Öztin Akgüç

Cari Açık Sorunu

12 Eylül 2014 Cuma

Cari açık; ülkenin yurtdışına mal ve hizmet satışından çok, yurtdışından mal ve hizmet satın alması; oluşan açığın da dış borçlanma ve/veya yabancılara varlık (taşınmaz, tesis, hisse senedi vb.) satışı yoluyla finans edilmesi, önemli bir ekonomik sorun olarak görülmekte; cari açığın daha düşük düzeylere çekilmesi önerilmektedir. Nitekim Sayın A. Davutoğlu’nun 62’nci Hükümet Programı’nda da cari açığın azatılması ekonomik hedefler arasında yer almıştır.
Cari açık azatılmalı, düşük düzeylere çekilmeli söyleminin pratik bir yararı yoktur. Bu bağlamda izlenecek strateji, politika ne olmalı? Alınacak önlemleri somut biçimde ortaya koymak, yaşama geçirmek gerekir. Söylem, amaç belirlemek, hedef koymak değil, uygulamak, gerçekleştirmek önemlidir.
Cari açık, dış âlemle olan mal ve hizmet ticaretindeki dengesizlikten kaynaklandığından; açığı giderme ya yurtdışına mal ve hizmet satışını arttırmaktan, ya yurtdışından alınan malları yurtiçinde üretmekle veya hem yurtdışına satışı artırmak hem de yurtiçinde üretmekle sağlanır.
Türkiye, 1933-1938 döneminde uyguladığı Birinci Sanayi Planı, 1960 sonrası kalkınma planlarında, ithal ikamesini, ithal edilen malları yurtiçinde üretme stratejisini benimsemiştir. İthal ikamesiyle dış ticaret dengesinin sağlanamaması, zaman zaman ithalat zorlukları yaşanması, ekonominin içine girdiği darboğazlar nedeniyle, ithal ikamesi yerini 24 Ocak 1980 kararı ile ihracat çekişli büyüme stratejisine bırakmıştır.
Dış ayartılarla (iğva) IMF reçetesi doğrultusunda, irdelenmeden yapılan bu strateji değişikliği, aradan neredeyse otuz beş yıl geçmesine karşın, ne dış denge ne de hızlı büyüme sağlayabilmiştir. Teoride öngörülen sakıncalar ekonomide yaşanmış, cari açık sorun olarak gündemden düşmemiştir. Başarısızlığın nedenleri şöyle açıklanabilir.
* Enerji, ileri teknoloji ürünü, stratejik mal ihraç edemeyen ülkeler için, ihracat artışı yolu ile çözüm güvenli değildir. İhracat artışı, dış rekabet, yurtdışı ekonomik gelişmeler, krizler hatta politik nedenlerle ülkenin kontrolünde değildir. Dış etkenlere bağlıdır.
Dış denge için önerilen döviz kuru değişikliği devalüasyon; dış ülkelerin uyguladıkları ithalat kısıtlamaları dışında, ihraç ürünlerine karşı dış talebin fiyat ve gelir esneklikleri, ithal ürünlerine karşı iç talebin fiyat esnekliğinin olmaması gibi nedenlerle istenen sonucu vermediği gibi; dış ticaret haddinin aleyhe dönmesi sonucu gelir kaybına, iç fiyat düzeyinin yükselmesine, devalüasyon-enflasyon sarmalına da yol açmaktadır.
* Ülkenin iç üretimiyle gereksinimleri arasındaki dengesizlik giderek artmaktadır. Ülke, dış pazarlar için, yurtdışında yerleşikler için üretim yapmakta, ülkenin üretim yapısı ile tüketim kalıbı gereksinimi arasında farklılık oluşmakta, iç üretim ve tüketim kalıpları birbirinden uzaklaşmaktadır. Ülke, tüketim malları üretmekte, buna karşı enerji, ara malı, sermaye mallarına gereksinim duymaktadır.
Tüketim malları fazlası ihraç edilecek dış pazarlarda gereksinim duyulan stratejik mallara çevrilemediğinde ithalat güçlükleri ülkenin üretimi, büyüme hızı olumsuz etkilenmektedir.
* İhracat endüstrileri, dış girdiye bağımlı olduğundan geriye ekonomik etkileri sınırlı kalmakta, ileriye etkileri ise söz konusu olmamakta. Yeterli istihdam ve ekonomik canlılık yaratamamaktadır.
Bir sınai işletme kurulduğunda, üretim için diğer işletmelerden girdi almakta; ürünlerini, çıktılarını da diğer işletmelere girdi olarak vermekte, böylece ekonomik bir hareketlilik yaratmaktadır. Sınaileşme çok sayıda faaliyet dalı ile girdi-çıktı ilişkisi olan, talep ve arz yaratan endüstrileri kurmakla, yatırımlar yapmakla hızlandırılmaktadır. Ara malı üretmek, kilit sanayileri kurmak bu açıdan büyük önem taşımaktadır.
Cari işlemler açığını azaltmak amaç olmalıdır. Ancak bu amaç kâğıt üzerinde kalmamalı, politika ve strateji değişikliklerini de beraberinde getirmelidir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Trump tehlikesine teyakkuz 11 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları