Özdemir İnce

Tek Adam siyasetinin tuzakları ve tehlikeleri

17 Mayıs 2019 Cuma

Tarihte Tek Adam’ın (Padişah, Kral, İmparator) yaptırım gücünün kaynağı ne idi? Rahmetli Prof. Dr. Erdoğan Teziç kardeşimizin Anayasa Hukuku (20. Basım, Beta Yayınları) kitabına bakalım:

*** 

(Siyasal iktidarın kaynağı ve meşruiyetinin kaynağı başlangışta din ve büyü idi. Daha sonraları, siyasetin dinden uzaklaşması ile iktidar insan aklının ürünü olarak hukuka dayandı. Demek ki siyasal iktidarın kaynak ve meşruiyetinin iki kaynağı var:
1- Teokratik görüşler,
2- Demokratik görüşler.
Teokratik görüşler: Bu görüşlerin ortak noktası, iktidara ilahi bir temel sağlamak Tanrı’nın hükümdarı belirlemesi bakımından teokratik görüşler ikiye ayrılıvor:
A) Tabiatüstü İlahi Hukuk Doktrini: Bu doktrine göre, Tanrı, toplum düzenini ve onun korunması amacıyla iktidarı yaratırken, aynı zamanda iktidarı kullanacak olanı da belirler. Bu görüşe göre, belli bir ülkede iktidar, “Tanrının seçtiği” hükümdar ya da hanedana verilmiştir.
B) Providansiyel İlahi Hukuk Doktrini : Bu görüşe göre de, iktidarın kaynağı ilahidir. Fakat iktidarı kullanan hükümdar ya da hanedan, doğrudan Tanrı tarafından seçilmemiştir. Tanrı, tabii ve insani olayları, üstün iradesi ile yönlendirir. De Bonald, siyasi iktidarın meşruluğu, onu kullanan hükümdarın, “Tanrı’nın emriyle seçilmiş olmasında değil, Tanrı’nın eseri olan toplum düzeninin, tabii ve temel kanunlarına dayanmasındadır” diyor.) (s.103-105)

***

İslam devlet anlayışında Peygamber Hz. Muhammed Tanrının Elçisi olarak devlet başkanlığına “İlahi emirle” getirilmişti. Kendisinden sonra devlet başkanlığına kimin ve nasıl getirileceği saptanmamıştı. Halife, yani peygambere naip olacak kimse de (Ulülemr), seçimle iktidara geliyordu. 1517’de Yavuz Selim’in, Mısır’da hilafeti devralması ile Osmanlı hükümdarları, kişiliklerinde ruhani ve cismani iktidarı toplamışlardır. Halife, peygamberin vekili olup “Tanrı’nın gölgesidir”, padişahlar da halifelik sıfatları nedeniyle Tanrı’ya karşı sorumlu idiler.

***

Parlamenter demokrasilerin dışında, şu anda Avrupa ve Japonya’da mutlak monarşiler yok. Birleşik Krallık (İngiltere), İspanya, Belçika, Danimarka, İsveç, Norveç gibi ülkelerde anayasalı demokratik krallıklar var. Bu ülkelerde devletin başında bulunan aileler her türlü teokratik imtiyazlarını çoktandır bırakmış durumdalar.
Siyasal iktidarın demokratik kaynağının ve meşruiyetinin kaynağının ne olduğunu biliyoruz: Seçimler, parlamento, kuvvetler ayrılığı... Bu kaynak ve meşruiyetin yarattığı demokratik rejim ne yazık ki ve her zaman ilahi hukuk doktrinleri tarafından tehdit ve iğfal edilmiştir. 1789’dan bu yana ortaya çıkan Tek Adam rejimleri bu sarkıntılığın somut örnekleridir. Şu anda Türkiye’nin yaşadığı Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi bu sarkıntılığın yerel örneğidir.
Günümüz Tek Adam rejimleri kaynaklarını teokratik görüşlerden almadığı için, yönetimde şu ya da bu şekilde kaos çıkması kaçınılmaz olur. Şimdiye kadar parlamento ile Tek Adam’ın aynı partiden olmamasının kaos yaratabileceği düşünülüyordu ama ülkemizde yapılan son yerel seçimlerin sonuçları da bu çelişkinin kaynağı olabilir.

***

Güney Amerika, Afrika ve Orta Asya Türki devletler örneklerini bir yana bırakalım. Bize ancak demokrasiyle yönetilen ABD ve Avrupa devletleri örnek olabilir. Ama şu anda Türkiye Cumhuriyeti’ni yöneten gücün kaynağında ne teokrasi ne de demokrasi bulunuyor. Teokratik rejimlerde bile iktidarı sınırlandıran, denetleyen dinsel ilkeler, kurumlar vardır ama şu anda Türkiye’yi yöneten güç karşısında hiçbir sınırlayıcı (denetim) güç yok. Bu yönetim, bir Başyüce’nin (Tek Adam’ın) anakronik, gayri insani “fetih ve ganimet” rejimi olarak adlandırılabilir. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları