Kılıçdaroğlu - Swoboda - Siemens İlişkisi

25 Mayıs 2013 Cumartesi

Bir parti liderinin kendi ülkesinin başbakanı ile ilgili ağır da olsa yaptığı eleştirilerin AP Sosyalist Grup Başkanı tarafından bu nebze tepkiyle karşılanması normal değildi elbette.
Gösterdiği aşırı tepki, aklıselim çevrelerce tuhaf karşılanmıştı. Ve böylece Swoboda’nın tepkisinin altında yatan başka birtakım gerekçelerin olduğuna dair haklı şüpheler baş gösterdi. Bu kuşkuların mesnetsiz olmadığı ise kısa sürede anlaşıldı.
Alman menşeli Siemens firmasının, birçok farklı ülkede olduğu gibi Türkiye’de de bazı ihaleleri almak için rüşvet verdiği iddia ediliyordu. Hatta Siemens bu iddiaları yalanlamamış ve bunun için bazı ülkelere tazminat bile ödemişti.
O dönemde rüşvet meselesinin Türkiye ayağıyla ilgilenen, konunun üzerine giden kişi bizzat Kılıçdaroğlu idi. CHP, rüşvete adı karışan bakan hakkında işlem yapılmadığı gerekçesiyle Başbakan Erdoğan aleyhine gensoru önergesi bile vermişti.
Olayların Swoboda ile bağlantısına gelince; meğerse Swoboda’nın eşi bahsi geçen firmada üst düzey yöneticilik yapıyormuş. Ne denir; dünya küçük.

Reyhanlı’da El Nusra Uyarısı

RedHack’in sosyal medya üzerinden yayımladığı ve Jandarma İstihbarat Daire Başkanlığı’na ait olduğu iddia edilen gizli belgelerde Suriyeli muhalif gruplardan El Nusra militanları tarafından üç bombalı araç hazırlandığı ve bu araçların ülkemize yönelik bir eylemde kullanılacağı bilgisi yer alıyormuş.
Belgelerin yayımlanmasından hemen sonra Bakanlık Reyhanlı saldırısının faillerinin yakalandığını, belgelerin saldırıyla ilgisi olmadığını açıkladı.
Ancak yine de hain saldırının Esad’a bağlı güçlerin yönetiminde gerçekleştiğine yönelik günlerdir yapılan açıklamalardan sonra böyle bir iddianın ortaya çıkması anlamlı ve düşündürücü.
Diğer yandan 51 kişinin ölümüne sebep olan saldırının bir numaralı şüphelisi olarak aranan kişinin bir yıl içinde 400 kere Türkiye’den Suriye’ye girip çıkması, bu süre içinde kimsenin bu arkadaşa ne oluyor diye sormaması ve sınırda güvenlik kamerasının bile bulunmaması da Yayladağ Sınır Kapısı’nın durumunu ortaya koyması açısından çarpıcıdır.
Tüm bunlar, Reyhanlı’nın geliyorum diyen saldırılara karşı nasıl savunmasız ve açık bırakıldığının göstergesidir.

Alkol ve Yasakçılık


Meclis Genel Kurulu’nda görüşülen içki yasaklarını düzenleyen yasa teklifine son bir hamleyle, içki satışına gece 22.00 ila 06.00 saatleri arasında da yasak getirilmesi maddesi eklendi.
Ayrıca trafikte alkollü araç kullanımındaki promil sınırı 1.00’den 0.50’ye çekildi. 1.00 promil yani 1-2 kadeh arası alkollü olduğu tespit edilen sürücülere 2 yıla kadar hapis cezası verilebilecek.
Bu ve benzeri düzenlemelerle yasağın kapsamı kısa sürede alabildiğine genişlemiş oluyor. Ve biz, Dubai, Suudi Arabistan benzeri bir Ortadoğu ülkesi olmaya bir adım daha yaklaşıyoruz.
Hiçbir toplumda ne yasaklamalarla ne de dayatmalarla bu türden değişimlerin kalıcı ve başarılı sonuçlar vermesi mümkün olmamıştır, bundan sonra da olamaz. Peki ne olur?
Bu ancak insanların birbirlerinin yaşam tarzlarına duydukları saygıyı zedeleyerek, toplumsal husumetlere, dışlanmalara, alkol tüketen insanlara karşı yaratılan baskı ve ötekileştirme eğilimlerinin kuvvetlenmesine yol açabilir.
Ki tüm bu saydıklarımız uzun vadede toplumsal sağlığa alkolden çok daha büyük zararlar verecektir.
Tarih boyunca verilen yaşam tarzı mücadeleleri bu coğrafyada büyük acı ve ıstıraplara yol açmış, bu uğurda birçok bedeller ödenmiştir. Bağnaz ve çağdışı anlayış her dönemde toplumu şekillendirmeye uğraşır ve buna karşı aydınlanma ve çağdaşlaşma yanlısı anlayış kendi mücadelesini vermeye çalışır.
Tarihin değişmeyen bir döngüsüdür bu.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları