Parti Devleti

13 Şubat 2015 Cuma

Yeni Türkiye’nin ileri demokrasisi, parti devletiyle polis devletinin kucaklaşmasıdır.
Onca aymazlık, yağmacılık, yolsuzluk hatta hırsızlık benzeri koşullarda işlemeyen istifa mekanizması, iş milletvekilliğine gelince değişiyor.
Tüm birimler ve kuruluşların zirvelerindeki AKP kadrolaşması, söz konusu milletvekilliği olunca istifa sağanağına dönüştü.
Tepedeki bürokratlar koşar adım, koltuklarını boşaltıyor.
Kuşkusuz her biri milletvekili yapılmayacak.
Hesapta, adaylık sıfatıyla gelecekte yükselme arayışıdır bu koşturma!

***

Hiçbir iktidar döneminde bu denli partizanlık görülmedi.
Valiler, kaymakamlar, rektörler, yargı üyeleri, bakanlık birimleri bu kadar iktidar yanlısı, görevlisi olmadı.
Bu nasıl sağlandı?
Çoğunlukla siyasal İslamın zemininde Cumhuriyetin kuruluş felsefesine aykırı kadrolar yetiştirilerek. Bugün illegal yapı ilan edilen ve tasfiye edilmeye çalışılan Gülen Cemaati eliyle...
Yıllardır sürdürülen örtülü bir yapılanmayla ışık evlerinde valiler, kaymakamlar, yargıçlar, polis ve askerler yetiştirildi.
Hak, hukuk, adalet demeden, sahte sınavlarla, çalınan sorularla, torpillerle yükseldiler birçoğu.
AKP-cemaat el ele, sayısız kumpasla ve nihayetinde korku imparatorluğu dönemleri yaratıldı.

***

Partizanlığın ulaştığı boyut, Demokrat Parti dönemini aratmıyor.
Valilerin çoğu AKP’nin il başkanı, kaymakamlar ilçe başkanı gibi çalışıyor.
Daha bu hafta...
Cumhurbaşkanı RTE’den aldığı ilhamla Edirne Valisi Dursun Ali Şahin, süt programı etkinliğinde bir okulda karatahtaya Arapça “Sağlıklı süt için” diye yazdı.
Bu ülkede harf devrimi rafa mı kalktı, Giresun’dayken kızların etek boyuyla ilgili genelge yayımlayan vali bey?
Bu kez İzmir Valiliği’nden Birleşik Haziran Hareketi’nin “laik ve bilimsel eğitim” talep eden boykot eylemine getirilen yasak.
Neymiş?
“BHH isimli yapılanmanın izleyeceği yol ile mücadele yöntemi sayın Cumhurbaşkanı, sayın Başbakan ile AK Parti politikalarına karşıymış...”
Gezi Parkı eylemleri yeniden canlandırılmak isteniyormuş.
Boykota katılanlara disiplin işlemi yapılsınmış!..
Eğer bu eylem suçsa, yargı var, mahkemeler var.
Demokratik bir isteme karşı valiliğin AKP sözcülüğüne bürünmesi, yanlış bir tutumdur.
Ayrıca İzmir bu türden iktidar yanlısı, yasakçı ve tehditkâr tavırları yadırgayan bir kent.
Mustafa Toprak’tan önceki valiler döneminde sergilenmeyen bir yaklaşım...
Neyi anımsadık bu durumda?
Gezi eylemlerinde ellerinde sopalarla sokaklarda gösterici kovalayan, döven sivil polisleri...
Ülkenin tarihine “kara bir kare” olarak yerleşen, Kordon’da genç bir kızı saçlarından çekerek tartaklayan resmi güvenlik görevlisini...
Valilik kararıyla, kapatılan il özel idaresi ve belediyelerin malvarlıklarının muhalif yerel yönetimler yerine Hazine’ye, bakanlıklara ve Diyanet İşleri’ne verilmesini...
Yerel seçimlerde “Sen İzmir Valisi misin, yoksa AKP’nin il başkanı mı?” diyen İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun sözlerini...
Bunların üstüne iç güvenlik yasasıyla valilere verilecek yetkileri de eklerseniz vay demokrasinin haline.
Parti devletiyle polis devleti el ele...
 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yaşasın Cumhuriyet 1 Ocak 2016
Sesler kısılırken... 25 Aralık 2015

Günün Köşe Yazıları