Şahin Aybek

Eğitim öğrencinin sadece akademik eğitimine değil psikolojik yapısına ve kişilik gelişimine de odaklanmalıdır

01 Eylül 2022 Perşembe

Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. M. Hakan Türkçapar ile bir ruh sağlığı profesyonelinin gözüyle eğitim sorunlarımızı mercek altına aldık.

“Günümüz eğitim sisteminin yapısı ülkemiz de dâhil olmak üzere maalesef akademik eğitime ağırlık vermekte ama öğrencinin psikolojik yapısı ve kişiliğine ilişkin katkılar veya etkiler üzerinde yeterli derecede durulmamaktadır. Günümüzde eğitimde kullanılan yarışmacı, rekabetçi ve sadece performansa dayalı bazı yaklaşımlar sadece çocuk ve gençlerin değil her yaştan bireyin psikolojisini olumsuz etkileyebilir. Eğitimin amacı bireyin, çocuğun gelişimini sağlamak ve belli bir alanda bilgi ve yetenekler kazandırmaktır.”

“Belki de pek çok Aziz Sancar’lar pek çok Fazıl Say’lar şu anda bizim çocuklarımız arasında bulunmaktadır. Eğitim sisteminde kararlar alınırken çok iyi düşünülerek ve çok ciddi bir şekilde araştırılarak hatta bilimsel çalışmalar yapılarak bu bilimsel çalışmalara dayalı olarak alınmalıdır. Okulda dersler başlama saatinin mümkün olduğunca geç olması çocuk gelişimi ve sağlığı açısından önemlidir.”

Eğitimin insan psikolojisi açısından önemi nedir? Bu bağlamda bizim eğitim sistemimiz açısından değerlendirme ve önerileriniz neler olur?

Eğitim yaşamı bireyin kişiliğini dolayısıyla yaşamını biçimlendiren belki de en önemli etkenlerden biridir. Eğitim dediğimizde hem akademik bilgilerin kazanılması hem de yaşamla ilgili temel bilgi ve becerilerin kazanılmasını kast ediyoruz. Okul ve eğitim sistemi sadece belli akademik yetkinliklerin kazanıldığı bir yer değil aynı zamanda yaşam becerileri, yaşam tarzı ve psikolojik becerilerle ilgili de pek çok önemli yetinin geliştiği ve kazanıldığı bir süreçtir. Eğitim, kişinin hayatında hem okul içindeki hem de okul dışındaki yaşamını etkiler. Alınan eğitimin kalitesi öncelikle başarılı bir kariyerin temelini oluşturur fakat eğitimin bunun çok daha ötesinde bir amacı ve hedefi vardır. Eğitim hem formel hem de enformel bilgileri, içinde barındırır ve kişiye akademik bilgiyi vermenin ötesine geçerek, eleştirel düşünme becerilerini ve pek çok durumda yeni sorunlara, durumlara açık bir zihinle ve yaratıcı bir şekilde nasıl yaklaşılıp nasıl çözümleneceğini öğretir veya öğretmelidir. Günümüz eğitim sisteminin yapısı ülkemiz de dâhil olmak üzere maalesef akademik eğitime ağırlık vermekte ama öğrencinin psikolojik yapısı ve kişiliğine ilişkin katkılar veya etkiler üzerinde yeterli derecede durulmamaktadır. Bu da adeta gencin psikolojik gelişimini kendi doğal seyrine bırakmak ve dikkate almamak anlamına gelmektedir. Oysaki bir genç akademik olarak çok donanımlı olmakla birlikte psikolojik gelişimini tamamlayamadığında bu akademik birikimi de yansıtması veya verimli bir şekilde kullanması mümkün olamaz. Okul yaşamı kişinin psikolojik gelişimi üzerinde son derece etkili olup, bu durum yeteri kadar dikkate alınmadığında, bu gencin ileride bir takım psikolojik zorluklar yaşamasına da zemin hazırlayabilir. Günümüzde eğitimde kullanılan yarışmacı, rekabetçi ve sadece performansa dayalı bazı yaklaşımlar sadece çocuk ve gençlerin değil her yaştan bireyin psikolojisini olumsuz etkileyebilir. Ancak çocuk ve gençlerde bu ileriye doğru da daha derin izler bırakır. Bu açıdan eğitim sisteminin psikolojik gelişimi ve olgunlaşmayı da olumlu yönde etkileyecek şekilde kurgulanması yönünde inisiyatif almak, eğitimi düzenleyen yöneticiler, eğitimi veren öğretmenler ve velilere düşmektedir. Bu tür değişiklikler ve düzenlemeler için özelikle eğitim ve gelişim psikolojisi, klinik psikoloji ve çocuk psikolojisiyle ilgili uzmanlardan alınacak önerilerin değerlendirilmesi ve düzenlemelerin buna göre yapılması yerinde olacaktır. 

Hocam sizce eğitimin hedefi-amacı ne olmalıdır? 

Tarih boyunca felsefeciler, bilim insanları eğitimin amacının ne olduğu konusunda birbirleriyle tartışmışlardır. Bazıları eğitimin en temel görevinin iyi vatandaş iyi birey yetiştirmek, bazıları kişinin toplumla uyumlu olmasını sağlamak, bazıları toplumdaki egemen kültürel fikir veya ideoloji yönünde gençleri eğitmek, bazıları ise eğitimin amacının sadece ve sadece bilgiyi kazandırmak için olması gerektiğini öne sürmüşlerdir. 

Günümüz toplumlarında genel olarak artık kabul gören yaklaşıma göre ise eğitimin amacı bireyin, çocuğun gelişimini sağlamak ve belli bir alanda bilgi ve yetenekler kazandırmaktır. Yani, eğitimin temel hedefi “nasıl olur da, bir çocuğun sağlıklı yeterli bir yetişkin haline gelebilir ve daha sonra da hayatın ilerleyen döneminde bir meslek sahibi olarak hem kendini ekonomik olarak ayakta tutacak hem de topluma katkısı olacak bir iş nasıl edinebilir?” sorusudur. Eğitim bu iki amaca dönük hazırlığı yapmak ve bu konuda bireye gereken bilgi ve becerileri verme süreci olarak görülmektedir. 

Eğitim alanındaki bazı uzmanlar eğitimin ekonomik ve pragmatik faydalarına çok fazla odaklanıldığında; öğrenmenin azalacağından ve bizzat öğrenmenin getireceği mutluluk ve meraktan kişiyi uzaklaştıracağını öne sürmüşlerdir. İnsanlar, özellikle de çocuklar zaten doğal öğrencilerdir. Yani tek başına, sadece ve sadece bir şeyleri öğrenmek insan yaşamının temel uğraşılarındandır. İnsanın çok çeşitli tanımları yapılmıştır ama herhalde bunlar arasında en geçerli olanlardan biri de insanın öğrenen bir canlı olmasıdır. Oyunların çocuğun en önemli tutkularından birisi olması aslında yine oyunun önemli bir öğrenme deneyimi olmasıdır. Bu nedenle eğitim pragmatik pratik amaçların yanı sıra sadece ve sadece öğrenmeye dönük olan odağını da hiçbir zaman kaybetmemelidir.  

Neden eğitim çocuk gelişimi için önemlidir? 

Geniş anlamıyla düşünürsek eğitim çocuğa toplumsal, ilişkisel, duygusal ve bilişsel becerileri öğretir. Bu beceriler hem kendisi için, hem toplum için, toplum işlevlerini sürebilmesi için gerekli becerilerdir. Formal eğitim sosyal öğrenmeyi kolaylaştırır, yönetici işlevsel becerileri inşa eder ve çocuğun belki de doğal olarak hiç karşına çıkmayacak bir takım konuları araştırmasını, öğrenmesini sağlar. İnformal eğitim; çocuğun toplumsal ilişkisel özelliklerini, kendi ilgilerini ortaya çıkartır, bunları besler, onlara kendini yönlendirmeyi öğretir, önemli yaşam becerileri verir. Evden eğitime göre okulda yüz yüze eğitimin en ayrıcalıklı ve önemli yönü de çocuğa toplumsal becerileri, grup içinde yaşamayı öğretmesidir. İnsan toplumsal ve ilişki içinde olan bir canlıdır. İlişkisellik insan psikolojisinin en önemli özelliklerinden biridir ve bu da önemli ölçüde okuldaki eğitim sürecinde şekillenir. 

Hocam eğitim çocuğu geleceğe nasıl hazırlar? 

İdeal olarak modern dünyada eğitim, çocuğun hem ilerdeki akademik ve mesleki başarısı için gerekli olan teknik becerilerini hem de eleştirel düşünme yeteneğini besler ve geliştirir. Bu da insanın sorunları yaratıcı şekilde yaklaşmasına, yeni bakış açıları geliştirmesini sorun çözme becerileri öğrenmesine ve değişen koşullara- dünyaya uyum sağlamasını sağlar. Yalnız şu andaki geçerli eğitim sistemin bunu yeterince etkili şekilde yapıp yapmadığı bir soru işaretidir. Eğer eğitim Sistemi beceri öğretme yönelimliyse bunu daha iyi kazandırırken sadece kuramsal bilgi aktarma yönelimliyse çocukta bu yetilerin gelişmesine daha az katkı sağlayacaktır.

Bir ruh sağlığı profesyoneli olarak baktığınızda sizce eğitim sistemimizin en önemli sorunları nelerdir? 

Eğitim sistemimizin en önemli sorunlarından birisi başta belirttiğim sadece gibi sadece akademik bilgi aktarımına odaklanılmasıdır. İkinci önemli sorun bütün eğitim sürecimizin nota dayalı bir biçimde değerlendirilmesidir. Not sistemi öğrenciyi değerlendirmede büyük ölçüde tek araç olarak kullanılmaktadır. Öyle ki daha çok beceri ve ilgiye dayalı olan sanat, yani müzik ve resim, bedensel yeteneklerle de ilişkili olan beden eğitimi gibi derslerde bile hiç uygun olmadığı halde hala klasik not sistemi kullanılmaktadır. Bu tür beceriye, yeteneğe dayalı olan derslerde not sistemi çocuğu bu derslerden ve bu etkinliklerden uzaklaştırır ve soğutur. Bu tür derslerde önemli olan çocuğun ilgi duyarak o etkinliği yapmaya odaklanmasıdır. Yani yapılan işin kendisi süreç odaklıdır, sonuç odaklı değil. Bu tür süreç odaklı etkinlik ve becerileri içeren derslerde öğrencinin o değil gösterdiği gayreti ve çabaya dayalı olarak belki bir puan verilmesi anlamlı olacaktır. 

Not sistemi kuşkusuz çocuğun bir şeyleri bilgi anlamında ya da belli bazı beceriler anlamda nasıl ve ne kadar öğrendiğini anlamak için iyi bir araçtır. Ancak başarıyı ölçebilecek tek araç not değildir. Yüksek notun hayatta başarı için gerekli olduğu şeklindeki bir mitin yanlış olduğu çok sayıda veriyle gösterilmiş bir durumdur. Lise ve üniversite notları muhakkak uzun dönem başarının göstergesi değildir. Ayrıca notlara aşırı odaklanmak çocuğun sürece olan dikkatini azaltmasına ve anksiyete, depresyon ve tükenmişlik duyguları gibi olumsuz sonuçlara yol açar. Bizim eğitim sistemimizin de bu tek yanlılıktan kurtulması gerekir.

Bir diğer önemli sorunumuzu çocuklarımızdaki renkliliği çeşitliliği hesaba katmayan tek tip eğitimdir. İlkokul eğitimi standart bir eğitim olup hemen hemen bütün okullarda aynı içerikle öğretilmektedir. Bir takım temel bilgilerin ve özelliklerin tabii ki bütün öğrencilere kazandırılması gereklidir. Ancak her çocuğun kendi potansiyelinin kendi özelliklerinin değerlendirilmesi ve kendi yeteneklerine göre de yönlendirilmesi çok çok önemlidir.  Belli temel psikolojik ve akademik bilgiler tabii ki her çocuğa verilmeli ama diğer yandan çocuklarımızın yetenekli ve yatkın oldukları alanlar keşfedilerek onların erken yaşta kendi ilgi ve yeteneklerine uygun bir zenginleşme sürecine başlamalarına olanak sağlanmalıdır. Böylece ülkemiz belki de ilerinin pek çok ünlü sanatçısı, sporcusu ve bilim adamını kazanabilir. Standart bir eğitim içindeyse maalesef bütün bu değerler fark edilmeden körelebilirler. Genelde dünyada pek çok eğitim sistemi ve bizim eğitim sistemimiz maalesef bütün çocuklar birbirinin aynıymış gibi bir kanıya sahip. Bu sistem ise çok özel yeteneklere sahip çocukların bu yoğunluk içinde ve bu tek tiplik içinde maalesef kendi özellikleri ve yeteneklerini geliştirmelerine kendilerini gerçekleştirmelerine imkan tanımamaktadır.

Bizim eğitim sistemimiz içinde de özel yetenekli çocuklarla ilgili çalışmalar yapılmaktadır. Ama bu çalışmaların daha da büyümesi ve yaygınlaştırılması çok çok önemlidir. Belki de pek çok Aziz Sancar’lar pek çok Fazıl Say’lar şu anda bizim çocuklarımız arasında bulunmaktadır. Önemli olan çocuklardaki bu kabiliyetlerin fark edilerek işlenerek ortaya çıkarılarak hem büyümesi hem de içerik olarak da geliştirilmesidir.

Eğitim sistemindeki değişiklikler, yeni kararlar alınırken çocuklardaki psikolojik etkileri açısından nelere özen gösterilmelidir? 

Eğitim sisteminde kararlar alınırken çok iyi düşünülerek ve çok ciddi bir şekilde araştırılarak hatta bilimsel çalışmalar yapılarak bu bilimsel çalışmalara dayalı olarak alınmalıdır. Gerek sınav sistemi ile ilgili gerek eğitim sisteminde ciddi değişiklik kararları alınırken, bu kararların olası etkileri üzerinde durulmalı ve öncelikle alınan kararlar belli bir süre test edilmelidir.  Daha önceden herhangi bir deneme veya hazırlık süresi olmaksızın çok hızlı bir şekilde ani alınan kararlar ve uygulamalar çocuk veya gencin psikolojisini olumsuz etkileyebilir.  Alınan kararların denemeden devreye sokulması durumunda, eğer getirilen yenilik olumlu bir sonuç getirmeyecekse o sistemle eğitim alan çocuk ve gençlerin ilerideki eğitim yaşamı bundan büyük ölçüde etkilenecektir. 

Aynı şekilde sınav sistemi ile ilgili değişikliklerin yıllar içinde yavaş yavaş ve denemeler yapılarak pilot çalışmalarla alınması daha uygun olur. Ülkemizdeki eğitim ve seçmeyle ilgili büyük sınavların art arda veya tek bir günde yapıldığını da gözlemliyoruz. Bu tür bir sınav sisteminde bilgi ve beceri kadar dikkat ve hızla önem kazanmaktadır yani çocukların, gençlerin bir anlamda dikkatleri test edilmektedir. Bunun ötesinde bu tür bütün eğitim sürecinin kısa bir zamanda değerlendirildiği test sınavlarında yüksek düzeyde kaygı olduğundan, yeterli bilgi ve beceriye sahip olsa da kaygılı ve dikkati dağılabilen çocuklar maalesef daha dezavantajlı olmaktadır. Bunun yerine değerlendirme sisteminin yıllara yayılması ve süreç odaklı olması çok önemlidir. Tabii ki genel sınavlar ve o sınavlarda alınan notlar, bilgi düzeyini değerlendirme açısından son derece değerlidir ancak değerlendirme de sadece ve sadece bunların dikkate alınması ve bunların çok sıkışmış bir takvim içinde gerçekleştirilmesi çok uygun görülmemektedir. Örneğin; daha önceden uygulanan sınav sisteminde üniversite sınavında birinci ve ikinci aşama birbirinden ayrı bir şekilde birisi Nisan ayında diğeri haziran ayında uygulanmaktaydı. Bu tür bir aşamalı sınav psikolojik açıdan aslında daha elverişli gibi görünmektedir. Bütün başarı düzeyinin tek bir günde ve tek bir sınavda değerlendirilmesi yerine iki farklı zaman diliminde ve iki aşamalı olarak değerlendirilmesi belirsizliği azaltarak kaygıyı azaltarak öğrenciler üzerinde olumlu bir etki gösterebilir.  

Eğitimin sadece akademik bilgi kazandırma odaklı algılanıyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? 

Eğitim sadece akademik bilgi aktarımı değil söylediğimiz gibi. Kişisel gelişim ve insan psikolojinin göz önüne alınması çok önemli. İnsan kişilik yapısının gelişiminde eğitim yıllarından çok büyük önemi vardır, kişilik yaşam boyu dinamik ve değişebilen bir yapı olmakla beraber kişilik gelişiminde en önemli yıllar ilk çocukluk ve gençlik yıllarıdır. Bu yıllarda büyük ölçüde eğitim kurumlarında geçer. İnsana sosyalleşmesinde kişiliğinin gelişiminde insan ilişkilerini kavrama da bir yönetmede içinde bulunduğu okul sisteminin önemli etkileri bulunmaktadır. Bu anlamda okullarda temel davranış becerilerinin, sorun çözme yöntemlerinin iletişim becerilerinin psikolojik başa çıkma stratejilerinin gençlere öğretilmesi gerekir. Belki de eğitim sürecinin belli bir bölümünün tamamı ile bu becerileri ayrılması çok önem taşımaktadır. Çünkü bu beceriler her gencin her çocuğun alması gereken becerilerdir. Belki bir takım temel bilgiler dışında akademik bazı bilgiler çocuk için çok da gerekli olmayabilir ama bu bahsettiğimiz kişilik gelişimi temel davranış becerileri insan ilişkileri etik davranma gibi özellikler her çocuğun her gencin kazanması gereken yetkinliklerdir. 

Okulda geçen süre ve derslerin başlama saatlerini çocuk ve gençlerin sağlığı ve psikolojisi açıdan nasıl değerlendirirsiniz?

Okulda dersler başlama saatinin mümkün olduğunca geç olması çocuk gelişimi ve sağlığı açısından önemlidir. Bedensel açıdan çocukların ve gençlerin özellikleri düşünüldüğünde okulun özellikle en saat 8:30’dan önce başlamaması daha uygun olacaktır. Bu özellikle ortaokul ve lise öğrencileri için daha da önemlidir ki bu yaşlarda ki gençler doğal olarak yetişkinlerden daha geç uyur ve çok erken kalkarlarsa güne adapte olmakta zorlanırlar. Bu biyolojik özelliği düşünerek mümkün olduğunca 8:30 ve sonrası saatlerde okulun başlaması uygundur. Hele bir de büyük şehirlerde saatlerce öncesinden servise binmek için kalkıldığı düşünüldüğünde bu durumun çok önemli bir sorun olduğu kuşkusuzdur. Yine bir diğer önemli şey çocukları okul ortamında hareketsiz bir şekilde uzun saat zaman geçirmeleridir ki bu da bedensel sağlık anlamında bir tehdittir. Ders sürelerinin çocuğun yaşına göre ayarlanması ilk okul çocuklarında yarım saatlik süreler liseye doğru 40 dakikaya uzaması ders aralarının uzun tutulması ve en önemlisi beden eğitimi derslerinin hem sayı hem süre olarak artırılması, bedensel sağlık açısından en az haftada üç gün olması ve bu sırada da birincil amacında çocuğun bedensel sağlığını geliştirmek olması uygundur. Beden eğitimi dersleri çocuklara not verilecek bir tür ders gibi görülmemelidir. 

Çocuğun okulda çok uzun süreler geçirmesi de önemli sorundur. Okul dışında da çocuğun kendisine ve çevresine ayıracağı zamanı kalmalıdır. Çocukların çok uzun sürelerinin okulda geçtiği göz önüne alındığında ev ödevleri ve çalışmaların da okulda yapılması ve eve ödev ve çalışma kalmaması çocuğun psikolojik gelişimi açından da daha sağlıklı bir uygulama olacaktır. 

Hocam sizce okulların fiziksel koşullarının psikolojik açıdan önemi nedir?

Okulların mümkün olduğunca spor alanları, yeşil alanların açısından zengin olması gerekir. Maalesef şehirlerimizde yeşil alan, çocukların spor alanları, oyun alanları gün geçtikçe azalıyor. Sık sık çocukların bilgisayar oyunu bağımlısı olduğuna ilişkin yakınmalar duyuyoruz. Çocuklarımız giderek bilgisayarın başından kalkmadığı biçiminde bir panik ve için bunu azaltmaya dönük ne yapılabilir diye bir çabamız var. Çocuğa bilgisayar dışında bir alternatif sunmadığımızda bunun çözümü çok zordur. Çünkü oyun üreticileri ellerindeki bütün bilgi ve imkanlarla insanların bilgisayarın başına oturtacak oyunlar üretmekteler.  Çocuklar bir şekilde zamanlarını geçirecek bir uğraşı ararlar. Eğer doğal çevrede zaman geçirebilecekleri, oynayabilecekleri alanlar parklar, spor olanakları yoksa çocuğun önündeki tek olanak maalesef sanal dünya olmaktadır. Çocukları oyun bağımlılığından kurtarmanın, bunu önlemenin en iyi yolu çocuğu gerçekten arkadaşlarıyla eğlenebileceği, spor yapabileceği olanaklar sağlanmasıdır. Eğer bu olanaklar yoksa çocuğa bilgisayarın başında oturup oynamak dışında başka bir seçenek kalmamaktadır.

Erken yaşlarda başlayan yoğun akademik eğitimin çocukların psikolojik sağlığı üzerindeki etkisi nasıldır?

Çok küçük çocuklara erken yaşta örneğin anasınıfı ya da okul öncesi kreş çocuklarına herhangi bir şekilde matematik veya okuma ile ilgili ön akademik beceriler kazandırmaya dönük bir eğitim verildiğini görebiliyoruz. Fakat kalıplar şunu göstermektedir ki; çocuklar bilişsel ve duygusal olarak bu tür akademik materyali baş edebilecek bir yetkiye sahip olmadığından bu tür erken akademik eğitim çocukta kalıcı zarar oluşturabilir. Yapılan bazı çalışmalarda bu tür çocukların ilerde kreş ve ana sınıfında oyun ve sosyalleşmeyle geçiren çocuklara göre derslerde ilerde daha az başarılı olduğunu da göstermiştir.

Okul psikolojik sağlık açısından ne kadar etkilidir? 

Çocuklar ve gençler belirgin şekilde psikolojik sorun yaşama açısından yetişkinlere göre daha çok etki altında kalıp daha büyük yatkınlık gösterirler. Özellikle ilkokul çocuklarda kaygı bozukluğu ve ortaokul liseli gençlerde de depresyon sık görülür bu nedenle bu çocuklara okul ortamında yardımcı olacak psikolojik müdahaleler olması gerekir. Kanıtlar okulun psikolojik sorunu olan çocukların proaktif şekilde hem saptanması hem de yardım edilmesi açısından en önemli ortam olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla okulun çocuğun psikolojik sağlığını birinci öncelik olarak gören bir kültüre sahip olması gerekir. Bu anlamda da psikolojik sorunlarla ilgili ve çözümü ile ilgili hem çocuklara hem aileme bilgilendirilmesi okul ortamıdır. Özellikle psikolojik sorunları olan, dikkat eksikliği olan, kaygı veya depresyonu olan çocuklarda öğretmenlerin de o çocukların yapısına uygun şekilde davranıp daha makul bir şekilde ödev vermeleri bu çocukların özellikle spor programlarına alınmaları sosyal bağlarının arttırılması ve çocuk ve genç yetişkinlere bu konularda yardım istemenin doğal bir şey olduğunu öğrenmeleri gerekir. Çocuklara aşırı ödev verilmesi hem gerçekçi değil hem de zararlıdır çocuğun sosyal gelişimini engeller. Dolayısıyla dersin okulda bitirilmesi, eğer ödev veriliyorsa belki okulda 1 saatin bu ödevlere ayrılması, bir çocuğun artık evine gittiğinde dinlenmeye ailesine ve oyuna ve arkadaşlarına zaman ayırması sağlanmalıdır.

Sevgili hocam değerli bilgileriniz için size teşekkür ediyorum. Türkiye Hepimizin, Eğitim Hepimizin...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları