Öztin Akgüç

Çaresizlik

27 Mayıs 2020 Çarşamba

Makyajlı resmi verilere göre de, dış ticaret, cari işlemler, bütçe açıkları büyüyor; işsizlik artıyor; sınai üretim düşüyor; enflasyon çift haneli sürüyor; ülkenin döviz rezervi eriyor. Kaynakları, kullanım yerleri belirsiz, abartılı destek paketi ile sorunlara çözüm aranıyor. Çözüm konusunda öneriler ileri sürülüyor, kamuya çıkış reçeteleri sunuluyor, iyimser tahminler yapılıyor; ancak sorunun ciddi, olabildiğince ivedilikle çözümü gerekiyor.

Olmayana ergi yöntemiyle, bu bağlamda öncelikle nelerin kısa sürede olamayacağını saptayarak elenmesi gerekir. Cari koşullarda vergi gelirlerini artırarak, kamu harcamalarını kısarak bütçe dengesini sağlamak; büyüyen cari işlemler açığını da kur ayarlamalarıyla gidermek olanaklı değildir. AKP iktidarı döneminde USD/TL kuru 1.535 TL’den günümüzde 6.90 TL dolayında dalgalanmakta; TL, USD’ye karşı nominal olarak yüzde 335.0 oranında reel olarak da en az yüzde 33.0 düzeyinde değer yitirmiş olmasına karşın; tek bir yıl dahi dış ticaret dengesi sağlanamamıştır. Soruna çözüm için faizlerin yükseltilmesi, dış kaynak bulunması, IMF’ye başvuru önerilmektedir. Bu önerilerin de geçerliliğini irdelemek gerekir. 

Faizin ani yükseltilmesiyle, dış kaynak sağlanabileceği, TL varlıkların değer kazanması ile sermaye çıkışının önleneceği, döviz tevdiat hesaplarından TL vadeli mevduata kayma olacağı, bankalarda TL mevduatının artacağı ileri sürülmektedir. TCMB’nin faiz indirimi yaptığı, faiz indirimi ile fiyat artış hızının düşeceğinin savunulduğu, bu bağlamda siyasal baskının yapıldığı bir ortamda, faizin yükseltilmesi siyasal açıdan mümkün görülmemektedir. Her önerinin geçerliliğini kendi koşulları içinde değerlendirmek gerekir. Türkiye, geçmiş kriz dönemlerinde, yüksek getirili Kredi Mektuplu Döviz Tevdiat Hesaplarına yüksek faiz ödemiş, Süper Döviz Hesapları açmış, bu önlemlerle krizin daha da derinleşmesini önlemiştir. Günümüzde faizlerin yükseltilmesi, ödeme güçlüğü içinde olan işletmeleri daha da zor duruma düşüreceğinden ,ekonomik durgunluğu daha da derinleştireceğinden, ekonomik açıdan da uygun değildir. 

Bütçe açığı sonunda, enflasyonu hızlandırma pahasına TCMB tarafından dolanıma banknot çıkarma yoluyla fonlanır. Asıl sorun, dış açığın finansmanıdır. Cari işlemler açığının büyümesi, ödemeler dengesinde finans hesabının açık vermesi, döviz ihtiyacını artırmakta, TCMB’de rezerv azalmasına yol açmaktadır. TCMB’nin sınırsız şekilde açığı fonlama olanağı yoktur. Yapılan hesaplara göre TCMB net rezervini yitirdiği gibi, döviz zorunlu karşılıkları olarak emaneten yatırılan kaynakları da kullanmaya başlamış, rezerv açığı oluşmuştur. Tehlikeli olan TCMB’nin ihtiyatının Hazine’ye aktarılması değil, döviz rezervinin erimesi, döviz temerrüt riskinin oluşmasıdır. Sorunu, göstermelik swap işlemleriyle konvertibl olmayan paraların değiş tokuşuyla çözmek mümkün değildir. Uluslararası finansal piyasalarda kaynak sağlanamadığında, başvurulacak son merci, son durak Uluslararası Para Fonu’dur. IMF’den kaynak sağlamada, kota kullanımı ile kredi almak farklı işlemlerdir. Her üye ülkenin IMF’de kotası (sermayeye katılma payı) bulunmakta; zaman zaman kotalar ayarlanmaktadır. 2016 yılı düzenlemesinde Türkiye’nin kotası 4.658,6 milyon SDR (IMF’den özel çekim hakkı) yaklaşık 5 milyar USD’ye yükseltilmiş, büyük bir olasılıkla IMF’ye borç veriyoruz söylemi, galadı, kota ayarlamasından kaynaklanmıştır. Kotanın yüzde 25’i IMF tarafından kabul edilen döviz cinsinden, yüzde 75’i de ulusal para cinsinden ödenmektedir. Başlangıçta altınla ödendiği için altın dilimi de denilen rezerv dilimi, ülkenin resmi döviz rezervine dahil olup, üye ülke IMF’nin onayı olmadan rezerv dilimini kullanabilmektedir. Türkiye’nin bu kapsamdaki kullanımı, TCMB bilançosunun aktifinde Rezerv Dilim Pozisyonu (A.4.YP), pasifinde de buna koşut Rezerv Dilimi İmkânı (P.5.YP) kalemlerinde izlenmektedir. Ülke, kotasının ulusal parası ile ödenmiş, yüzde 75’lik bölümünü IMF’nin onayı ile ceste ceste (azar azar) kullanabilmektedir. Bu kullanım kredi sayılmamakta, faiz uygulanmamakta, IMF ülkeye belli bir süre sonra geri ödenme koşuluyla döviz satmış gibi kaydedilmektedir. IMF’ye kota üstü kredi talebinde bulunulması, finansal açıdan cehenneme gitme analojisi, benzeşmesiyle ifade edilebilir. Kredi başvurusunun IMF’nin koşullarına uygun niyet mektubu ile yapılması gerekir. IMF koşulları, ortodoks kemer sıkma istikrar programı, olarak devalüasyon yapılmasını, faizlerin yükseltilmesini, faiz dışı bütçe fazlası verilmesini, kamu harcamalarının kısılmasını iç talebin kontrol edilmesini, ithalatın serbestleştirilmesini içerir. 

AKP’nin, IMF’ye başvurması, siyasal açıdan da olanaksızdır. T. İş Bankası’nın CHP alalamasıyla gündeme getirilmesi, kaynak bulmada çaresizlik içinde, çare olarak öngörüldüğü izlenimini vermektedir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları