Salı gecesini tabii ki düşünüyordu Galatasaray, en azından Real Madrid gibi bir devi devirerek; Devler Ligi’ni başarılı bitirmenin yanında, ülke puanını yükseltme ve kasasını biraz daha doldurmanın da hesabı içindeydi… Ama gün, lige dönük gündü. Buranın hesabı karmaşık, işte dün akşamki M.İ.Y. Düşme sınırının tam dibinde. Deli danalar gibi saldırıyor. Geçen hafta canlı seyrettim. Beşiktaş elinden zor kurtulmuştu. Daha 2. dakikada golü buldular, ama nasıl.

Fatih Terim’in kesik attığı ve cezalı Selçuk ile Riera’nın yerine forma bulan isimler tel tel dökülüyordu. Başta golün hazırlayıcısı Gökhan, önce uzun pas atayım dedi, sonunda o yanlış pas kafasına geldi ve neticesinde Muslera’yı da yanıltarak Burhan’a gol pası oldu. Sonra Hakan Balta, Sabri ve 1 aydır formaya hasret Emre Çolak; hocalarına ihanet ediyorlardı sanki. Bunlara lüzumsuz kırmızı gören Dany de eklenince, Galatasaray, oyunu tamamen Mersin’e teslim etti ilk yarıda. Fatih Terim’i kenarda adeta çıldırttılar. Hakeme çok kızdı ama uzun süredir Fatih Hoca’nın, kendini bu kadar kaybedercesine sinirlendiğini görmemiştim. Kimse tutamadı onu sonunda kırmızıyı gördü. Dün akşamın en iyisi tribünlerdi. Hiçbir şeye kafayı takmadan takımlarına güveni maç bitimine dek kesmediler. Özellikle Burak ve Drogba’nın, “Haydi bizi ateşleyin” haykırışına tam destek verdiler. İkinci yarı itici güç olarak giren Amrabat ve Semih Kaya değil de; bu ikili ve Melo takımlarının itici gücüydü. Bu üçlüden Drogba, attığı 2 golle takımına pırlanta değerinde üç puan kazandırırken o güzide taraftarı da evine başı eğik göndermedi. Evet, 3 puan geldi de Galatasaray, bundan sonrası için hocalar sız işi yokuşa sürdü. Çünkü 4 takımla (Karabük(D), Elazığ(İ), Gazintep(D), Sivas(İ)…) daha kritik karşılaşmalar yapacak. Dün geceki dramatik futbol, bu ekipler karşısında da sürerse, sıkıntılı bir dönemi beraberinde getirir. Son iki müsabaka deplasmandaki Fenerbahçe ve iç saha Trabzonspor maçları stresi tavana vurdurmakla kalmaz, ‘şampiyonluk hesaplarını’ zihinlerde kurcalatır durur.

\n