Öztin Akgüç

Öngörülerin Gerçekleşmesi

30 Eylül 2011 Cuma
\n

\n

Kişilerde kendilerini haklı görmek, gelişmeleri kendi eğilimlerine, isteklerine göre yorumlamak eğilimi vardır. Bu nedenle öngörüler gerçekleştikçe kişilerdeki bu eğilimi bildiğimden kendimi sorgularım. Gerçekten olaylar öngörüler, beklentilerim doğrultusunda mı gerçekleşiyor? Yoksa gerçekleşmeleri, öngörülerim doğrultusunda mı yorumluyor veya benimsiyorum? Haklı çıkma iddiası ne ölçüde nesnel, gerçekçi?

\n

Geçenlerde Vilnius (Litvanya) Riga (Letonya-Latvia), Talini (Estonya) içeren bir Baltık gezisinde, gözlemler yaparak Avrupa Birliği konusundaki öngörülerin, savların ne ölçüde gerçekçi olduğunu gözlemlemeye çalıştım.

\n

***

\n

1960’lı yılların başlarından, Türkiyenin Avrupa Ekonomik Topluluğuna (AET) üyeliğinin söz konusu olduğu yıllardan beri, gelişmiş ekonomilerle gelişme düzeyi daha düşük ekonomilerin arasında kurulacak bir ekonomik birliğin, gümrük birliğinin uzun sürede gelişme düzeyi daha düşük olan ülkeler aleyhine sonuç doğuracağını savunmaya çalışıyorum. Bunun ekonomik, teorik nedenleri var. Ekonomide geriye itiş (back wash effect) olarak ifade edilen etkiyi göz ardı edemeyiz.

\n

Temerrüde düşen, borçlarını ödemekte zorlanan Yunanistan, bu konuda son somut örnek. Öngörüler bu bağlamdaki teorinin gerçekçi olduğunu kanıtlıyor. Teorinin öngördüğü gerçekleşiyorsa, teori sağlam, teori gözlemlere neden-sonuç ilişkisine dayanıyor demektir. Teori geliştirmenin bir amacı da geleceği gerçekçi olarak öngörebilmektir.

\n

Yunanistan, Portekiz, İrlanda dışında Baltık ülkeleri de, gelişmiş ekonomilerle daha azgelişmiş ekonomiler arasında yapılan bir ekonomik birliğin, gelişmekte olanlar aleyhine sonuçlar vereceğinin başka bir örneğini, kanıtını oluşturuyor.

\n

***

\n

İkinci Dünya Savaşı ile bağımsızlıklarını yitiren Estonya, Letonya ve Litvanyanın bağımsızlıkları, ancak Birinci Dünya Savaşı bitimi ile İkinci Dünya Savaşı arasında sürebiliyor. 1991 yılında SSCBnin dağılmasından sonra, yeniden ikinci kez bağımsızlıklarına kavuşuyorlar. Bu ülkelerin Rusya etkisi altına girmesini önlemek için dönemin ABD Başkanı Bill Clintonun da çabası ile bu üç ülke kısa sürede ABye üye oluyorlar.

\n

ABye üyelikle birlikte bu ülkelerde üretim faaliyeti duruyor. Pazar haline geliyorlar. Bankalar tüketicilere kredi açıyor; kredi hacmi genişliyor. Kredi zengini geniş kitleler kendilerini gerçekten varlıklı kişiler gibi hissederek, lüks villa, lüks araba, yat vb. yatırımlarını arttırıyor. Kredi taksitlerinin ödenmesi gerektiğinde borç ödeme güçlüğüne düşen bu kitleler, villa, yat, lüks araba gibi yatırımlarını düşük fiyatla satmak zorunda kalarak servet kaybına uğruyor. SSCB döneminde önemli sınai merkezlerinden biri olan Riga bu özelliğini yitiriyor. Gerek Litvanya, gerek Letonya yurtdışına göç veriyor. Nüfus artışı bir yana Vilnius örneğinde olduğu gibi nüfus azalışı yaşanıyor. Ülkeler krizden kurtulamıyor, kriz süreğenleşiyor. AB büyüklerinin siz üretmeyin, biz üretir size satarız anlayışının sonuçları Baltık ülkelerinde de başlangıçtan itibaren gözleniyor.

\n

***

\n

Ülkemiz için de benzer öngörüler yapılıyor, uyarılarda bulunuluyor. Ne yazık ki uyarılar dikkate alınmadan, AB ile gümrük birliği anlaşması yapıldı.

\n

Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin çoğu yanlış ayartılara kapılıyor. Ülkemizde olduğu gibi konular yeterince bilinmiyor, irdelenmiyor, ayrıca kültür emperyalizminin etkisi altında kalınıyor. Batıya öykünmeye çalışılıyor. Batıya karşı garip komplekslerimiz var. Batılı yazarların, ekonomistlerin görüşlerine daha çok önem ve değer veriyoruz. Önsel (apriori) olarak doğru kabul ediyoruz. Bazı yazarlarımız, ekonomistlerimiz, hukukçularımız Batıdan aktarma yaparak bilgiçlik taslıyor. Bazılarımız inceleme, araştırma yapacağına, aktarma yapmanın kolaycılığından yararlanıyor. Kimileri, Batının, belli çevrelerin sesyayarı olarak kullanılıyor. Uyanık olanlar emperyal çevrelere hoş gözükerek bir şeyler kapmaya çalışıyor. Ülkeler yanlış yollara itiliyor, sürükleniyor. Yaşananlardan dersler de alınmadığından, olumsuz sonuçlardan kaçınılamıyor.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Trump tehlikesine teyakkuz 11 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları