Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Ev yapmak, anayasa yapmak
Karı koca çalışan, yükseköğrenim görmüş, yıllarca biriktirdiği para ile ev yaptırmaya karar veren bir ailenin ilk iş olarak evlerini ısıtmak için ısı pompası satın aldıklarını düşünün... Bu iş bilmez ailenin akıl sağlığından kuşkulanmaz mısınız? Kuşkulanmazsanız sizin de akıl sağlığınızdan kuşkulanmamız gerekir.
İlkin kesene uygun bir arsa alacaksın! Arsayı aldınız diyelim, henüz doğmamış çocuklarınızı düşünmeyi atlayıp torunlarınız için kalacak kapsamına alması için mimara, tembih eder misiniz? Söylediniz diyelim, o evi yaptırmaya paranız yetecek mi?
Evin üzerine oturduğu arsanın sınırlarını belirlemek için çevresine duvar çektirip tel örgü koydurur musunuz? İlkin evi yaptıracaksınız, paranız artarsa çevresine duvar çektirirsiniz, giriş için bir demir kapı yaptırırsınız. Arabanız varsa ya da bir gün alabileceğinizi düşünüyorsanız kapı ona göre geniş olacaktır.
Arsanız epeyce geniş ise ve hâlâ paranız varsa, bir su deposu yaptırıp üzerine bir asma talvarı1 ve dahi bir bahçe helası yaptırırsınız. Çok iyi olur. Rahatlatıcıdır. Ama bunları evi dikmeden önce yaptırırsanız tımarhaneye gönderirler sizi.
Bu misal, Türkiye anayasasının durumunda da böyledir! Adamın biri çıkmış Türkiye’nin anayasa(lar) yapma, yaptırma sürecini bir anayasa âlimi gibi eleştiriyor. Sanki, Mustafa Kemal Paşa Kurtuluş Savaşı’na başlamadan önce 1919 yılında İstanbul’daki evine oturup bir anayasa yapacak ya da yazdıracak, sonra da cebinde bu anayasa, ya Allah, ya Bismillah diyerek Samsun’a çıkmak üzere Bandırma Vapuru’na binecek.
Türk hukuk tarihinde 1876, 1921, 1924, 1961 ve 1982 olmak üzere toplamda beş adet anayasa bulunmaktadır. 1876 Anayasası bu yazının konusu değil. Bu yazı için başlangıç bu anayasalardan 1921 tarihli olanıdır. Bütün anayasalar içinde bulunulan durumu ve uzak ya da yakın geleceği sağlam kazığa bağlamak için yani iktidarın sınırlarını saptamak için yapılır. Ama biz bilgiçlik yapmadan herkesin anlayacağı bir tanım için Vikipedi’ye soralım: “Anayasa, bir devletin yönetim biçimini belirtir. Toplumların ülke üzerindeki egemenlik haklarının, bireylerin temel haklarının hangi koşullar altında devlet tarafından kullanılabileceğini belirleyen temel kanunlardır.”
Böyle bir anayasa, vırt zırt değiş(e)mez. Genellikle nasıl değişeceğini kendisi belirler. Anayasanın üstünlüğü: “Bu ilke 1924 Anayasası’nda da yer almaktaydı ancak anayasanın üstünlüğü ve bunun hukuki yaptırımı ilk kez 1961 Anayasası’nda Anayasa Mahkemesi ile güvenceye bağlandı.”2
1921 Anayasası (Teşkilatı Esasiye Kanunu): Yazdığım gibi, koşullar oluşunca yürümek için anayasa gerekir. 10 maddelik Teşkilatı Esasiye’nin ilk üç maddesi:
1- Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Yönetim şekli, halkın mukadderatını bizzat ve fiili olarak yönetmesi ilkesine dayanır.
2- Yürütme kuvveti ve yasama yetkisi, milletin tek ve gerçek temsilcisi olan Büyük Millet Meclisi’nde belirir ve toplanır.
Madde 2.- (Değişiklik: 29.10.1339 (1923) - 364 S. Kanun) Türkiye Devleti’nin dini, dini İslamdır. Resmi lisanı Türkçedir.
3 - Türkiye Devleti, Büyük Millet Meclisi tarafından idare edilir ve hükümeti “Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti” adını taşır.
Ulusal ve uluslararası koşullar değiştikçe anayasalar da değişir ama ulusların tarihinde öyle zamanlar gelir ki anayasa toplumu düşünerek maddelerinden birine ya da birkaçına değişmezlik özelliği verir. Örneğin Fransız anayasasının 89. maddesinin son cümlesi şöyledir: “La forme républicaine du gouvernement ne peut faire l’objet d’une révision.” Yani “Cumhuriyetçi hükümet biçimi revizyona tabi tutulamaz.” “Revizyon” yani “düzeltme ve değiştirme” yapılamaz.
1789 İhtilali’nden sonra 1818 devrimi ile Birinci Cumhuriyeti kuran ve ardından 1871 Komün devrimini yapan Fransız gâvuru, halkın Cumhuriyet kavramının demokrasi ve laikliği içerdiğini bildiğini kabul ettiği için bu iki önemli niteliği tekrarlamayı gerekli görmemiş. Ama bizim münafıkların demokrasi ve laiklik düşmanı olduğunu bilen sivil (?) anayasa yapımcıları, 4. maddeyi “Anayasanın 1. maddesindeki devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2. maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3. maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez” diye yazmışlar. Ellerine sağlık. Aslında üniter ve laik Cumhuriyet devleti gerekli görmüş böyle bir maddeyi.
Ama kimi gafil, bu maddenin, laik, demokratik ve üniter devlet nitelikli Cumhuriyetin bu ilkelere karşı olan devlet düşmanlarını tahta kurusu gibi ezilmekten kurtardığının farkında bile değil!
Nota bene: 1924 Anayasası’nın 102. maddesinin son cümlesi: “Bu kanunun, devlet şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki birinci maddesinde değişiklik ve başkalama yapılması hiçbir türlü teklif dahi edilemez.”
1- Talvar: Evlerin damına ya da etrafına yaz sıcağından kurtulmak için kurulan, çoğunlukla asma ağacından olan gölgelik.
2- Erdoğan Teziç, Anayasa Hukuku, Beta Yayınları, 12. basım, 2007, s.9.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Nevşin Mengü hakkında karar
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- AKP’nin tabutu CHP sıralarına kondu
- MHP'den 'asgari ücret' önerisi