Para Öldü, Yaşasın Para

22 Nisan 2020 Çarşamba

Ekrana kilitlenmiş Amerika’da olan biteni izliyorum. Protestocular caddelere çıkmış “ekonomi açılsın” diye coşkuyla bağırıyor. Kimileri silah kuşanmış, kamuflaj giysileri giymiş. Bu sahne istedikleri olmadığında neleri göze alabileceklerini açıkça gösteriyor. 

Araçlardan birinin önüne geçmiş bir hemşire, soğukkanlı bir ısrarla kollarını kavuşturmuş ilerlemesini engellerken, sessizliğiyle başka bir fikri savunuyor. İnsan hayatının paradan daha önemli olduğunu…

Oysa kuaföre gidemediği için dip boyası gelmiş saçını, yeterli bir gerekçe olarak görene sessizlik çok az şey anlatır. 

Dolar ve İngilizce hayatımızı çok uzun süre önce ele geçirmiş durumda. Petrole olanlara bakınca işlerin iyice karışacağını öngörmek zor değil. Uzmanlar önemli boyutta bir işsizlik sorunu yaşanacağını söylüyor. Bütün bunların sebebi bir virüs mü? Hem evet hem hayır. Bahsettiğim ikilemde ABD’nin odak noktası para.

Para aslında Amerika tarafından 1971’de tedavülden kaldırıldı. Şaka bir yana neredeyse 50 yıldır paranın yerini dolar aldı. Biraz açarsak hikâye şöyle gelişiyor; Eskiden para altın, gümüş gibi değerli madenlerden yapılıyordu. Bu yüzden de üretildiği madenin ederi kadar değerliydi. Dolayısıyla belli miktar madeni paraya sahip olanın o dönemin zengini olduğu netti. 

Ticaret gelişince madeni parayı taşımak ve değiş tokuş etmek zorlaştı. Çinliler önce senetleri ve dolayısıyla banknotları icat etti. Venedik tacirleri de işleri geliştirdi. Birinci Dünya Savaşı’na kadar banknotların karşılığında hazinede değerli maden bulundurma yöntemi yani ‘altın sikke’ sistemi devam etti. 

Özetle ticarette altın olarak karşılığı ortak bir sistemle belirlenmiş banknotlar kullanılıyordu. Bu sebeple her ülkede eldeki para miktarına göre devlet rezervlerinde ne kadar altın tutulduğu belliydi. Ancak kısa zaman içinde bu sistem terk edilecekti. 

İkinci Dünya Savaşı ortalığı toz duman ettikten sonra ülkeler Amerika’da toplandılar ve “Altın Kambiyo Sistemi” denen bir sisteme geçtiler. Buna göre 1 ons altının fiyatı 35 dolar olarak belirlendi. Dolayısıyla artık sizin bir ons altınınız varsa bunu verip 35 dolar alabilirdiniz ya da tam tersi. 

Bu sistem için o zamanın güçlü devletleri hep birlikte karar aldı ve işler bunun etrafında işlemeye başladı. Böylece tedavüldeki paranın karşılığı olarak devletlerin kasasında ne kadar altın olması gerektiğine yeni bir ölçü gelmiş oluyordu ama yine de işin içinde bir zenginlik ölçüsü mevcuttu.

1971’de petrol krizi gerekçesiyle ABD tek taraflı bir kararla işi bozdu, para ile altının bu ilişkisine son verdi. Kendi başına ve tamamen kendi isteğiyle… 

Altın kambiyo sisteminde alınan karara imza atan devletlerin hiçbirine sormadan bu belirleyici ölçütü tek taraflı olarak kaldırdı. 

Dolayısıyla o günden beri Dünya’da işler çok değişti. 

Soğuk savaşın bitmesi, giderek yoğunlaşan küreselleşme, yoğun teknoloji yoluyla sermaye hareketlerinin çok kolay gerçekleştirilebilmesi. Her şey büyük bir hızla ilerledi.

Gelelim günümüze… 2021 yılı anlattığım hikayedeki belirleyici aşamanın 50.yıldönümü. Tam elli yıldır karşılığı olmayan kâğıt parçalarıyla sistemi işleten Amerika şu günlerde bir tartışma yaşıyor. 

“İnsanları mı kurtarmalıyız yoksa bir an önce ekonomiyi açmaya mı bakmalıyız?” 

Çağlar geçtikçe tarımsal artıdan, sermaye biriktirme sistemine evrilmiş ekonomi, ağırlık noktasını hazırlığı çoktan bitmiş dijital paraya kaydırırsa hepimiz yeni bir hayatla tanışacağız muhtemelen. 

Bakalım dolar kendi sahibiyle yaşadığı ölüm kalım savaşından galip mi mağlup mu çıkacak, yaşayıp göreceğiz.




Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları