Marmara nasıl kurtulacak? Ya Türkiye?

11 Haziran 2021 Cuma

Marmara Denizi öyle birdenbire ölmedi. Yılların birikimi... Kimler kirletti? Neler atıldı? Ne kadar süre ile? Kirletenler hakkında işlem yapıldı mı? Ne yapıldı? Ne yapılmadı? Neden yapılmadı? 

16 milyonluk İstanbul’un derin deşarj adı altındaki atıkları yetmedi, Ergene’nin atıkları, Tekirdağ’ın, Gebze’nin, Kocaeli Dilovası’nın, Gemlik Körfezi’nin atıkları da eklendi. Yıllar yıllar boyu.. Çoğunlukla gece yarısı, karanlıkta yapıldı bunlar.. Kanıksandıkça alenileşti, uluorta yapılmaya başlandı. 

Olmadı yük gemilerinin sintinelerinden sular boşaltıldı, tabii yine gece yarıları; kimisinin içinde kimyasallar tespit edildi. 

Utanma yoktu, olamazdı da.. Marmara, müsilajın pençesinde soluksuz halde iken bile haber geldi... Gemlik’te bir gübre fabrikasının denize akıtılan atık sularının ürkütücü görüntüleri.. 

Marmara nasıl kurtulacak? Yazının başında sorduğum soruları sormadan, iz sürüp hesap sormadan kurtulmaz; peşinen kabul edelim. Gemiler temizlik yapar, deniz salyasını çeker tamam; belki akıllıca davranılırsa derin deşarj da durdurulur; belki denizin görüntüsü düzelir... Ama... Utanmadan pis sularını derelere, denizlere akıtan o zihniyet; kâr etme hırsına yenilen, zorunlu arıtma tesisini bile doğru düzgün çalıştırmamak için bin bir dalavere peşinde koşan o kirli kafaların üzerine balyoz ile inilmedikçe, büyük cezalar kesilmedikçe bu olay sürer gider.. 

Marmara Denizi’ndeki o balçık görüntüsü aynı zamanda Türkiye’nin bugünkü tablosu... Ne eksik ne fazla. Deniz bile dile geldi. Tıpkı Sedat Peker’in videoları gibi.. Zaten var olan, bilinenin gözler önüne serilmesi. Peki, Türkiye nasıl kurtulacak? 

Pislik ortaya çıktıkça, “tamam artık çözülme başladı” deniyor.. Siyaset-mafya-iş âleminin kirli üçgeni; yalnız “güçlü”ye çalışan adalet... 

ÇÖZÜLME BAŞLADI MI GERÇEKTEN? 

Ve biz bunu daha önce de dememiş miydik? Altı yıl önce, Eylül 2015 tarihli yazım çıktı karşıma. Başlık “Çözülme”.. “Kötülük sıradanlaştı” demişim. “Bizzat iktidar eliyle yapıldı bu sıradanlaştırılma... Yolsuzluklar yüceltilerek, yolsuzluk yapan bakanlar aklanarak, yolsuzluğa bulaşan işadamları ihalelerle ödüllendirilerek... Bir çözülme yaşıyoruz. Toplumsal bir çözülme. Kurumların birbiri ardına çöktüğü, güven mekanizmasının işlemediği, insanların her türlü kötülüğü kanıksadığı, kabullendiği, sıradanlaştırdığı... Doğan Medya Grubu’na terör, işadamı Alaton’a paralel soruşturması açılıyor, TÜSİAD üyesi işadamı gözaltına alınıyor.. Örnekler sayısız... İktidar, çözülen toplumu baskı ve yasaklarla dize getirmeye çalışıyor. Nereye kadar? Göreceğiz...  

Toplumbilimin kurucularından Emile Durkheim, toplumsal çözülmenin ‘işbölümü yetersizliği, örgütlenme yetersizliği, demokratik kurumlaşma yetersizliği ve ulusal birlik bilincinin zayıflaması ile ortaya çıktığını’ söyler. Durheim’ın toplumsal çözülme saptamasına Türkiye’nin ne kadar uyup uymadığını varın siz değerlendirin...” böyle demişim. Yalnız ben değil tabii... 

6 yıldır çözülüyor muyuz yani? Yoksa çözülüyoruz deyip kendimizi mi kandırıyoruz? 

Bugün bakıyoruz hâlâ iktidar tüm iddiaları hasır altı etme peşinde; ne araştırma komisyonları kurulmasına onay veriyor ne soruşturma başlatıyor... Sanki “her şey normalmiş” gibi davranıyor. Zaten bu ülkenin asıl sorunu yaşanan “her şeyi normalleştirme çabası”

Seçim deniyor.. Sahi siz hâlâ bu ülkede gerçek bir seçim olacağına inanıyor musunuz?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Biz modern insanlar... 12 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları