Öztin Akgüç

Yaşam

23 Ağustos 2023 Çarşamba

Kişinin günceli düşünmediği, günceli yaşamak istemediği; duygusal, özel günleri oluyor. Canımdan da öte yitirdiğim eşimin doğum günü de özel günlerimden biri. Yunus EmreÖlür ise ten ölür canlar ölesi değil” diyor. Ayrılıkla, duygusal bağlılık, özleyiş, arayış yoğunluk kazanıyor; zaman sanki duruyor, olaylar bellekte iz bırakmıyor.

Uzaklığın ışık hızıyla, zamanın milyonlarca yılla ölçüldüğü evrende bireyin yaşamının yeri ne? Belleğime çevreden yerleşmiş “Yaşam harnup, keçiboynuzu çiğnemeye benzer, bir parça tat için kilolarca odun yersin” tümcesi, değerlemesidir. O tat da duygu yoğunluğunun yaşandığı, duygu yumağı aşktır. Düşünürlerin, şairlerin aşk anlayışından, tanımından bazı örnekler aktarayım.

Montaigne bir denemesinde, “Yaşamak âşık olmaktır” diyor. La Fontaine’e göre “Aşk insanı hayallere sürükleyen tutkudur”. Yahya Kemal’in “İnsan âlemde hayal ettiği müddetçe yaşar” dizesi belleklerde. Aşk yaşamı renklendiriyor, yaşanır yapıyor.

Fuzuli’nin aşk değerlendirmesi: “Aşk imiş her ne var âlemde/ İlm bir kıyl ü kâl imiş ancak”; aşkın âlemde yeri, değeri yanında ilim ancak değersiz bir söz olarak kalır.

Bernard Shaw, aşkın insana ağırbaşlılık hatta güzellik kazandıracağını savunur. Aşk insana hoşgörü, özverili, başarılı olma gibi ortamlar, meziyetler de kazandırıyor. Erkek hoyratlığının, kadın cinayetlerinin önemli bir nedeni de o duygunun yaşanmamış olmasıdır. Çocukların birbirlerini tanımaları, anlamaları için kız erkek karma okulları artıracağımıza, ayrıma yöneliyoruz. Bırakalım çocuklar birlikte oynasın, eğlensin, okusun, büyüsün; davranışlarıyla, düşünceleriyle daha hoşgörülü olurlar. Kişisel komplekslerimizin yönetime egemen olmasından kaçınalım.

Dünya giderek maddileşiyor, kirleniyor, renksizleşiyor; yaşam da aklın telefonda, bilginin bilgisayarda kalması, zekânın yapay, kültürün de TV dizileriyle oluşmasıyla tekdüze hale geliyor, duygusallık azalıyor. Eğitim sistemini değiştirip endüstri için insan yetiştirmeyi bir yana bırakıp, sanatseverliğe, doğaseverliğe, yaratıcılığa öncelik veren eğitim sistemi geliştirilmelidir. Belki yaşam boyu eksikliği duyulduğundan, her çocuğa tablet dağıtma yarışına girmek yerine her liseye bir piyano konulabilse, üniversitelerde sanat kulüpleri yaygınlaştırılsa, üniversitelerin sanat kulüpleriyle de sıralansa yaşam renkleri; tekdüzelikten kurtulur, daha duygusal hale geliriz.

Yıllar önce Filipinler’de turistik gezi yaparken Manila civarındaki okulların sık ağaçlık alanlarda olduğu dikkatimizi çekti. Rehber, her öğrenciye üç fidan dikmek, yetiştirmek, bakmak görevi veriyor. Böylece okulların etrafı yeşeriyor. Ağaç diken, yetiştiren; ağaç kesemez, orman yakamaz, üç kuruşluk çıkarı için doğaya zarar vermez. Köy okullarında, yerleşim yeri elverişli ise kentsel alanlarda da benzer uygulamayı gerçekleştirebilir, yetiştirme bir yana çocuklara doğasal güç verilebilir. Doğayı seven, doğaya zarar vermez.

Yaşamda, gayrimenkulünü, apartman dairesini eşim adına Zihinsel Özürlü Çocuklar Eğitim Vakfı’na (ZİÇEV) bağışlamış biri olarak ve bankacılık, finans, analiz yönetimi konularında kitaplar yazdığım için yararlı olduğumu düşünürüm. Ama yeterince cesaretle, özveriyle davranamadığım için de umutla, özlemle bir sesleniş beklerim...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Trump tehlikesine teyakkuz 11 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları