Derin Bir Nefes...

15 Haziran 2013 Cumartesi

Ekranlardan, yaşananların görüntülenmesini engelleyen basınçlı su, gaz bulutu arkasından duyulmayan çığlıklar, “boğuluyorum, nefes alamıyorum, ölüyorum, yardım edin” haykırışları içinden çıkınca, derin bir nefes almanın anlamı çok daha büyük değer kazanıyor. Bireysel, toplumsal yaşamın her dönemeç noktasında gerçek anlamı ile derin bir nefes aldıktan sonra düşünmenin, karar vermenin yararını kavrayabildiğimizde ancak bu ülkede gerçek demokrasi yerleşip kök salacak. Gezi Parkı deneyimimizin dün için bize kazandırdığı bu derin nefes alabilme şansından sonra demokrasimizin derinleşmesi için önemli bir şans yakalandığı kuşkusuz.
Yazının yazıldığı saate kadar 4 ölüm, birkaç ölümle sonuçlanabilecek ağır yaralı, bilemediğimiz kadar çok sayıda gözünü kaybetmiş insanımız, 4 bini aşan yaralıya, yoğun gaz yemenin ileriye dönük çok daha yüksek sayıda insan sağlığında yol açacağı yaralara rağmen bile... Ne yazık ki Başbakan’ın yine bu yazının yazıldığı saatlerdeki halka sesleniş dili, baştan yerel demokrasi işleyişini reddeden, baştan dikte ettiği kararlara ulaşmak niyetini ortaya koyan çerçevesi derin bir nefes alacağımızın güvenini vermekten uzak kalıyordu. Ancak yargı kararına kadar beklenmesi, sonrası için de yerel yönetim çerçevesinde yapılabilecek demokratik hak arama savaşımına olanak verebilecek zamanı yaratabilmesi sözü, derin bir nefes alabilme aracı olabilir.
Aslında ilk keze iktidarlarının lütfedip ilk kez direnenlerin sözcüleri ile sabaha kadar görüşmüş olmaları, Başbakan ve Vali’nin saatler, sabahlara kadar süren görüşmeler sonucunda temsilciler üzerinde verdikleri izlenimler daha olumlu, barışçı iken, dün kamuya seslenişteki üslubun, “
dediğim dedik, inadım inat” çizgisinde sertleşmesi umut kırıcı. Sadece kendi iktidarları cephesindeki kırılmayı toparlamaya, iktidar gücü ağırlığını korumaya yönelik mi, yoksa bilinen yolda yürünecek mi? Şimdiden hem kestirmesi zor, hem de derin bir soluk alma gününde enine boyuna tartışmanın sağlıklı yapılabileceği bir durum değil. Siyasal başka hesaplara da dayanıyor olabilir. Eylemin doğrudan temsilcilerine yapılan açıklamalardaki çerçeve, yerel demokrasi çarklarının işleyişine yol açılacağı, kamu yararının gözetileceği, diktatörlüklerde çok uygulanan siyasal iktidar gücünün oylamada baskı aracı olarak kullanılmasının seçilmeyeceği sözlerine inanmak da var.

\n

***

\n

Doğrusu siz bu yazıyı okuyana kadar yaşanacak gelişmelerde, Gezi Parkı direnişçileri öncüleri, sorumlularını derin bir soluk aldıktan sonra verecekleri kararlardaki zorluklar karşısında, onlardan biri olmadığım için kendimi şanslı görüyorum. Onlar adına fetva vermenin ise gazetecilik sorumluluğu, özgürlüğüne aykırı olduğuna inanıyorum. Tek dileğim bu direnişte katkıda bulunan milyonlar, bedel ödeyen on binlerin olabildiğince geniş cepheli bir ortak karar, duruşta buluşabilmeleri. Birlikte, sorumluluk paylaşılarak verilecek en yanlış karar bile büyük kırılmaları getirebilecek doğru kararlardan daha ağır toplumsal bedeller üretebilir.
İktidarlarının cephesine gelince... Akıl-mantık giderek fren tutmayan tekilcilik, merkezi irade, öfkenin belirleyiciliğindeki gidiş gidiş değil. Beraber yürüdüklerini söyledikleri yollarda, inanarak ya da cephe ittifakı çıkarlar adına sınırsız destek vermiş iç ve dış dinamiklerin seslerini yükseltebilseler de önüne çıkacak adımlar atabildiklerini söyleme olanağı yok. Mızrak çuvala girmediği için Batı dünyası, AB’den gelen çıkışlar daha çok kendi içi siyasal kimliklerinin, sorumluluklarının zorunlu adımları. Yaptırım gücü olan karşı çıkış adımları olmadı. Kabaca
Erdoğan liderliğinde AKP iktidarı ile olan alışverişleri çok güçlü, belirleyici. Türkiye’nin iç dinamiklerinden olabilecek AKP içi ya da genel toplumsal dinamiklerle beklenmedik denge değişikliklerinde de çok açıkta kalmama stratejisi geçerli.
Bugün daha fazla kurcalamamakta yarar var. Bugün derin bir nefes alma, nefes alabilmenin keyfini çıkarma günü. Sorgulamaları daha çok kafamızın içinden geçirmekte, hemen sonra akıl-mantık süzgecinden geçirerek konuşmak en güzeli olabilir. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin çok kritik bir dönemecindeyiz.. Sivil, sandıkta çoğunluk elde etmiş bir iktidar gücü eliyle, rejim değişikliği, hukuk devleti düzeni, demokrasiye aykırı adımların atıldığı bir sürece karşı en anlamlı hak arayışının, toplumsal direnişlerinden birinin içinden geçiyoruz.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları