Öztin Akgüç

Seçim Sonuçlarının Ekonomik Etkileri

11 Nisan 2014 Cuma

Yerel seçim öncesi, iktidarın sesyayar olarak kullandığı işadamları, yazarlar medyada yaptıkları yorum ve açıklamalarda genelde şöyle bir tema işlediler: “Döviz kurlarında yükseliş, borsada düşüş, piyasalarda durgunluk, geçici nedenlerden kaynaklanıyor; seçim sonrası sağlanacak, güçlenecek siyasal istikrarla bu geçici nedenlerin etkisi ortadan kalkacak. Siyasal istikrar, ekonomik istikrar yanı sıra olumlu beklenti ve gelişmeler de yaratacak.” Bu tür ve benzeri yorumlar kafası karışık, “ekonomik istikrarda mı bozuluyor” kaygısı duyan vatandaşları bir ölçüde etkiledi. AKP’ye yönelen oylara katkıda bulundu.
Seçim öncesinde borsada (BİST) da bir hareketlenme görüldü. AKP’nin yüzde 45 dolayında oy alacağı söylemleri, hisse senetleri, fiyatlarının yükseleceği beklentisi yarattı, oluşan fiyatlar borsada öncü bir gösterge, ekonomik iyileşme başlangıcının bir göstergesi olarak yorumlandı.
Seçim sonrası BİST endeksinin yükselmesi, kur sepetinin değer yitirmesi, TL’nin değer kazanması, yurtdışından kaynak girişinin başlaması, seçim öncesi yorumların haklılığının kanıtı, siyasal istikrarın sonuçları olarak görülmeye, değerlendirilmeye başlandı.
Gerçekte olay iç gelişmelerden değil, dış nedenlerden kaynaklanıyordu. Dünyada kısa sürede yön ve ülke değiştirebilen büyük boyutlu vurgunsal amaçlı, Hedge fon olarak nitelendirilen fonlarla, emeklilik fonları var. Bu fonların varlıklarını sürdürebilmeleri, büyüyebilmeleri için belirli bir düzeyin üstünde getiri sağlayabilmeleri gerekli. Gelişmekte veya yükselen piyasa ekonomileri olarak nitelendirilen ülkelerde faiz oranları yüksek, borsada getiri beklentisi yüksek olduğundan, fonlar bu ülkelere de yöneliyor. 2013 yılı ortalarında gelişmekte olan diye nitelendirilen piyasalardan fonlar, bir ölçüde çıkıp gelişmiş piyasalara döndüler. FED’in tahvil alımlarını azaltacağına ilişkin açıklamaların yarattığı yüksek faiz beklentileri ve gelişmiş ekonomilerin borsalarında değerlendirildiklerinde daha yüksek getiri sağlanabileceği hesapları sermaye hareketlerinin yönünün belirlenmesinde etkili oldu. Gelişmiş ekonomilerde faizlerin bir süre daha yükselmeyeceğinin görülmesi ve borsalarda yapay fiyat yükselişinin sınıra ulaştığı kanısının yaygınlaşması 2014 yılının başlarından itibaren sermaye hareketlerinin yön değiştirmesinde etkili oldu ve gelişmekte olan ekonomilere yeniden sıcak para girmeye başladı. Siyasal nedenlerle Rusya’nın aykırı yönde ayrışması, bazı ülkelerin sermaye girişindeki payını da yükseltti. Türkiye’de seçim sonucu borsada ve kambiyo piyasasında yaşanan gelişmeler, Türkiye’ye dış nedenlerle yeniden bir ölçüde sıcak para girişinin sonucu.
Uzun süredir Türkiye ekonomisine ilişkin beklenti: “Düşük büyüme hızı ve dünya genelinden ayrışan daha yüksek bir enflasyon.” Denilebilir ki 2012 yılında yüzde 2.3 olan büyüme hızı 2013’te yüzde 4 olarak gerçekleşti.
Büyüme hızları kaba tahminlere dayanan muhasebede aranan kesinlikten yoksundur. Zaman zaman da düzeltilir, revize edilir, baz-yıl değiştirilerek de abartılır. Bu nedenle büyümenin başka göstergelerle de desteklenmesi gerekir. Ekonomide istihdam artışı çok sınırlı, işsizlik oranı yükseliyor, büyük şirket kârları reel olarak azalıyor, enerji kullanımında belirgin bir artış yok, özel sektör yatırımları durgun, ama bakıyorsunuz ekonomide büyüme tahmin ediliyor. O zaman büyüme tahminlerini sorgulamak gerekiyor. Enflasyona bakıyorsunuz ÜFE’de iki hane aşılmış, TÜFE’de iki haneye yaklaşıyor. Kısa süreli sermaye hareketlerinin etkisi bir yana bırakılacak olursa ekonomide gerçekçi beklenti düşük büyüme hızı, yanı sıra yüksek fiyat artışı, iktisatçıların ifadesi ile stagflasyon.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Trump tehlikesine teyakkuz 11 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları