Biz Otizm Gönüllüleri ve Birlikten Gelen Kuvvet

21 Haziran 2020 Pazar

Tanımadığım biri sosyal medyadaki bütün hesaplarıma “size ulaşmam lazım, çok acil” diye ısrarlı bir not bıraktığında aşağı yukarı ne olduğunu bilirim. Çünkü bunu son on bir yıl içinde yüzlerce kez yaşadım.

Bir otizm annesi, babası, teyzesi, halası, dedesi ya da bir başka yakını önemli bir sorun yaşıyordur ve nereye gitse derdine çare olabilecek birilerine ulaşamamıştır.

Kimileri üşenmez baroyu arar, oradan telefonumu bulur. Kimi hafiye gibi internetten işyerimi bulur, orayı arar. Kimi sosyal medya listelerimden beni tanıyan birilerini bulur, onlara ulaşır aratır. Ne yapar eder beni konudan haberdar eder.

Çünkü o an çok çaresizlerdir, bütün diğer yolları denemişlerdir. Bu konularla ilgilenmesi gereken asıl sorumlulardan bir sonuç alamayınca can havliyle bize kadar gelirler.

İşte bizim derneğimiz İstanbul Otizm Gönüllüleri Derneği, neredeyse her günü böyle geçen koca on bir yılın sonucunda kuruldu.

Başlangıçta sadece gönüllüsü olduğum, pek çok proje ve çalışma yaptığım Otizm Sivil Toplumunda hiçbir makama talip olmadım. Ancak 7 yılın sonunda bazı önemli konuları ancak bir dernek kurarak halledebileceğimizi görüp, zorunlu olarak yola çıktım.

Yavaş yavaş aynı inançta olan diğer dostlarla, ailelerle buluştuk, 3 yıl önce çıktığımız yolda önemli adımlar attık ve devam ediyoruz. Derneğin kurucusu ben oldum ama onu bugün olduğu noktaya asıl getirenler ekip arkadaşlarım.

İstanbul Otizm Gönüllüleri Derneği bugün kendi özgün işlevsel modeliyle çalışan, demokrasiyle yönetilen, eşitlik ve adalete önem veren, her üyesinin söz ve hak sahibi olduğu, her üyesinin kendi sorumluluğunu sahiplendiği ve birlikten güç doğar prensibiyle ilerleyen önemli bir kurum.

Derneğimizin ilk dönem başkanlığını yürüttüm ama prensip kararımız gereği nöbeti ilk dönem sonu ekip arkadaşlarıma devrettim. Şimdi derneğimizin bir üyesi ve yine otizm gönüllüsü olarak çalışmayı sürdürüyorum.

Bizde süreç böyle işliyor, koltuğa oturan oturduğu gibi kalkmayı da bilecek, biliyor. Bu nöbet değişimi sürekli yinelenecek. Nihai hedefimiz bir süre sonra otizmli bireylerin yönetimde olduğu bir kuruma dönüşmek. Olur mu demeyin, çok mümkün, göreceksiniz, yakında bunu başaracağız.

Birlik olmadan, ekip ruhundan güç almadan, herkesin aklını bir araya getirmeden büyük sorunları çözmek mümkün değildir.

Bu tür çalışmalar tek kişilik şovların değil ancak aynı amaç için bir araya gelmiş, birbirine kenetlenmiş toplulukların başarabileceği kadar zor işlerdir.

Evet bazen birileri biraz daha önde olur ama bu bir sözcülük halidir aslında. Sözcünün temsil ettiği sağlam azimli, kararlı, birbirine kenetlemiş gerçek bir ekip olmadan önde olmak, laf ebeliğinden başka hiçbir işe yaramaz.

Bu hafta yine bir olay yaşadık. Bana ulaşan bir teyzeydi bu kez. Yirmili yaşlarındaki yeğeni o kadar zor durumda ki anne artık yaşamından vazgeçecek noktaya gelmiş. Anlatırken teyzenin sesi titriyor, aslında onun da acil yardıma ihtiyacı var. Çünkü bu kadar zor durumda bir otizmlinin annesi olmak da teyzesi olmak da büyük sorumluluktur.

Son on yıl içinde “intihar edeceğim” diye beni arayan çok insan oldu. Bazen çocuğumu, bazen işimi, çoğu zaman kendimi unutup yollara düşmemin sebebi çoğunlukla bu noktaya gelmiş anneler…

Babalar da çok önemli elbette ama anneler en zor anlarda “o an geldi, durum kritik” çığlığını duymamızı sağlayan ses. Böyle zor anlarda gördüğüm kadarıyla babalar daha sessiz biçimde acı çekiyor.

İlk görev canların hayattan vazgeçmemesini sağlamak, ellerini tutmak, dinlemek… Hiçbir şey yapamadığımızda bile “yalnız değilsin” diyebilmek, yardım alması için ikna etmek için saatlerce, günlerce telefonda konuşmamız gerekiyor. Sonrası ise büyük bir macera.

Çünkü asıl yapılması gerekenler o kadar çok ve karmaşık ki altından kalkmak için ancak ilk cümlelerde bahsettiğim gibi bir ekip ruhuyla yola çıkmak ve gerisini bir şekilde getiririz diyecek cesarete sahip olmak gerekiyor.

Masa başında toplantı yapmak, çalıştaylar, seminerler düzenlemek zor değil ve elbette o da gerekli. Ama o anki sorunu çözmek değil o sorunun tekrar yaşanmayacağı bir geleceği tasarlamak için.

Bir insanın elini tutmak bazen her şeyden önemlidir, “önce can” diyebilmek ve o cesareti göstermek zorunludur. Demirden korkan trene binmez. Biz ekipçe bu trende beraber olduğumuzu bildiğimiz için, birbirimizden aldığımız güçle o eli tutmaya cesaret edebiliyoruz. Ne kadar çok aile aramıza katılırsa o denli güçlenecek daha da büyük adımlar atacağız.

Bütün bunlar olurken tek işleri bütün bu sorunlarla uğraşmak olanlar, kamu görevlileri, müdürler, vekiller, bakanlar, başkanlar ne yapıyor diyeceksiniz. Size acı bir gülümseme ile “bilmem, isterseniz kendilerine sorun” diye cevap vereceğim.

Çünkü yılan hikayesine dönen Otizm Eylem Planı süreci bugün itibariyle 9 yılı tamamlamış olmasına rağmen, henüz hiçbir olumlu gelişme yansımıyor ailelerin hayatına. İnsanlar canıyla uğraşırken biz hâlâ kimin keyfini bekliyoruz belli değil.

Dün ağır bir kriz süreci yaşayan otizmli Bartu Can için yatış yapacak tek bir yatak bulamadık. Halledebildik mi, evet, kendi imkanlarımız ve otizm gönüllülerinin desteğiyle.

Çünkü “gönüller” her güçten güçlü, her servetten bereketli, her yetkiliden daha büyüktür.

Umutluyuz. Ekip ruhumuz, amaçta ve yoldaki birliğimiz en büyük gücümüz.

Azmimiz, kararlılığımız, çocuklarımızın aşkıyla atan kalbimiz ve yerin ve göğün, gündüzün ve gecenin sahibine olan güvenimiz bizi ayakta tutuyor.

Gerisi… Hayat…

Not: İstanbul Otizm Gönüllüleri Derneğimiz sadece otizmli bireylerin ailelerinden oluşmuyor, sizler de ekibe katılmak isterseniz www.otizm.info ya da https://twitter.com/IsOtGonDer ile irtibata geçebilirsiniz. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları