Özdemir İnce

Cehalet bilimi cehaletin bilimi (11)

27 Kasım 2020 Cuma

Son yazımda eleştirdiğimiz veciz konuşmayı sabırlı bir dikkatle okumayı sürdürelim:

***

“Fikri iktidarımızı, kökü ve ruhu itibarıyla bize ait olmayan bir medeniyete kaptırmamızın sebebi bu sapkın akımların önlerinin bilinçli bir şekilde açılmasıdır […] Fikri iktidarımızı hâlâ tesis edemedik. Hiç kimsenin bu fikri iktidar arayışından rahatsız olmaması gerekir. Bu arayışın sona ermesi, bir ülkenin ve toplumun felaketidir. Hükümet olmakla muktedir olmak, muktedir olmakla iktidar olmak arasındaki farkı gayet iyi biliyoruz. Gerçek iktidarın, fikri iktidar olduğunu biliyoruz. Bireylerden topluma, oradan insanlığa uzanan fikri iktidar zor bir süreçtir. Şahsen bu konuda kendimi biraz mahzun hissediyorum. Samimi bir muhasebeyle, 18 yılda her alanda tarihi eserlere, hizmetlerle imza attığımızı ama eğitim ve öğretimde, kültürde arzu ettiğimiz ilerlemeyi sağlayamadığımızı düşünüyorum... Medeniyet tasavvurumuzu layıkıyla hayata geçiremiyoruz. Medyamız en modern altyapıya sahip ama bizim sesimizi ve nefesimizi yansıtmıyor.”

***

AKP Genel Başkanı’nın “Biz” dediği kim ya da kimler? Türkiye Cumhuriyeti mi, bu cumhuriyetin vatandaşları mı; AKP mi, AKP hükümeti mi; Başyücelik rejimi mi? Bunu anlamamız gerekiyor.

Biz” eğer 1923 yılında kurulan Türkiye Cumhuriyeti ise onun fikri iktidar kurması için herhangi bir neden yok. Çünkü onun bir kuruluş ideolojisi var, anayasasının değiştirilmesi olanaksız ilk 4 maddesi var, Anayasanın 174 maddesi tarafından korunan devrim yasaları var. Türkiye devletinin hiza ve istikamet olarak baktığı bu nirengi noktaları Cumhuriyetin ideolojisini ve düşünsel yapısını saptamış ve oluşturmuştur. Mevcut iktidarın kanının uyuşmadığı işte bu beden ve bu bedenin taşıdığı kafadır.

***

Biz” denilen kimlik, parti olarak AKP ve AKP iktidarı ya da Başyücelik rejimi ise durum değişmez. Bu kimliklerin hepsi yukarıdaki paragrafta sayılan hususlara göre kendilerince bir fikri iktidar (ideoloji) yaratıp kuramazlar. Buna anayasa ve yasa izin vermez:

ANAYASA MADDE 68, 4.FIKRA:

“Siyasi partilerin tüzük ve programları ile eylemleri, devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına, eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine, millet egemenliğine, demokratik ve laik Cumhuriyet ilkelerine aykırı olamaz; sınıf veya zümre diktatörlüğünü veya herhangi bir tür diktatörlüğü savunmayı ve yerleştirmeyi amaçlayamaz; suç işlenmesini teşvik edemez.”

***

Fikri iktidar, çok iddialı ve tehlikeli bir tutku. Fikri iktidar, her devletin kuruluş mayasında bulunan tarihsel ve organik ideolojiye benzemez. AKP Genel Başkanı’nın dediği gibi “Bireylerden topluma, oradan insanlığa uzanan fikri iktidar zor bir süreçtir.”

Böyle bir totaliter tutkunun pençesine düşenlerin tamamının sonu hüsran oldu. Böyle bir iktidar fikirle (düşünceyle) kurulamaz. Çünkü özgür akıl ve özgür düşünce tornadan çıkmış bir modelin iğvasına kapılmaz. Yani demokratik düzenlerde “Bireylerden topluma, oradan insanlığa uzanan fikri iktidar” kurulamaz.

***

Demokrasilerde fikri iktidar yoktur, olamaz. Bağımsız akılların ürünü olan fikir (düşünce) çoğuldur, bireyseldir, tek tip değildir. AKP Genel Başkanı başka bir şey düşünüyor. Bağımsız ve özgür akılların birleşerek tek bir yere bağımlı ve bir lider tarafından temsil edilen bir Ortak Akıl’a dönüşmesini istiyor. Gerçekleşirse, bu dönüşüm bir inanç yaratır. İnanç ise akıl ve özgürlüğün düşmanıdır.

Bu inanç dinsel ise artık özgür düşünceye, değişim ve dönüşüme yer yoktur. Dinsel inanç, akla dayanmadığı için değişken değildir, donmuştur. İşte bu nedenle düşünce üretemez ve bu nedenle de uyumsuzdur, çağının çağdaşı (muasır) olamaz; çağının sorunlarına çözüm bulamaz, ilaç olmaz.

***

“Şahsen bu konuda kendimi biraz mahzun hissediyorum” itirafında bulunan AKP Genel Başkanı son derece haklıdır. Çünkü yüz yıllık bir ölüyü İsa gibi diriltmek istiyor. George Orwell’ın 1984 adlı romanında anlattığı dünyanın İslamisini hayal ediyor. Ama bunu becermek akılla bile mümkün değil. Eğitim ve öğretimde, kültürde ve sanatta başarı ancak çağının çağdaşı entelektüel birikimle olur. Yani değişmez dinsel inançla değil, aklın (zekânın) analitik ve eleştirel düşünme yetisiyle…



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Din ve vicdan hürriyeti 13 Aralık 2024
Üst kimlik olarak İslam 10 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları