Ay, kim bunlar, nerenin yandaşları... Niçin bas bas bağırıyorlar... “81 İlde Kitaplı Türkiye Yüzyılı!” başlamış... Anam, dağ taş kitap... Belli ki birileri halkla bağı incelenleri uyarmış... Belli ki halk peynir zeytinden uzaklaştırılıp başka bir masalla oyalanacak... Göbeği ekrandan taşan abi kitabı kutsallaştıran bildiriyi okuyor...
Ay n’oluyor? Neler görüyorum... TV’ler canlı yayında... Ekranın tepesinde de adı zor okunan resimli bir kitap... Ay, muhabirler birbirini ezecek... Yetkilinin yüzü mikrofonlardan, önündeki kitap yığınından görünmüyor... O gülümsedikçe çevresindekiler alkışlıyor... Haber kulisten... Büyük bir bürokrat, bizler üçer beşer kitaplı görüntü verirsek yine bize inanırlar, diyesiymiş... AVM’lerdeki tüm giyim yiyimevleri kitapçı oluvermiş... Kitap fuarları çoğalmış... Yazarlarla hoş geçiniliyormuş... Artık montofon yerine kâğıt ithal edilecekmiş... Kitabın KDV’si mücevhere yüklenecekmiş... Aa! Bakanlar kurulu artık meclis kütüphanesinde toplanacakmış... Devletimiz halkı kitap denizinde yüzdürecekmiş... Oh, muhalif siyasetçiler, çokbilmiş aydınlar görünmez olmuş... Emekliler, işçiler zamsız kitap dağıtımına öyle sevinmişler ki... Beyaz yakalılar haldır huldur kitap okuyormuş... Yükselmeleri, kıdem tazminatı kaç sayfa okunduysa o kadarmış... Muhalif basın durur mu... Huylu huyundan vazgeçer mi, birileri el altından kâğıt stokluyormuş... Ay n’oluyor? Kitaplı kitapsız gösteriler... Kitapsız işçi memur, gençler, köylüler sokakta... Aa polis, göstericilere kalın kalın kitaplar fırlatıyor... Kapağında “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” yazan kitapla bana bakan adam, ekrandan çıkıverecekti ki...
Ay anam! Koltuktan yüzüstü düştüm...
Kitaplı da olsa, düşün böylesi karabasan...
On yaşındaki komşu kızına okulda “satılan” tatil kitabını okuyunca tansiyonum oynadı.
Bunaltan yaz sıcağı değil... Küçük kızın incecik, baskısı ederi pahalı... Tüm çocukları bu dünyadan koparabilecek sayfaları renkli, iletisi karanlık bir kitap... Cumhuriyetle gelen bir kurumun bilimi öteleyen, inancı önceleyen dolu çocuk kitabı, TV kanalı... Bu kurumu aratmayan onlarca yayınevi, TV kanalı var... Çocuklar sorunları görünmez güçle aşıyor; iyilik o güçten, kötülük laiklikten...
Tek sorun çocuklara dağıtılan, satılan yazınsal ürünler mi... Ders kitaplarının yazılması, basılması, dağıtımı AKP iktidarından önce de sorundu. 1995 ya da 96’daydı; bir tanış ortaokullar için takma adla Türkçe kitabı yazmamı, tez zamanda evim, arabam olacağını söyledi. O zaman da gazeteciler Atatürk’le, cumhuriyetle davalı sistemin görevlendirdiği takma adlı kitap yazarlarını, kitaplardaki bilgi yanlışlarını, yalanları izler, adliyeden çıkamazlardı. 1997-98 ders yılında eski hamamlarda eski taslarla başlamasına karşın 8 yıllık kesintisiz eğitim önemli kazanımdı. İte kaka sürerken AKP, 2012’de eğitimi, 4+4+4 diye basamaklara ayıran, görünürde 12 yıla uzatan yasayla zorunlu olmaktan çıkardı.
MEB, 2003’ten beri ders kitaplarını ücretsiz dağıtıyor. Kim nasıl yazıyor; kim kaça basıyor, bugün de tartışılıyor. Çocuklar, ana babalarını da korkutan sınavlarla ortaokula, liseye gidebiliyor... Maddi-manevi yükü ağır liselere geçiş sınavı 15 Haziran 2025’te yapıldı. Gençlerin bütün yaşamını ilgilendiren bu sınavla ilgili “şaibe” savını duyuran haber müdürümüz Can Uğur’a soruşturma açıldı.
İlkinden yükseğine eğitim tüm kural-kurumlarıyla aklın, bilimin öncülüğünde evrensel-ulusal değerleri harmanlayamazken... Yamalıbohçaya dönen eğitim yama tutmazken... Suçlu eğitimciler mi, Gazeteci Canlar mı?
İktidar benim, istediğimi söylerim... Yok öyle!