Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Çöküş mü?
Hemen her devletin kuruluş, yükseliş, duraklama, gerileme ve çöküş dönemleri vardır. Ülkemizde yaşananlara bakıldığında, Genelkurmay başkanları terör örgütü kurmaktan, kuvvet komutanları silahlı çete oluşturmaktan, spor kulüplerimizin başkanları şike yapmaktan, suç işleme örgütü yönetmekten; Milli İstihbarat Teşkilatı elemanları bölücülerle işbirliği yapmaktan tutuklanıyor, yargılanıyor. Ayrımcılık, güvensizlik, kuralsızlık, keyfi uygulama yaygın. Değer yargıları yozlaşıyor, kurumların çökmesi sonucu karmaşa yaşanıyor. Bu durum, anomi sözcüğü ile ifade ediliyor. Emre Kongar ülkenin durumunu, anominin kurumsallaşması olarak tanımlıyor, köşe yazısına “İhtirasın ve Cehaletin Parçaladığı Devlet” başlığını atıyor.
\nGelişmelere, dengesizliğe, kuralsızlığa, güven eksikliğine, keyfiliğe bakıldığında, Türkiye Cumhuriyeti duraklama döneminden gerileyiş, çöküş dönemine mi girdi sorusuna yanıt aranıyor. Türkiye Cumhuriyeti için Atatürk dönemi yükseliş; Atatürk’ün ölümünden 1980’li yıllara kadar durgunluk dönemi, 1980 sonrası için de gerileyiş, çöküş süreci ayrımı yapılabilir.
\n***
\nTürkiye gerileyiş, çöküş sürecine 1980’li yılların başlarında mı girdi? Yoksa AKP iktidarıyla mı bu dönem başladı? Görüş ayrılıkları olabilir. Bana göre gerileyişin, çöküşün nedenleri, durgunluk döneminde oluştu; süreç, 24 Ocak Kararları, 12 Eylül askeri harekâtı, Evren-Özal ikilisi ile başladı, AKP iktidarı ile de hızlandı.
\nGenelde TV kanallarında açık oturumları, sözde tarafsız tartışmaları izlemem. Bunların çoğunu amaçlı, yönlendirici bulurum; katılanların önemli bölümünün de kamuyu yanıltıcı etiketler taşıdığını gözlerim. TV kanallarında bu tür tartışmalar, oturumlar, söyleşiler, geyik muhabbetinden, halk diliyle zevzeklikten ileri gitmiyor. Halkla birebir söyleşi daha anlamlı, öğretici geliyor.
\nİstanbul’da oturulan semtle işyeri arasında mesafe varsa, trafik yoğunluğunda en azından taksi sürücüleriyle konuşma olanağı doğuyor. Geçenlerde bir sürücü ile konuşurken, sürücü bana şöyle bir öykü anlattı.
\n***
\nFatih, İstanbul’u fethettikten sonra, Bizans’ın ünlü bir kâhininin zindanda olduğunu öğrenir. Kâhini huzura çağırır, sorar: “Seni niye zindana kapattılar?” Kâhin, Kral Konstantin’in geleceği öğrenmek için kendisini çağırdığını, krala “Sonunuz yaklaştı, Bizans yıkılacak, Türklerin eline geçecek” demesi üzerine kralın kızdığını, kendisini zindana attırdığını söyler. Fatih, “Bizans’ın sonunu görmüşsün, peki bizim geleceğimiz ne olacak” diye sorar. Kâhin, “Sizin sonunuz da Bizans’a benzeyecek” der. Fatih’in, “Nasıl olur, Anadolu’da birliği sağladık, Balkanlar elimize geçti, akıncılarımız Avrupa ortasında at oynatıyor” itirazı üzerine kâhin, “Sizi parça parça koparacaklar” öngörüsünde bulunur. Sürücüye göre Türkiye parça parça koparılıyor; yabancılar ülkeye yerleşiyorlar, yerleşim bögelerine bayraklarını bile dikiyorlar.
\nGerçekten Osmanlı İmparatorluğu parça parça koparıldı, Sevr Antlaşması’yla son nokta konulacakken Atatürk ve silah arkadaşlarının çabası, özverisi ile bu süreç durduruldu, geri kazanımlar başladı. Günümüzdeki gelişmelere bakıldığında sürecin ancak ertelenebildiği sonucuna varıyoruz.
\nBugünlere gelmemizden kim sorumlu? Kimilerine göre ülke için vizyonu olmayan, kendi hesapları peşinde koşan politikacılar; kimilerine göre görevlerini yapmayan kurumlar; yabancı güçlerle bütünleşmiş medya, işadamları, bürokratlar; kimilerine göre emperyal dış güçler... Emperyal dış güçlerin Türkiye üzerinde emelleri, planları vardır; parçalamak, bölmek, yönetmek veya yok etmek isteyebilirler. Bunu doğal karşılamak gerekir. Akılcı davranış, emperyal güçlerin ayartısına (iğvasına) ayak oyunlarına kapılmamaktadır.
\nBen sorumluluğu halkımızda bulurum. Halkımız özgürlüğüne, bağımsızlığına, haklarına, geleceğine sahip çıkmamaktadır. Günlük maişet derdinde olan, slogan attığında, pankart açtığında, yürüyüş yaptığında, hatta bilet sattığında, ağır cezaların tehdidine ek olarak gözdağı verilen insanlara “haksızlık etme” denilebilir.
\nTürkiye’de herkes yoksulluk sınırında yaşamıyor. Türkiye’nin nimetlerinden yararlanan geniş bir kesim var. Onların tepkisizliği, suskunluğu, gayretsizliği, bazen insanda isyan duygusu uyandırıyor. Türkiye çökerse aymaz vatandaşlarımızın, kendi çıkarlarının da tehlikeye düşeceğinin en azından bilincinde olması gerekir. Aymazlığın, korkunun maliyeti çok ağır olabilir. Aymazlık çöküş sürecini daha da hızlandırmaktadır.
\n\nYazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Nevşin Mengü hakkında karar
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?
- MHP'den 'asgari ücret' önerisi
- AKP’nin tabutu CHP sıralarına kondu
- Emekliye iyi haber yok!