Bırakın Çöksün

02 Şubat 2014 Pazar

Umut Oran Meclis’te soru önergesi veriyor Başbakan’a, rüşvet ve yolsuzluk davaları ile ilgili... Ama hükümetin iki kurumu BTK (Bilgi Teknolojileri İletişim Kurumu) ile TİB (Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı) bu soru önergesine yayın yasağı koyuyor. Nedeni, mahkemenin rüşvet ve yolsuzluk davasına gizlilik yasağı.. Aslında bu, Meclis’e konmuş bir konuşma yasağı!
Rüşşşş ve yolsssss demek, konuşmak yasak! Duyurmak da, yazmak da!
4 bakan devrilmiş, bir kısmının oğulları içeride, yolsuzluk edebiyatımıza ayakkabı kutuları, kasalar eklenmiş, B. Erdoğan baba şemsiyesi altında tutuklanmaktan sıyırmış.. Bizzat Başbakan’a, oğullarına, bakanlarına ait olduğu söylenen ve Urla’daki villaların yapımı ve bölgenin sit alanı olmaktan çıkartılması üzerine telefon görüşmeleri, talimatlar, kaymakamın elinin kolunun bağlanması için bakanlık girişimleri internette dolaşıyor…
Ama konuşmak yasak.. Belgelere, iddialara, yayına, mahkemece ve iletişim kurumlarınca, öğrenme, bilme, bilgiyi paylaşım yasakları konacak ki, çekilen siyah perdenin ardında olan bitenleri a) millet öğrenmesin, b) iddialar örtbas edilsin, c) iddialar hafifletilsin, yumuşatılsın, önemsizleştirilsin ve ortadan kaldırılsın…
Amaç hükümeti temize çıkartmak ve şu karara vardırmak: Bütün bu iddialar, “devlet içinde bir çete” tarafından, Allah’ın ülkeye özel olarak gönderdiği pirüpak iktidarı ve liderini yıpratmak ve yıkmak amacıyla yapılıyor…
İşte, ilk yolsuzluk ve rüşvet iddianamesi berhava noktasına getirildi. “Cemaat savcısı” yerine “iktidar savcısı” bu işe bakacak. Tabii paraları dağıtma merkezinde oturan adamı da öncelikle bıraktılar. O giderse, zaten ortada rüşvet falan da kalmaz!
İktidar bu “çeteyi” orduya ve demokratlara karşı alabildiğine kullandı.. Aralarında “paylaşım savaşı” çıkınca ve kirli çamaşırlar ortaya serilince, onları “temizleme çetesi” devreye sokuldu.. Tetikçiyi de temizleme, mafya dünyasında sık seyrettiğimiz bir film senaryosudur.
Ülkede yasacılık, anayasacılık oynanıyor. Aslında hiçbiri yok! O halde özellikle yasal olmayan yayın yasaklarını kimse takmamalı! Bırakalım her şeyi yasaklasınlar! Türkiye dut yemiş bülbüle dönsün! Demokrasi yasa anayasa varmış gibi yapanların üzerindeki son uyduruk elbise de düşsün, kralın çıplaklığı ortaya çıksın.. Aslında çukurun dibine düştük de, orada olmadığımız algısı sanısı var..

***

Şu yolsuzluk ve rüşvet iddialarının onda biri bile olsa hemen istifa etmesi gereken iktidar, şimdi içeri tıktıklarının en büyük dostu. Evet şu “cemaat”in ne kötü olduğunu tam da sizden öğrenecektik!
Düne kadar yarım ağızla, evet aralarında Suçsuzlar var ama ortada darbeciler de var diyenler ortalığı doldurdu.. Bu konuda yazmaktan, konuşmaktan korkan ve üstelik cemaate yamananlar.. Şimdi hepsi en büyük demokrat, cesaretlenmişler.. Artık darbe iddialarına inanan tek kişi kalmadı!
Bu güzel tabii, yıkılsın hapishane kapıları, tek tek çıkıyorlar, yüreğimiz ferahlıyor, yıllardır söylediğimiz bu! Ama herkes, masum insanların içeride çürütülmesindeki öldürülmesindeki payını hesap etsin. Ne demişti Başbakan: Ulan hepiniz oradaydınız!

***

Başbakan’ın müttefiklere ihtiyacı var. Orduya kurulan tuzağı ortaya çıkarmak ve geçmiş 6 kepaze yılın izlerini silmek, en önemli “görev”. Silivri’nin acele boşaltılması gerekir.. Çünkü “paralel devlet”e yargılamalar geliyor.
“Paralel yapı” olarak ün yapanlara ne kadar sansasyonel nitelikli dava açarlarsa, casusluk, devlet sırlarını satmak veya açığa çıkarmak gibi, rüşşş ve yolsss’luk davaları da o kadar çok sisler arasında kalacak…
TIR’ı durduranlara casus suçlaması.. Savcı emirlerini uygulayan polislere gizli örgüt suçlaması.. Durun, bu daha başlangıç.. Çeşitli kesimler arasında ilişkiler ağını kurup dört başlı bir gizli yapı da ortaya çıkartırlar mı?
Tabii bir savcı kalkıp da 1 numarayı arar mı? MİT-polis bir şema yapar, bir numarayı en tepeye oturtur mu?
Savcılık taaa Pensilvanya’ya “gel ifade ver” çağrısı çıkartır mı? Kırmızı bülten falan filan?!
Yukarıdaki senaryo tanıdık geliyor size, biliyorum. Bir numara bir numara diye diye dolaştılar ortalıkta.. İlhan Abi’yi, fikri bir numara diye başa oturttular. Bir canımızı daha kopartıp aldılar aramızdan.
Ayşe Sucu, Diyanet’te uzun süre çalıştıktan sonra işine son verilen çağdaş ilahiyatçımız. Önceki gece sosyal medyada bir düşüncesini paylaştı:
“Adalet, adalet, adalet... Adaletin olmadığı yerde ne din vardır, ne ahlak vardır ne de insanca yaşamak vardır.”
İktidar savaşını sürdürenlere bakın. Her ikisi de dini referanslı yapılar.
Yaşadıklarımızı Ayşe Sucu’nun yukarıdaki terazisine vurun!
İyi pazarlar diyeceğim yine ve her şeye rağmen.. Çünkü ülkenin çağdaşlığa yürüyüşü engellenemeyecek…  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları