Irak’ın içindeki İran

29 Temmuz 2022 Cuma

Bölgemizin kadim devletlerinden ve kültürlerinden birisi İran. En uzun süredir sınırımızın değişmediği ülke olarak sürekli söylenir. Türkiye ile, Türklerin geçmişteki devletleriyle de zaman zaman iç içe, zaman zaman rekabet halinde olmuş. Örneğin Büyük Selçuklu’da iç içe geçmiş bir durumdayız. Osmanlı döneminde büyük bir rekabet sürmüş. Yerleşik bir diplomasi anlayışı ve geleneği var. Günümüzde sorunlar ve birliktelikleri birlikte yaşıyoruz.

Tahran’da yapılan son Astana Üçlüsü zirvesi üzerinden gidelim. İran Cumhurbaşkanı Reisi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı gayet sıcak karşıladı. Daha ılımlı mesajlar verdi. Erdoğan’ın tek görüşmesi Reisi ile değildi, dini lider Hamaney ile de görüştü.

Tahran Zirvesi’ne ilişkin bizim basına “İHA satışı, İHA ortak üretimi” haberleri yansıdı. Ancak Hamaney’in Erdoğan’a yönelik sözleri Türkiye’nin politikalarıyla çelişir durumdaydı.

İran basınından izlediğimiz kadarıyla birincisi Hamaney, Güney Kafkasya’yı gündeme getirdi. Azerbaycan, Rusya, Türkiye ve Ermenistan’ın onayıyla gündeme gelen Zengezur Koridoru’na karşı çıktı. Hamaney, “Karabağ’ın Azerbaycan’a iade edildiğini görmekten memnunuz. Tabii ki İran-Ermenistan sınırını kapatma politikası varsa İslam cumhuriyeti buna karşı çıkacaktır. Çünkü o sınır binlerce yıldır bir iletişim yolu olarak hizmet ediyor” dedi.

Dini otorite, hükümetin yumuşak görünen Suriye yaklaşımıyla da çelişti. Hamaney, Türkiye’nin Suriye’ye yönelik yeni bir askeri harekât başlatmamasını tavsiye etti, bunun Suriye, Türkiye ve bölgeye zarar vereceğini iddia etti.

İran yönetimi ile dini otorite arasındaki bu yaklaşım farklılıkları aralarındaki ayrılıklardan kaynaklanmıyor. Böyle yansıtılırsa yanlış olur. Türkiye’ye İran’ın temel devlet yaklaşımlarını Hamaney iletti. Ancak Reisi’nin daha sıcak tutumu, İran’ın Türkiye’ye Batı karşısında olan ihtiyacı nedeniyle gerçekleşti. Yani bir rol dağılımı söz konusu.

Musul’a kim saldırdı?

Hafta başında “Zaho’yu kim vurdu?” diye sormuştuk. Şimdi bu ara başlığımızdaki sorunun yanıtını arayalım. Önce arka plan… İran, Irak’ta askeri olarak Haşd elş Şabi ve Bedr Tugayları üzerinden örgütlendi. İran’ın etkinliği, Irak’taki Şii çoğunluk üzerinden ilerlediği için ülkedeki tüm kamu yapılanmasında ağırlık kazandığı gözleniyor. Bilinen bu sosyolojik gerçekliğe karşın ABD Irak’ı işgal etti ama hedeflerine ulaşamamış gözüküyor. Ancak büyük güçler kolay kaybetmez. Ülkenin Şii tabanını İran karşıtı Sadr grubu yanına çekmiş gibi. Son seçimlerde bu ortaya çıktı. Irak’ın içindeki İran, ABD ile kafa kafaya girmiş durumda.

Ancak Irak’ta, özellikle de kuzey bölgelerinde Türkiye’nin de etkinliği yadsınamaz. Bu kapsamda Zaho’daki saldırı havanla yapıldı, Türkiye’nin Musul Konsolosluğu’na yapılan saldırılarda da havan kullanıldı. Irak’ın kuzeyinde bazı ABD askeri tesislerine saldırılar da yapılmıştı. ABD’ye yönelik saldırıların İran yanlısı gruplarca yapıldığından kimse şüphe duymuyor. Aslında bu gruplar bu iddiayı çok da reddetmiyor.

Gelişmeleri izleyen kaynaklarımıza sorduğumuzda, “Konsolosluğumuza yönelik saldırı büyük oranda İran yanlısı gruplardan geldi. Türkiye an itibariyle yapanı biliyor zaten” yorumunu getirdiler.

Satırlarımızı bir soruyla sonlandıralım: Hayal aleminden çıkabilecek miyiz? Hani İran’a İHA falan satacaktık ya…



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Suriye dersleri 13 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları