Özdemir İnce

İşçi sınıfı bilinci mi pilici mi?

14 Ocak 2022 Cuma

Tanrı’ya inansan da inanmasan da dinli ya da dinsiz olsan da senin dışında, bağımsız ve nesnel bir dünya düzeni var. İçinde yaşadığın dünya ve toplumsal düzen! Sorun bu! Bu sorun senin inançlı ya da inançsız olmana bakmaz: 1000 lira borcun varsa bu senin inancından bağımsız olarak vardır. Bu borcu ödemek için çok çalışıp az harcayıp para biriktireceksin ya da kötü yola sapacaksın. Ki kötü yola saparsan türlü çeşitlidir. Tanrı varmış yokmuş, dinli ya da dinsizmişsin, bu gerçek değişmez. 1000 lira borçlusun!

İşsiz isen Tanrı iş bulma kurumu değildir! Diyanet İşleri Başkanlığı imamlara, tarikatlar da kölelerine iş verir.

***

İşçisin, kendini Kürt kökenli sayıyorsun, Sünni Müslümansın ve Diyarbakırlısın, Nakşibendi tarikatındasın... Ancaaak, işçi kimliğin öteki kimlik parçalarından bağımsızdır. Bunu biliyor musun?

Ahmet adında, seninle birlikte aynı işyerinde çalışan bir arkadaşın var. Ahmet, Türk kökenli, Alevi. Ahmet ile senin ortak kimliğin nedir? İki ortak kimliğin var: Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı ve işçilik yani emekçilik.

J.P. Sartre’ın 1945 yılında yayımlanmaya başlayan Les Temps Modernes dergisinin ilk sayısına yazdığı “Sunu”da çok önemli bir cümle vardır: “İnsan bir durumdan (konumdan) başka bir şey değildir: Bir işçi, bir burjuva gibi düşünmek ya da hissetmek özgürlüğüne sahip değildir.” Sahip değildir çünkü bir insanın düşünce ve duygularını içinde yaşadığı hayat ve çalışma koşulları belirler. Bu nedenle bir işçi ile bir burjuvanın nesnel dünya karşısında duygu ve düşünceleri aynı olamaz. Emeğini bir ücret karşılığında satan işçinin kendine ait bir bilinci vardır, olmalıdır, ki buna işçi sınıfı bilinci denir. İşçi sınıfının lokantası, kahvesi, mahallesi, giyim kuşamı, davranış ve konuşması bir burjuvanınkine benzemez. İçtiği içki ve sigara da aynı marka değildir. Dahası oy verdiği partiler de aynı parti değildir. Bir işçi, din aidiyeti, etnik kökeni, aşiret bağları uyarınca oy kullanamaz, kullanmamalıdır. Patron ile işçi, aynı dinden, aynı mezhepten, aynı etnik kökenden, aynı aşiretten, aynı kentten olabilirler, aynı futbol takımını tutabilirler ama toplumsal konum ve durumları aynı ve ortak değildir. Biri patron öteki emekçidir. Özdeşleşmek olanakları yoktur. Ama o işçi, ayrı dinden, ayrı mezhepten, ayrı etnik kimlikten olan bir başka işçi ile özdeşleşebilir, özdeşleşmek zorundadır. İkisini özdeşleştiren etken işçi sınıfı bilincidir. Bu nedenle bir kentin, bir ülkenin ve dünyanın bütün işçileri birleşip kardeşleşebilir.

Bir zamanlar, naylon gömleğin moda olduğu zamanda, bir ayakkabı boyacısının göğüs cebinde Camel sigarası paketi görmüşlüğüm var ama geçelim bunu... Ama bir anlamlı örnektir!

İşçi sınıfı ve tek başlarına işçiler bu bilince sahip değilse o ülkenin demokratikleşmesi, bireylerinin özgürleşmesi olanaksızdır. Bir işçinin dinsel duyguları, etnik kimliği işçi bilincinin önüne geçerse o işçi hapı yutmuş demektir, köleleşir. Din bezirgânlarının, etnik milliyetçilerin kölesi olur.

- Recep Tayyüb emşerimizdur, bas mihuru Recep’e.

- Neden?

- Emşerimuzdur dedük ya!

- Emşeriluk olursa bilünç, yiyemezsin pilüç, çalamazsün düdük!

***

Monsieur Sartre ne demiş? “Bir işçi, bir burjuva gibi düşünmek ya da hissetmek özgürlüğüne sahip değildir” demiş. Bu ne demek? Şu demek: Bir işçi, bir burjuvanın oturduğu mahallede oturamaz, onun gibi en iyi okullarda okuyamaz, onun yediklerini yiyemez, onun giydiklerini giyemez, onun yaptığı tatili yapamaz; onun sahip olduğu hayat bilgisine, dünya görüşüne, siyasal görüş ve bilince sahip olamaz; onun tuttuğu futbol takımını tutabilir ama onun oy verdiği siyasal partiye oy veremez, vermemeli; verirse ahmaklık eder.

Hele bir siyasal parti liderinin dindar ayaklarına yatıp seni tavlamasına izin verirsen ve onun partisine oy verirsen avanaksın! Hadi bir kez verdin diyelim, seni iyice ezip kazıkladıktan sonra, seni enflasyona, seni hayat pahalılığına ezdirdikten sonra, ailen açlık çekerken çocukların istemedikleri okullara yalın ayak başı kabak gidiyorsa, diplomalı çocukların yazılı sınavı kazanıp sözlü sınavda kalıyorsa, onların yerini iktidarın yandaşları ve tarikat bağlıları alıyorsa... Ve sen hâlâ Başyüce, Arapça taklidiyle ayet okuyor diye oy veriyorsan, vereceksen... Yiyemezsin soğanın cücüğünü, yiyemezsin pilici, çalamazsın düdüğü... Cenneti sorma bana, orada da yer yok sana!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları