Özdemir İnce

‘İktidar Bozar’

17 Temmuz 2020 Cuma

Gazeteleri okurken 1958 yazı aklıma geldi. Gazi’de sınavlar bitmiş, herkes memleketine gitmişti. Benim Mersin’e gidecek param yoktu. Yani beni Mersin’e götürecek otobüse ya da trene bilet alacak param yoktu. Mersin’e gitsem ailemin bana harçlık verecek hali yoktu. Bir iş bulmam gerekecekti, ama nasıl? Gazi, bir okuldan çok bir yuva gibiydi. Tatillerde benim durumumdaki öğrenciler idare edilirdi. Aç bırakmazdı, karnımızı doyururdu.

***

Çalışmak için iş aradığımı öğrenen bir tanıdık, beni MTA’ya (Maden Tetkik Arama) bir dostuna gönderdi. Gönderdiği kişi orada müdürdü. Bana bazı sorular sordu. Beğenmemiş olacak ki “Biz sana haber veririz” deyip başından savdı. Durumu anladım. Bana iş vermeyecekti.

Tanıdığım kişi iyi bir insandı. Bana mutlaka yardım etmek istiyordu. Çekmeceden bir kâğıt çıkarıp bir şeyler yazdı. “Rüzgârlı Sokak’ta Demokrat Parti’nin bir çalışma bürosu var, oraya git ve bu mektubu avukat Şükrü Bey’e ver” dedi. Sonra konuşmama dikkat etmemi tavsiye etti. Dediğinin ne anlama geldiğini anlamıştım.

***

Demokrat Parti merkezinde bir ekip 1959 yılı için bir kültür takvimi hazırlamaktaydı. Takvim yaprağının arkasında Demokrat Parti hükümetinin başarılı çalışmaları ve projeleri yer alacaktı. Özel günler için tarihi bilgiler olacaktı.

Benim işim bakanlıklar, kurum ve kuruluşlara telefon etmekti. Avukat, bana bir konuşma formülü öğretmişti: “Efendim (ya da beyefendi) sizi Demokrat Parti Merkezi’nden arıyorum. Bir ekibimiz 1959 yılı için bir parti takvimi hazırlıyor. Sizden de bilgi ve belge almamız gerekiyor. Yarın size bir arkadaşımız gelecek kendisine müzahir olmanızı rica ederiz.”

“Müzahir olmak” büyülü bir sözcüktü. Tam karşılığını bilmiyordum ama “Arka çıkmak, desteklemek, yardımcı olmak” anlamlarına geldiğini hissediyordum.

***

Kendisiyle konuştuğum müsteşar ya da genel müdür bana “Emredersiniz beyefendi, gereken eksizsiz yapılacaktır” diyordu. Telefonda “Sizi Demokrat Parti Merkezi’nden arıyorum” dediğim zaman, karşımdaki insanın ürküntü içinde konuştuğunu hissediyordum. Zavallı adamlar konuştukları kişinin 22 yaşında bir velet olduğunu bilmiyorlardı. Bunu düşündükçe, kendimden ve konuştuğum insan için utanıyordum. İşten hoşlanmamıştım. Ancak aklıma bir şeytanlık geliyordu: Beni işe almayan MTA müdürüne telefon etsem, “Müdür Bey size Demokrat Parti Merkezi’nden telefon ediyorum. Yeğenim Özdemir bir süre önce size müracaat etmişti, henüz kendisine bir haber vermemişsiniz” deseydim ne olurdu? Müdür bey geciktiği için özür dileyerek hemen işe alırdı.

***

Ertesi gün Demokrat Parti Merkezi’ne gitmedim. Çalıştığım günler için para vermediler. Okulda yatağım vardı, yemek de veriyorlardı. Okul kütüphanesinden aldığım kitapları bahçede, ağaçların gölgesinde okuyor ve bir yedek subay arkadaşımın getirdiği yarısı boş Asker sigarası içiyordum. “Bütün Şiirler”imin ilk cildine baktım o yaz hiç şiir yazmamışım..

***

Deneyimli yazarlar yazdıkları yazıların kimilerinin dik başlı olduğunu ve yazarı istedikleri yere götürdüklerini bilirler. “İktidar Bozar” da beni istediği yere getirdi: AKP partinin bu istibdat döneminde yargıda, RTÜK’te, Basın İlan Kurumu’nda ve benzeri kuruluşlarda görev yapanların kurbanlık halleri gözümün önünde. Düşman başına! Aşağı tükürseler sakal, yukarı tükürseler bıyık! Ama her şeye karşın devlet memurları iktidara değil, Cumhuriyete ve onun anayasa ve yasalarına bağımlı olmak ve yozlaşmamak zorundadır.

***

Ne yazık ki bir kamu tüzelkişiliği olan RTÜK ve Basın İlan Kurumu, iktidarın baltası olarak bağımsız medya organlarını yıldırmak için çaba göstermekteler. Hesabını vermek zorunda kalacakları suçlar işlemekteler.

Bozulmuş iktidarlar onurlu insanları köleleştirirler. Bozulmuş iktidarlar onursuzdur, bu nedenle emeğiyle geçinen insanların onurlarını kolayca ayak altına alırlar. Bozulmuş iktidarların zulmü altında onursuzlaşan insanların sığınacak hiçbir yerleri yoktur.Trajedi dedikleri işte bu durumdur.

***

Merdan Yanardağ’ın önerdiği gibi, cezalandırılmayan televizyonlar RTÜK’ü protesto için ekranlarını bir dakika karartacaklar mı; aydınlar, gazeteciler, akademisyenler, siyasetçiler tuzu kuru kanalların davetlerini geri çevirecekler mi? Göreceğiz!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları