Özlem Yüzak
Özlem Yüzak ozlem.yuzak@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

‘Vah vah sen Türkiye’de mi kaldın?’

23 Kasım 2018 Cuma

’Bir bilim insanı... Dünyaca ünlü, çığır açan katkılarından dolayı ödül üzerine ödül alan, üstelik hayli genç... Bu toprakların yetiştirdiği, içimizden biri Prof. Dr. Metin Sitti. Kırşehirli Köy Enstitülü öğretmen bir babanın oğlu. Boğaziçi Üniversitesi Elektrik Elektronik Mühendisliği’nde lisans ve yüksek lisansını yapmış. Doktora derecesini Tokyo Üniversitesi’nden almış.Kaliforniya Berkeley Üniversitesi’nde araştırmalarını yürütmüş.
Halen, Almanya’daki Max Planck Topluluğu’nun tek Türk üyesi, Carnegie Mellon Üniversitesi’nde seçkin profesör ve Stuttgart Üniversitesi’nde onursal profesör unvanlarına sahip.
Max Planck Enstitüsü Akıllı Sistemler Bölümü yöneticisi. Küçük-ölçekli fiziksel akıllı sistemler, gezgin mikro-robotlar, tıbbi ve doğadan esinlenen minyatür robotlar, mikro/nano-malzemeler ve mikro/ nano-manipülasyon konularında dünya çapında ses getiren araştırmalar yapıyor ve bunların bazılarını halihazırda ürün haline getirmiş durumda. Sitti’yi biz tanıyorduk. Hatta kendisini ve çalışmalarını Herkese Bilim Teknoloji dergisinde sıkça gündeme getiriyorduk. Sitti, önceki gün Koç Üniversitesi’nin bu yıl üçüncüsünü verdiği Rahmi Koç Bilim Ödülü’nün sahibi oldu. Kendisi gibi bir bilim insanı olan eşi ile İstanbul’a geldi ve ödülünü Rahmi Koç’un elinden aldı. Ödül töreni öncesinde kendisi ile küçük bir söyleşi gerçekleştirdik. Bilimsel çalışmaları çok önemli Sitti’nin ama bir o kadar önemli olan bu noktaya nasıl geldiği, hevesleri, tutkuları, bu ülkeye ve gençlere verdiği mesajlar.
“Bilim insanları yurda dönmeli” çağrısı yapan ama bunu yaparken eşzamanlı olarak bilim insanlarını gözaltına alan, akademik özgürlükleri kısıtlayan siyasi iktidarın, Sitti’nin bu sözlerini ne kadar umursayacağını bilmiyoruz ama aktarmak görevimiz.
“Bir ülkede araştırmanın ana kaynağı doktora öğrencisidir” diyor Sitti ve ekliyor; “Türkiye’nin en büyük kaybı doktora öğrencisini tutamaması”. Kendinden örnek veriyor. “Doktoramı da Türkiye’de yapmayı istiyordum. Başarılı bir öğrenciydim. Boğaziçi’nden kabul geldi. Koridorda karşılaştığım hocam beni görünce ‘Vah vah sen burada mı kaldın? Bir yere gidemedin mi?’ dedi. ‘Aman hocam burada kalmayı ben kendim istedim’ desem de kafama bir kurt düşmüştü. Tam da bu sırada Tokyo Üniversitesi’nden gelen önemli bir teklif vardı. Kabul ettim ve gittim.”
Aslında iyi ki de gitmiş. “Japonya’ya ilk gittiğimde akıllı robotlar üzerine çalışıyordum. Orada beni küçük robotlarla çalışmaya yönelttiler. Akıllı robotlar güzel bir konuydu ama küçük robotlar daha da meydan okuyucu bir konu olarak dikkat çekiciydi, hatta o zamanlar nano robotlar yoktu” diye anlatıyor nedenini.
Sitti’nin üzerinde çalıştığı projesinden bahsedelim bu noktada: En ulaşılmaz bölgelere girebilen mikro robot kapsüller. Hedefteki bölgeye gerekli ilacı salgılayabiliyor, hatta mide içinde birkaç gün kalarak mide iltihaplarını veya tümörleri tedavi edebiliyor. Şimdilik hayvan deneyleri sürüyor. (Uzun söyleşiyi Herkese Bilim Teknoloji dergisinde bir sonraki hafta okuyabilirsiniz.)
Türkiye’de bilimde ve akademide özgürlük şart diyor ve ekliyor: Mutlaka ve mutlaka bilim politikadan ayrılmalı. Siyasetten arındırılmalı. En büyük sorun bu. Uzun vadeli politikalarla bilimi özerkleştirip ona kaynak sağlanmalı. Japonya ve Güney Kore çok geriden başlayıp çok ileri gidebildiler. Türkiye her zaman potansiyeli çok olan bir ülke ama bir türlü değerlendiremiyor.
Sitti’nin Koç Üniversitesi’nde kısmi zamanlı olarak çalışmaya başlayacak olması önemli. Zaten kendisi de “bilim insanlarına yurda dönün çağrısı” konusunda ortak işbirlikleri ve kısmi zamanlı çalışma gibi akıllıca yöntemler geliştirilebileceğini ve geçiş sürecinde bir köprü oluşturulabileceğini vurguluyor.
Gençlere de mesajı var Sitti’nin: “En iyi not illa başarı anlamına gelmiyor. Bir dünya vizyonu kazanmaya çalışın, sosyal alanlar ve özellikle sanat da aynı şekilde önemli.
Sadece bilimsel çalışmaya odaklanmak yerine kendi kişisel olarak zevk aldığınız alanları saptamaya çalışın. Ben suluboya resim çok yaptım, film yapım, derslerine gittim .. Bunların faydasını kendi mesleğim ve çalışma alanımda da hayli gördüm...” 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları