Üç Çocuk Kredisi ve Türkiye'de Kadın Olmak

10 Ağustos 2013 Cumartesi

Evlenmek isteyip de ekonomik güçlükler sebebiyle evlenemeyen insanların bu şekilde desteklenmesinin, tek başına düşünüldüğünde kötü bir tarafı yoktur elbette. İnsanların geleceğe dair kurdukları planlarına ulaşmaları yolunda hayatlarını kolaylaştırmak ve bunun devlet eliyle yapılması, doğru bir yönetim anlayışıdır diyebiliriz.
Ancak gerçekleştirilen icraatların altında farklı gaye ve hesaplar olmadığı müddetçe tabii…
Gündemdeki faizsiz düğün kredisi, büyük oranda ülkemizde yaşayan kadın nüfusuna dair birtakım üzücü toplumsal gerçeklerin hatırlatılmasına bağlı olarak eleştirilmektedir.

Nedir bu gerçekler?

Hâlâ ülkenin pek çok bölgesinde kadına baskının yoğun bir biçimde yaşandığı, özgürlükler bakımından kadına hâlâ üçüncü sınıf vatandaş olarak muamele edildiği, kadınlar söz konusu olduğunda eşitsizliklerin tüm ağırlığıyla kendini gösterdiği göz önünde bulundurulduğunda;
Erken yaşta evlilik oranlarının yüzde 40’larda seyrettiği, aile içi şiddetin had safhalarda gezindiği, kadınların eğitim oranlarının bilhassa belirli bölgelerde hâlâ çok aşağılarda olduğu düşünüldüğünde, yaşanan tüm bu olumsuzlukları isteyerek ya da istemeyerek biraz daha destekleyici “krediler” çıkarılması doğal olarak eleştirilere sebep olmaktadır.
Ülkemizde kadınlara yönelik şiddetin her geçen gün artmakta olduğu bilinen bir gerçek
Kadınların şiddete maruz kalma sebep ve ortamları değişiklik gösterse de onlara karşı şiddetin baş aktörleri eşleri oluyor.
Adalet Bakanlığı verilerine göre 2002 yılında öldürülen kadın sayısı 66 iken bu rakam 2009’da 1126’ya çıkmıştır. Resmi kayıtlara göre 2004’te 128, 2006’da 663, 2007’de ise 1011 kadın cinayeti işlendi.
Öte yandan, erkek egemen dil ve kültür ortamı, cinsiyet ayrımcılığını sürekli olarak desteklemekte; bu türden ayrımcılığın hem ev içinde hem ev dışı ortamlarda kendini iyiden iyiye göstermesinde etkin rol oynamaktadır.
Eğitim ve iş hayatı söz konusu ortamların başında gelmektedir.
Örneğin adrese dayalı nüfus kayıt sisteminin 2009 yılı için açıkladığı verilere göre ülkemizde hâlâ 4 milyona yakın kadın okuma-yazma bilmemektedir.
Şubat-2011’de yayımlanan “Türkiye’de Kadının Durumu” raporuna göre ise Türkiye’de kadın istihdamı sorunu son 20 yıldır giderek artarak varlığını sürdürmektedir. Kadınların işgücüne katılma oranı 1990’da yüzde 34.1 iken 2002 yılında bu rakam yüzde 26.9’a, 2004 yılında yüzde 25.4’e ve 2009 yılında ise yüzde 26’ya düşmüştür.
Kadın istihdamı oranlarını gösteren bu rakamlarda yaşanan düşüşün kaygı verici olmadığı söylenebilir mi?

Kadınlarla ilgili bir de politik zemindeki istihdam rakamlarına bakalım: 29 Mart 2009 yerel seçimlerinde Türkiye genelindeki toplam 2 bin 948 belediye başkanının sadece 27’si, (yani yüzde 1’i bile değil) kadındır. Bu kadınlardan sadece 2’si il belediye başkanıdır.
Türkiye’de halen kadın vali bulunmamaktadır ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yalnızca yüzde 9 civarında kadın vekil görev yapmaktadır.

Sonuç itibarıyla, kadınların bireysel özgürlük alanlarını genişletmek, onları iş yaşamında daha güçlü hale getirecek teşvikler yaratmak, cinsiyet ayrımcılığı ile mücadele için yeni ve etkili politikalar geliştirmek, kadına yönelik şiddetin ortadan kaldırılması yönünde siyasal ve toplumsal zeminde sorumluluk üstlenmek yerine belirli bir toplumsal yapı ve ahlak anlayışını doğrudan ve dolaylı yollarla yürürlüğe sokarak mümkün mertebe yaygınlaştırmaya çalışmak, icraatların olumlu yönlerinin ne yazık ki ortadan kalkmasına neden olmaktadır.

Bu anlamda faizsiz düğün kredisi, Başbakan Erdoğan’ın, katıldığı hemen her nikâh töreninde yeni evlenen çiftlere yönelttiği 3 çocuk talebinin teşviki olarak okunabilir.
Bayramların kâbusa dönmemesi için insanların özellikle trafikte her zamankinden özenli davranmalarını ve dikkatli olmalarını dileyerek tüm İslam âleminin Ramazan Bayramı’nı kutluyoruz.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları