Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Ramazan ve Kurban Bayramı Öncesi Ette Kriz Yine Kapıda mı?
19 Mart 2011’de karkas ette vergi oranı yüzde 30’dan yüzde 40’a çıkarılmış, bu karar besicilerin zararını kurtarmamış ve 13 Mayıs 2011’de bu kez vergi yüzde 60’a çıkarılmıştı. Ancak bu da yetmeyince nihayet, 2 Temmuz’da yine Bakanlar Kurulu kararı ile karkas ette gümrük vergisi yüzde 75’e çıkartıldı. Yapılan bu artışlara bağlı olarak et fiyatları tırmanışa geçti; çünkü yerli üretim hâlâ arzulanan noktaya gelememiştir.
“Sürdürülebilir tokluk” elbette ki sürekli ithalatla değil yerel üretimle sağlanabilir. Et fiyatlarını düşürmek amacıyla ithalatı sürekli olarak teşvik etmenin yerli üretimi olumsuz yönde etkilemesi kaçınılmazdır. Temel gıda alanında ithalattan ancak ihtiyaç duyulduğu taktirde belirli dönemlerde ve geçici olarak iç piyasayı dengelemeye yönelik yararlanılabilmelidir.
Yaklaşan Ramazan ayıyla birlikte ve Kurban Bayramı öncesinde kurbanlığa ayrılan hayvana ve ete yönelik talebin her sene olduğu gibi bu sene de kayda değer oranlarda artması bekleniyor. Buna bağlı olarak et fiyatlarında gerçekleşebilecek makul artışlar tüketiciler tarafından bir dereceye kadar artan enflasyon oranlarında kabul edilebilir olmalıdır. Elbette diğer yandan besiciler, tüccarlar ve komisyoncular geçmişte olduğu gibi bugün de yaklaşan Ramazan ve Kurban Bayramı ile gümrük vergilerinin yüksek olduğunu bahane edip gerekçe göstererek fırsatı ganimete çevirme yoluna kesinlikle gitmemelidirler.
Et ithalatının fiyatları geri çekmesi, başta yem ve mazot fiyatlarının, süt ve et fiyatlarıyla doğru orantılanarak düzenlenmesi olmak üzere, üretimdeki diğer giderlerin düşürülerek et üretim maliyetlerinin aşağıya çekilmesiyle desteklenmelidir. Güneydoğu’da süren terör olaylarına bağlı olarak bu bölgedeki meraların fiilen kullanılmaması hayvan popülasyonundaki azalmanın başka bir olumsuz ayağıdır. Kürt sorununun bu açıdan da çözüme kavuşturulmasının önemi büyüktür. Son yıllarda süt fiyatlarındaki düşüş de etteki krizi tetikleyen önemli unsurlar arasındaki yerini korumaktadır. Dünden bugüne tarım ve hayvancılık alanının acımasız serbest piyasa koşullarına bırakılmış olması süt fiyatlarının taban yapmasına neden olmuştur.
Sonuçta üreticiler ellerindeki hayvanları kesime göndermiştir ve bu durum hayvan sayısındaki azalmanın diğer bir önemli nedenidir. Bu anlamda süt taban fiyatları yükseltilmeli, bu yolla damızlık hayvan sayısı ve süt inekçiliği artırılmalıdır. Sektör serbest piyasa koşullarının insafına terk edilmemelidir. Alınacak bu tedbirlerin yanında piyasa gerçek anlamda dengeye kavuşana kadar ithalattan yararlanılabilir.
Okul kantinlerine sağlık mı geliyor?
Sağlık Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın işbirliğiyle başlatılan öğrencileri doğru ve bilinçli beslenmeye teşvik etmeyi amaçlayan proje doğrultusunda kantinlerde hamburger, kola, hazır meyve suları, enerji içecekleri, kızartma ve cips gibi ürünler satılamayacak. Hatta Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın açıklamasına göre çikolata da yasaklar listesine girecek. Kararı dikkate almayıp söz konusu zararlı gıdaları satmaya kalkan kantinlerin anlaşmaları ise feshedilecek.
Günümüzde ne yazık ki birçok okul kantinindeki fiziki koşullar içler acısı... Bu her türlü fiziki ve altyapı yetersizliğinin yanında; okul kantinlerindeki yemek hizmetinin mesleki tecrübesi ve birikimi olmayan, hatta çoğunun üretim izni ve sicili dahi bulunmayan kişi ve kantincilerle, okul aile birlikleriyle işbirliği içindeki çoğu kayıt dışı, merdiven altı işletmeler tarafından taşıma ya da yerinde üretimlerle sürdürülmesi de yine aynı oranda acı bir gerçektir. Geleceğin sahibi gencecik nesillerimizin sağlıklarını riske eden bu türden kantin ortamları en ciddi biçimde denetlenip buralardaki üretim kati surette yasaklanarak kantin işletmeciliğiyle yemek hizmeti birbirinden ayrılmalıdır. Bu görev, işini yasal manada hakkıyla yapan firmalara verilmelidir. Kantinlerdeki yemek hizmetlerinin ehliyetli, bu işi meslek edinmiş, üretim izinleri ve sicilleri olan, tamamen kayıt altında, eğitimli ve bilinçli üreticiler tarafından sağlanması; okul kantinlerini ele geçiren mafyavari düzenin bertaraf edilmesi, yanlış işleyen bu çarkın bir an evvel değiştirilmesi ve kısır döngünün bitmesi acilen gerekmektedir.
Özellikle ilk öğretim ve ergenlik döneminde çocuklarımızın, protein, karbonhidrat ve sebze-meyve açısından dengeli; sağlıklı ve hijyenik ortamlarda hazırlanan yemeklerden oluşturulan mönüler aracılığıyla doğru, dengeli ve yeterli beslenme düzenine girmesi ve bu alışkanlığın çocuk yaşlarda yerleştirilmesi gerekmektedir.
61. Hükümet’in sağlıksız hazır gıdaların okul kantinlerinde satışını yasaklayıp sınırlandırmasının, doğru bir karar olmakla birlikte yetersiz ve eksik bir karar olduğu da bir gerçektir. İlköğretim, ortaöğretim ve üniversite eğitimindeki gençlerimiz nerede hazırlandığı, hangi koşullarda kimler tarafından üretildiği bilinen sağlıklı ve dengeli gıdalarla beslenmelidir. Sağlık Bakanlığı ve Tarım Bakanlığı okul kantinlerindeki fiziki koşullardan ve uygulamalardan kaynaklanan olumsuzluklara gerekli hassasiyeti göstererek acil tedbir almalıdır.
sadik.celik.gorus@gmail.com
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması
- '100 yılda bir görülebilecek akımın başlangıcındayız'
- Restoranlarda 'harcama limiti' uygulaması başladı