Öztin Akgüç

Cumhuriyet ve Aydınlanma

08 Mart 2013 Cuma

Bir olguyu çözümlemeye, irdelemeye çalışıyorsak öncelikle tanım vererek, tanımlar çerçevesinde olguya bakmamız gerekir. Tanımlar yetersiz, eksik kalabilir. Ancak tanımlayamadığımız bir olay karşısında, nesnel bir çözümleme yaparak tutarlı sonuçlara varmak da olanaksızdır. Söylenenler, yazılanlar, çoğu kez boşlukta kalır, boş laf, lafügüzaf olmaktan ileri gidemez.
Cumhuriyet nedir? Çeşitli tanımlar verilmiştir.
“Cumhuriyet iktidar yetkisinin toplumdan alındığı, yasalarla yönetilen bireylerin eşit haklara sahip olduğu, kamu yararının gözetildiği, kamu yararının egemen olduğu bir yönetim, bir siyasal örgütlenme biçimidir” şeklinde verilecek tanım da uygun görülebilir. Bu tanım çerçevesinde bugünkü düzenimizi Cumhuriyet olarak nitelendirebilir miyiz?
İktidar, yetkisini oylamayla toplumdan alıyor. Topluma vekâleten yürütüyor. Bu açıdan, tanımın ilk koşuluna uygun görünüyor. Eşitlikçi mi? Yasalara uygun yönetiliyor mu? Kamu yararı gözetiliyor mu? Yönetim anlayışına kamu yararı egemen mi? Bunlara olumlu yanıt vermek hemen hemen olanaksız.
Cumhuriyetin, bireylerin eşit haklara sahip olması, eşit olma ilkesi, en azından yasalar karşısında geçerli mi? Bu açıdan mevcut düzen cumhuriyetten çok patronaj siyasal sistemine benziyor. Eşit olmayanlar arasında kişisel ilişkilere dayanan bir siyasal, hatta ekonomik düzen söz konusudur. Patron, yandaşları, bir de dışlanmışlar. Patronaj düzeninde patron ve yandaşları arasında karşılıklı çıkar sağlanması, çıkar takası söz konusudur. Patron, toplumsal, ekonomik açıdan yandaşlarını gözetir, destekler, hatta besler; yandaşlar da patrona siyasal destek verir, patron lehine kamuoyu oluşturur, över, alkışlar, saygılı dil kullanır, patronu eleştirenlere karşı patronu korur, bir tür koruyucu bodyguard görevi üstlenir.
Kuşkusuz ülkede şeklen yasal bir düzen var. Ancak yasa uygulamaları keyfi, isteğince sözlü buyruklar yasaların önüne geçebiliyor. Ya da kişisel buyruklar kısa sürede yasa haline dönüşebiliyor. Kâğıt üzerinde her vatandaş yasa karşısında eşit, ancak uygulama ayrımcı. Yargı erki kâğıt üstünde bağımsız, uygulamadaysa tam tanımlanmamış, sınırlanmamış yargı alanları var, yargı siyasal amaçlarla bir baskı aracı olarak da kullanılabiliyor.
Uygulamada kamu yararının gözetildiği, kamu yararının korunduğu, kesinlikle söylenemez. Özelleştirmelerle, teşviklerle, imara açmalarla imar izinleri, ihaleler, hatta kentsel dönüşüm etiketi altında yandaş kollama uygulamaya egemen. Kamu yararı gerekçesiyle alınan yargı kararları bile askıya alınıyor, uygulanmıyor. Kamu yararı gözeten yargı kararları, uygulamada en azından savsaklanıyor.

\n

***

\n

Aydınlanmayla bireyin toplumsal, dinsel kademeleşmeden, baskılardan, dogmatik düşünce tarzından kurtularak özgürce karar alması, kendi iradesi doğrultusunda davranmasını anlıyoruz. Aydınlanma, bu anlayış gereği, gerçek bir cumhuriyetin temel koşuludur. İktidar, yetkisini toplumdan aldığına göre bireylerin özgürce karar alması, siyasal düzenin meşruluğunun da kaynağını oluşturuyor.
Ülkemizde, medyaya ekonomi ve bürokrasiye, hatta eğitim kurumlarına egemen yandaş grubu, halkın aydınlanmasını çeşitli araçlarla önlemeye çalışıyor. Ülkeye obskürantizm olarak tanımlanan aydınlanma karşıtlığı egemen. Cumhuriyet, ileri demokrasi etiketi altında patronaj siyasal sisteminin yürüyebilmesi için aydınlanmanın önlenmesi gerekiyor. Bu nedenle halkın aydınlanmasından yana olanlar bir şekilde dışlanıyor, cezalandırılıyorlar.
Aydınlanma gerçek cumhuriyet ve demokratik düzenin olmazsa olmaz koşuludur. Aydınlanma olmazsa düzenin adı, ancak kâğıt üzerinde cumhuriyet olarak kalır.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları