Bu acı(lı) yazıyı yayımlamak zorunda kaldığım için çok üzgünüm. Üzgünüm ama okurun bunun nedenini anlayıp beni bağışlayacağını düşünüyorum. Daha önce de yazdım: Türkiye’nin “Kürt sorunu” değil, bir “kendini beğenmiş Kürtçülük” sorunu var. Türkiye’nin Kürtler ile Türklerin “ortak vatanı” olduğunu ileri sürüyorlar. Ancak Türkiye bir yapı kooperatifi mi ki “iki ortağın” vatanı olsun. Üst kimliği oluşturan halk ile alt kimliği oluşturan yurttaş vatandaşların vatanıdır Türkiye. Boşnak, Arnavut, Kürt, Laz, Çerkez, Pomak, Çingene, Türk diye etnik sayım yapılmaz, yapılamaz. Tamamı vatandaştır! Türkler, Kürtlerin haklarını yiyip inkâr ediyorlarmış. Bu iddialarda bulunanların biraz devletler hukuku okumalarını tavsiye edebilirim. Örneğin Prof. Dr. Hüseyin Pazarcı’nın Uluslararası Hukuk kitabını. Bu arada söylemeliyim ki artık “Ulusların kendi kaderini tayin hakkı”nın Marksist yorumu geçerli değil. Birleşmiş Milletler’e göre bu hak anavatan dışı “sömürgeler” için geçerli. Türkiye’nin sömürgesi yok.
Şimdi, efendim, 28 Ağustos 2009 tarihli Hürriyet gazetesinde yayımlanmış olan, konuyla ilgili ve çok anlamlı bir yazıyı, gerektiği için, dikkatinize sunuyorum.
***
Kurtuluş Savaşı şehitlerimizin illere göre dağılımı1
“1071’de Türklere yardım etmeseydik Malazgirt’i kazanamazlardı” ile başlayıp “Cumhuriyeti birlikte kurduk, ama sonradan bize ihanet edildi. İçinde bulunduğumuz çatışmanın en önemli kaynağı budur. Bu nedenle anayasa değiştirilmeli, Türkler ve Kürtler ortak kurucu unsur olarak metne girmelidir. Ayrıca, Kürtlerin kimlikleri ve dilleri için anayasal güvence verilmelidir”e varan iddialara açıklık getirmek isteyen bir okur, Genelkurmay Başkanlığı verilerinden yararlanarak hazırladığı bir liste gönderdi. Bu listeye göre Kurtuluş Savaşı şehitlerinin illere göre dağılımı şöyle:
Adana (365), Adıyaman (20), Afyon (425), Ağrı (1), Aksaray (133), Amasya (261), Ankara (913), Antalya (339), Ardahan (22), Artvin (26), Aydın (204), Balıkesir (40), Bartın (143), Bilecik (192), Bayburt (18), Bingöl (3), Bitlis (10), Bolu (541), Burdur (157), Bursa (351), Çanakkale (28), Çankırı (334), Çorum (526), Denizli (541), Diyarbakır (44), Edirne (11), Elazığ (55), Erzincan (40), Erzurum (108), Eskişehir (289), Gaziantep (412), Giresun (324), Gümüşhane (40), Hakkâri (0), Hatay (3), Isparta (293), İçel-Mersin (405), İstanbul (179), İzmir (59), Kahramanmaraş (150), Karaman (182), Kars (13), Kastamonu (758), Kayseri (264), Kırıkkale (114), Kırklareli (8), Kırşehir (171), Kocaeli (203), Konya (780), Kütahya (228), Malatya (33), Manisa (51), Mardin (13), Muğla (208), Muş (5), Nevşehir (216), Niğde (201), Ordu (434), Rize (48), Sakarya (295), Samsun (405), Siirt (3), Sinop (399), Sivas (307), Şanlıurfa (51), Tekirdağ (6), Tokat (340), Trabzon (251), Uşak (25), Van (10), Yozgat (351), Zonguldak (358).
Türkiye Cumhuriyeti sınırları dışında kalan yerlerde doğan şehitler: Bingazi (8), Mısır (1), Trablus (5), Azerbaycan (1), Batum (1), Karakilise (1), Tebriz (1), Bosna (1), Bulgaristan (3), Debre (2), Drama (6), Girit (5), Görüce (1), İşkodra (3), Kosova (12), Manastır (13), Romanya (1), Selanik (13), Serfice (4), Yanya (2), Bağdat (6), Halep (5), Hicaz (1), Kerkük (9), Kıbrıs (1), Musul (1), Süleymaniye (1), Suriye (6), Trablusşam (37), Yemen (24), ili belli olmayan (114).
Toplam: 15 bin 55 (on beş bin elli beş) şehit!
Yukarıdaki liste Kurtuluş Savaşı’nda
düzenli ordunun Batı Cephesi’nde verdiği
kayıpları içeriyor. Çukurova, Gaziantep,
Maraş, Şanlıurfa ve öteki yerlerde yerel
direnişçilerin (çetelerin, milislerin) verdiği
şehitler bu listeye dahil değil.
Yerel çeteler olsun, düzenli ordunun subay ve erleri olsun, hiçbir askeri etnik kimlik dürtüsüyle savaşa katılıp gazi ya da şehit olmadı. Vatansız kalma tehlikesini ortadan kaldırmak, Sevr Antlaşması’nın zorladığı onursuzluktan kurtulmak için savaştı bu insanlar. Bağımsız ve özgürlük için savaşırken hep birlikte bir ulus olmanın bilincini de yarattılar.
Daha önce de yazdım: Türkiye Cumhuriyeti bir kolektif şirket ya da yapı kooperatifi olarak kurulmadı. Zaten hiçbir devletin kuruluşu böyle süfli bir gerekçeye dayanmaz!
Bu nedenle yüce Kurtuluş Savaşı’nı en bayağı ticari ortaklık düzeyine indirgeyen iddialardan kurtulmak gerek. Özellikle de özel mitoslar, menkıbeler yaratmak için tarihe aykırı iddialarda bulunmak ve yorumlar yapmak son derece tehlikeli ve ayıp!
Unutmamak gerekir ki Kurtuluş Savaşı bir vatan yaratmak, bir millet (ulus) inşa etmek için yapıldı, ulusu cemaatlere, etnisitelere ayırmak için değil.
---
1 Özdemir İnce, Türkiye’nin Sırat Köprüsü, Açılım Masalı, Tekin Yayınevi, 2015, s.238-39.