha fazla uzatarak, evelemeye gevelemeye gerek var mı? Suriye’de olan bitenler karşısında hükümetin muhalefete bilgi vermediğinden haklı olarak şikâyette bulunan CHP ve MHP genel başkanları, internet sitelerinden Beyaz Saray sözcüsünün basın açıklamalarını okuyup bilgi edinmeyi de mi akıl edemiyorlar?

\n

Ha Ankara. Ha da Woice of America!

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları