Özdemir İnce

İslambol avrat hakları akdinin reddi

26 Mart 2021 Cuma

Dünyanın değişik kültürlerinde anlatılan, “Ashâb-ı Kehf” veya “Yedi Uyurlar”ı bilirsiniz. Türlü nedenlerle toplumlarından kaçan yedi insan ve köpeklerinin öyküsüdür. Sığındıkları mağarada uyurlar. Uyandıklarında yüzlerce yıl geçmiştir aradan. Acıktıkları için biri ekmek almaya çarşıya gider. Fırıncıya 300 yıl öncesinin parasını verir.

***

Temsilde hata olmaz. Ülkeyi yönetenler de tıpkı Yedi Uyurlar gibi. İstanbul Sözleşmesi’ni terk eden kafalar, kadına avrat dendiği dönemin anlayışını temsil ediyor. Yönetenlerle yönetilenler arasında böyle tersine bir çelişki olur mu? Olur! Halkı Müslüman olan ülkelerde, Doğu despotik toplumlarında olur böyle şeyler. Bizimkiler de uykuya daldıkları çağın yönetimini kurmak istiyorlar.

***

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesine ilişkin açıklamasında, “Kadına karşı şiddetle mücadele sıfır toleransla sürecek” deniliyor.

Açıklaması şöyle: “Türkiye, 20 Mart 2021 tarihinde tek taraflı olarak İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmiştir. İstanbul Sözleşmesi’nin 80. maddesi, herhangi bir tarafın Avrupa Konseyi’ne bildirimde bulunarak sözleşmeyi feshetmesine izin vermektedir. 

Bilindiği üzere Türkiye, kadının toplumdaki statüsünü koruma ve kadına yönelik her türlü şiddetle mücadele etme konusundaki güçlü bağlılığını göstererek İstanbul Sözleşmesi’nin ilk imzacısı olmuştur. Başlangıçta kadın haklarının güçlendirilmesini teşvik etmeyi amaçlayan İstanbul Sözleşmesi, Türkiye’nin toplumsal ve ailevi değerleriyle bağdaşmayan eşcinselliği normalleştirmeye çalışan bir kesim tarafından manipüle edilmiştir. Türkiye’nin sözleşmeden çekilme kararı alması da bu nedene dayanmaktadır.” 

***

Bu açıklamaya “Papaza kızarak oruç bozmak” denir. Bozmanın, sözden dönmenin nedeni meğer eşcinsellik imiş...

Eşcinsellik sadece insanlarda değil, hayvanlarda da vardır. Keçilerdeki eşcinselliği gözlerimle gördüm. Çiçeklerde de vardır. Hem erkeklik hem dişilik niteliği olan çiceklere botanik biliminde “erselik” denir. Osmanlı’da ve Müslüman toplumlardaki “normal” sayılan bu durum, gerçeklere aykırı olarak “anormal” ilan ediliyor. Bu iddiada bulunanlara Osmanlı’da pek moda olan nasihat kitaplarından birini okumalarını tavsiye ederim: “İlyasoğlu Mercimek Ahmet, Kabusnâme, ‘1001 Temel Eser’ (Tercüman Gazetesi Yayınları).”

***

Bu kitaplar belki zor bulunur ama Rıza Zelyut’un Osmanlı’da Oğlancılık (Kaynak Yayınları) kitabı var. Bu insanların Resmi Meslek Örgütü bile varmış. (s.112)

“Osmanlı sisteminde oğlancılığın ve bu işin pazarlamasını yapanların bir meslek örgütü olarak kabul edildikleri anlaşılıyor. Evliya Çelebi Seyahatnâmesi’nin İstanbul’u anlatan bölümünde, şehirdeki meslekler sayılırken verilen bilgiler bunu ortaya koyuyor. Her yıl yapılan esnaf alayında (geçit töreninde) oğlanlar ile pezevenklerin padişahın önünden şamata yaparak geçtikleri biliniyor. Esnaf içinde bu kesimin de yer aldığını şu bilgiler gösteriyor: ‘Deyyuslar esnafı: 212 nefer, pirleri yoktur.’

***

Şair Nedim şu dörtlükte günümüzün Türkçesiyle sevgilisine şöyle diyor:

“Ey yürüyen serviye benzeyen sevgili! Gel, cuma namazına gidiyoruz diye anandan izin alalım. Böylece zalim felekten bir gün çalalım. Gizli yollardan iskeleye doğru varıp seninle Sadabad’a gidelim.”

Bir erkeğin cuma namazına bir kadınla gitmesi mümkün olmadığından burada Nedim’in sözünü ettiği servi boylu sevgili, genç bir oğlandır. Anlıyoruz ki “Divan Edebiyatı’nda ‘serv-i revan’ diye anlatılan sevgili, kadın değil erkek, yani oğlandır.” (s.175)

Zaten, “Divan Edebiyatı dediğimiz şey, Mehmet Akif Ersoy’un belirttiği gibi ‘Baştan başa oğlanlarla / şarap’tan ibarettir.” (s.155)

***

Adamın biri karısını öldürmeden önce sosyal medya hesabından iki kez paylaşım yapmış; ilkinde “Erkeğin elini kolunu bağlayıp çaresiz bırakan yasa” derken ikincisinde Bütün bu kadın cinayetlerinin tek sebebi 6284 sayılı iftira kanunu. Bi Allah kulu, aklı başında gerçek bir devlet adamı çıkıp diyemiyor. ‘Bu yasa ülkemize yaşam tarzımıza örf ve âdetlerimize Türk aile birliğine yakışmayan, onlarca aileyi dağıtan bir iftira yasasıdır’ diye” yazmış. (Cumhuriyet, 24.03.2021)

İyi mi? 

***

Tarih; bireyi, aileyi, toplumu dinin, kitapların, güzel törelerin, iyi âdetlerin koruyamadığının tanığıdır. Medeni Kanun’un yürürlüğe girdiği gün toplumumuz yüzyıl kazandı. Gerisi lagalula!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları