Öztin Akgüç

Düşük Döviz Kurunun Ekonomik Etkileri

30 Ağustos 2008 Cumartesi

Enflasyonu kontrol, cari işlemler açığını fonlamak için izlenen düşük döviz kuru ya da aşırı değerli ulusal para politikasının dışsatım (ihracat), dışalım (ithalat) üzerindeki etkileri daha çok gündeme getirilmekte; üretim yapısı, yatırımların dağılımı, büyüme, işsizlik üzerindeki etkileri ise ikinci planda kalmakta veya yeterince vurgulanmamaktadır.

Düşük döviz kurunun dışsatım üzerindeki etkisi irdelenirken, ihracat sanayilerini ikiye ayırmak gerekir. Montaj sanayii ve iç katma değeri yüksek sanayiler... Girdilerinin ana bölümünü yurtdışından getirerek yurtiçinde daha çok ucuz işçilikten yararlanan montaj sanayii olarak nitelendirilen sanayi dallarının dışsatımı üzerinde düşük döviz kurunun olumsuz etkisi çok sınırlı kalır. Söz konusu sanayi dallarında ithal girdi maliyetinin düşüklüğü, ulusal para cinsinden satış hasılatı düşüklüğünü dengeler. Ayrıca bu sanayi dallarında çalışan firmalara, döviz kredisi kullandıklarında, yabancı paraların ulusal para karşısında değer yitirmesi halinde kambiyo kârı, başka bir deyişle kur farkı geliri de elde etmektedirler. Nitekim 2007 yılında büyük sanayi firmalarının dönem net kârlarının artmasında en önemli etken, finansman giderlerinin göreceli düşüklüğü yanı sıra kambiyo kârlarında artış olmuştur. Montaj ağırlıklı sanayi dallarında, düşük döviz kuru, döviz kredisi kullanılması durumunda kâr sağlamakta, kârı arttırmaktadır.

Düşük döviz kuru yurtiçinde üretilen girdileri kullanan iç katma değeri yüksek sanayi dallarının ihracatını, rekabet gücünü olumsuz etkilemektedir. Söz konusu sanayi dalları da zarar etmemek, rekabet gücü kazanmak için, ucuz dış girdilere yönelmektedir. Böylece dışsatım (ihracat) arttığı halde buna koşut (paralel) olarak iç üretim artmamakta ya da iç üretim artışı çok sınırlı düzeyde kalmaktadır. İhracata dayalı büyüme stratejisi gerçekleşmemekte, ihracata yöneliş iç katma değeri değil, dış alımı (ithalatı) arttırmaktadır. Bunun sonucu ihracat artışının, büyümeye katkısı çok sınırlı ölçüler içinde kalırken, dış ticaret dengesi üzerinde de olumlu bir etkisi görülmemektedir. İhracatın ithalatı karşılama oranı en azından yükselmemekte, dış ticaret açığı giderek büyümektedir.

İzlenen politika ile iç üretim yerine yabancı girdi ikamesi yapılmakta, belki bu bağlamda örnek bir ülke oluşturmaktayız. Teoride, uygulamada ithal ikamesi, ithal malları yerine yurtiçi üretim stratejisi vardır ama; iç üretim yerine ithal malları kullanımını öneren, iç üretimi kısın, ithalatı arttırın önerisinde bulunan bir kuram (teori) yoktur.

Biz, IMF güdümünde ileri görüşlü politikacılarımız gözetiminde, liyakatlı bürokratlarımız eliyle, dış destekli iktisatçılarımızın övgüsü ile vaka olarak ekonomi yazınında yer alacak bir uygulama yapmakta, ekonomimizin geleceğini de tahrip etmekteyiz.

Sınai işletmelerde ne ölçüde iç katma değer yaratıldığı, dışarıdan ne ölçüde girdi sağlandığı, nihai üretimin ne ölçüde işletme içi üretilen girdilerle sağlandığını gösteren bir oran, bir gösterge vardır. Yaratılan Brüt Katma Değer / Satış Hasılatıoranı.... Oranın yüksekliği, katma değerin büyük ölçüde işletme içi yaratıldığını gösterir. Oranın düşüklüğü ise girdilerin işletme dışından sağlandığını ortaya koyar. Söz konusu oran, sınai firmalarımızda, en azından mali tabloları açıklanan firmalarda düşmektedir. 2007 yılı sonuçlarına göre, Brüt Katma Değer / Net Satışlar oranı beş yüz büyük sınai firmada yüzde 16.9a değin gerilemiştir. Anılan oran da açık biçimde sınai firmaların iç üretim yerine işletme dışı girdilere yöneldiklerini göstermektedir.

İç üretimi kısarak, işsizliği arttırarak, dış ticaret açığını büyüterek, yatırımların dağılımını bozarak, ihracatımız artıyor diye övünen bir ülkeyiz.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları