Değişim ve Dünya Liderliği Hedefi

24 Mayıs 2020 Pazar

Salgın başladığından beri hep aynı cümleyi duyuyoruz; “Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.” Yalnız ülkemizin değil tüm Dünya’nın büyük kırılmalar yaşayacağı söyleniyor.  

Salgın ve sonrasında gelebilecek pek çok farklı alandaki gelişme, bu değişimlere ivme kazandıracak gibi görünüyor.

Bir yandan da ülkemizin bu yeni dönemde önemli bir rolü olabileceği, hatta Dünya’da bazı olumlu değişimlere liderlik edebileceği gibi iddialar dile getiriliyor. Bunun için gereken hazırlıklar yapılıyormuş.

Madem böyle bir söylem mevcut, Dünya’nın neyle baş etmek durumunda olduğuna ve dolayısıyla bu tür bir iddianın, kürsülerden inildiğinde karşılaşılan gerçek hayatta neye karşılık geldiğine şöyle bir göz gezdirelim. 

Öyle ya henüz kendi içinde bile, en temel toplumsal sorunlarına çözüm üretemeyen bir ülkede, liderlerin tam olarak nasıl bir göreve talip olduğunu net olarak tanımlamakta fayda var.

Bugünün acı gerçekleri şöyle sıralanabilir;

Dünya genelinde her dört kişiden biri günde üç dolardan az kazanıyor. 

Her dokuz kişiden biri yetersiz besleniyor. 

Her on kişiden biri temiz içme suyuna ulaşamıyor. Her üç kişiden birinin tuvaleti yok. Altı çocuktan biri okula gitmiyor.

Dünya genelinde her sekiz gençten biri işsiz. Önümüzdeki dönemde bu sayının katlanarak artacağı net olarak biliniyor.

Bu gerçekler bir yana, Dünya nüfusunun yarısından fazlası politik olarak bu sorunlara çare bulabilecek süreçlere katılım imkânı bulamadıkları ülkelerde yaşıyor. Örneğin biz. 

Dünya’da hiçbir uygulaması kalmamış yüzde 10 gibi bir barajla seçime gidiyor, aslında kendi temsilcilerimize değil, parti başkanlarının seçtiği adaylara oy veriyoruz.

Önceki döneme göre üç kat tatlı su, dört kat enerji, on kat fazla gübre kullanılıyor.

Neo liberal politikalar onları icat eden ülkelerin de sorunu haline geldi, sınırsız gibi görünen kaynaklar meğer o kadar da sınırsız değilmiş. 

Dünya nüfusu 1950’den 2010’a kadar neredeyse üç katına doğru ilerlerken tüm bu sorunların nasıl çözülebileceğine dair tek bir somut önerisi olan yok maalesef.

Gelelim şu “yeni döneme” liderlik etme meselesine…

İyi bir liderin ilham verici olması beklenir.

İyi bir liderin motive edici olması gerekir.

İyi bir lider aynı zamanda iyi bir dinleyici olmak durumundadır, zira geleceği kurma aşaması geldiğinde, ona anlatılanlardan çıkartacağı sonuçlara çok ihtiyacı olacaktır. 

Çünkü iyi bir liderin en önemli özelliği ortak aklın gücünü geleceği inşa etmekte kullanabilmesidir.

İyi bir lider, yenilikçi, esnek, motive edici ve mütevazı olmalıdır.

İyi bir lider inançlı, kararlı ve her şeyden önemlisi tutarlı olmalıdır. 

İyi bir lider her şeyden önce etrafındaki insan kaynağına değer vermeyi ve onu yönetmeyi bilmelidir.

Çifte standartlarla, kayırmacılıkla, o senden bu benden diye ayırarak yönetenlerle “iyi liderlik” kavramı yan yana bile gelemez.

Peki etrafta böyle bir lider görebilen var mı?

Eğer etrafımızda bu sayılanlara uygun bir lider yoksa işimiz zor demektir ancak bunun suçunu dönüp kendimizde de aramak durumundayız. 

Politika alanından beklentimiz gerçek bir demokrasi, gelişkin bir hukuk devleti, toplumsal refahı ve sosyal adaleti önceleyen bir yaklaşım mı?  

Yoksa “seçilenler benden olsun da nasıl olursa olsun” deyip deli gömleği ideolojilerin esiri mi oluyoruz? 

Bizler değişmediğimiz sürece de aslında hiçbir şeyin değişmesi mümkün olmayacak, büyük değişimler ancak en küçük birimden başlarsa başarılı olacaktır.

Çözüm önce kendi kendisinin lideri olabilmekten ve yukarıda saydığım niteliklerin bir kısmını herkesten önce kendisinde geliştirebilmekten geçiyor…












Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları