Açlık grevinden doğan ölüm cezası tartışmaları

17 Kasım 2012 Cumartesi

Açlık grevlerinin ölüm sınırına geldiğinin konuşulmaya başlamasını takiben gündeme birdenbire idam tartışmaları düştü. Hem de ne düşüş. Haber ve tartışma programları, gazeteler, sanal mecralar derken idamın geri getirilme ihtimali ve sonrası üzerine çılgınca bir görüş ve tartışma furyası başladı.

Ne tesadüftür ki, tam da Suriye’de olaylar çıkmaza girmişken, tam da helikopter kazasıyla 17 şehit verilmişken, tam da Taksim çalışmalarına karşı sesler yükselirken…

Hepimizin ayarlarıyla oynayan yepyeni bir gündem maddesi bırakıldı ortamıza ve biz hiç beklemeden üzerine atıldık. Gazeteci, aydın, aydın olmayan, politikacı, bilim insanı ve halk kimliklerimizi de yanımıza alıp tartışma meydanlarına döküldük hemen ve zihinlerimizi epeyce bir süre daha meşgul edebilecek, ülkede olup biten diğer korkunç gerçeklerden bizleri bir nebze olsun uzaklaştırabilecek farazi bir gündemin peşine düştük.

Elbette idamla ilgili toplumda birbirinden çok farklı görüşler vardı. Kimisine göre öyle suçlar vardı ki bunların kesin çözümü için idam şarttı ve hatta haktı; ayrıca idam, kamuoyu için de ağır suç işleyen hükümlülerin aldığı cezayla ilgili önemli bir vicdansal tatmin aracıydı.

Kimine göreyse işlenen suç ve niteliği ne olursa olsun cezası idam olamazdı. İdam çağdışı bir uygulamaydı ve çağın gerisine gömülmeliydi artık. Devletler, sebep ne olursa olsun bir insanın canını alma hakkına sahip olamazdı.

İdam biraz da AB ile müzakere sürecinin başlaması için kaldırılmıştı ve bugün idamın geri gelmesi demek her şeyden önce AB sürecinden bütünüyle uzaklaşmak, hatta kopmak ve AB üyeliğinin suya düşmesi anlamına gelecekti. Ama zaten bu kimin umurundaydı ki…

Ayrıca idamın potansiyel suçlular için caydırıcılığı hakkında yapılan bilimsel araştırma sonuçları da bu cezanın uygulanmasını olumsuzlayan verilere ulaşmıştı. İdamın uygulandığı ülkelerde suç sayısında düşüş görülmediği hatta bazı ülkelerde cezanın uygulanmasıyla birlikte suç rakamlarında artış görüldüğü sonucuna yine bu çalışmalarla birlikte varılmıştı.

Hal böyleyken ne oldu da fikirler değişti, idam tekrar geri getirilmek istendi?

Yoksa sadece başta açlık grevinin destekçilerinin ve hem içeride hem de dışarıda belirli grupların gözünü korkutmak için bir karşı atak niteliği mi taşıyordu bu çıkış?

Aslında idamın, açlık grevlerinin arkasından ve buna bağlı olarak gündeme getirilmesi, idamın geri gelmesini destekleyenlerin dar çerçevede yalnızca Öcalan örneği üzerinden değerlendirerek desteklemesi, karşı görüşte olanların da yine aynı gerekçeyle karşı çıkması bile idamı tartışmalarının daha sağlıklı ve çok yönlü görüşülmesine bir engel niteliği taşıyordu. Önemli toplumsal bir mesele tarafsız bölgeden, nesnel bir bakış açısıyla değil, herkesin kendi durduğu dar pencereden, kendi çıkarı doğrultusunda ele alınıyordu.

Bana dokunmayan yılan bin yaşasın mantığı her zamanki gibi varlığını hissettiriyordu.

İşte tüm bu soru ve fikirlerin hepsi tek tek masaya yatırıldı. Görüşlerin her biri defalarca konuşuldu, tartışıldı, tartışılıyor.

Asıl önemli olan nokta ise durup dururken aniden ortaya çıkarılan idam meselesinin yine durup dururken aniden ortadan kalkacak olması…

Toplumdaki güvensizliğin, yarınını görememe, tahmin edememe hissiyatının, ani değişim ve dönüşümler karşısında ortaya çıkan tedirginliğin biraz daha güçlenecek olması.

 

Google

Arama motoru Google, en fazla içerik kaldırma talebinde bulunan hükümetleri açıkladı.

Böylece yeni bir dünya birinciliğimiz daha oldu. 2012’nin ilk altı ayında 501 içeriğin Google’dan kaldırılmasını talep etmişiz. 501 talebin 453’ü yöneticilerden ve polislerden gelmiş…

Ve bu taleplerin içeriğiyle ilgili yapılan araştırmada ilk sırayı yüzde 26 ile “resmi makamlar hakkında eleştiri” almış… Şaşırtıcı mı? Elbette ki değil.

Çok endişelenmeye gerek yok; Google da bu taleplerin yüzde 45’ine olumlu yanıt vermiş ve içerikler kaldırılmış.

[email protected]



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları