Fotoğraf karelerine sıkışmış insanlık

23 Ağustos 2016 Salı

Okumadınızsa dünkü Cumhuriyet’te yayımlanan Erdal Atabek’in “Alışılmış çaresizlik” başlıklı yazısını kaçırmamanızı öneririm.. Kötülükten daha kötü olanın kötülüğe alışmak olduğunu vurgulayan, öğrenilmiş çaresizliğin altını çizdikten sonra da “alışılmış çaresizliğin” daha beter bir durum olduğuna işaret eden.. AKP’nin 15. yılında, yaşanan bunca haksızlık, bunca kötülükten sonra, haksızlıklara, kötülüklere alışılmasının sonucu olarak AKP’nin hiçbirinden sorumlu tutulmamasını sorgulayan...
Otobüste yol arkadaşlığı yaptığım, annelikte çok özverili, güzelim bir genç kadının yaşam öyküsü tam da Atabek’in ülkemiz ve dünyada güncel yaşadıklarımızı açıklayan çarpıcı bir örnekti... Yaşadığı karabasan yıllarının kâbusundan, çevre yargılamasından kurtulmak, çocuklarını biraz daha olumlu bir çevrede yaşatmak için, geçmişlerini bilmeyen insanların yaşadığı bir başka kente taşınmayı seçmişti.
Anlayabileceğime güvenli yaşadıklarını paylaşma gereksinimi içinde, eşinin bir çocuğa tecavüz suçlaması ile 8 yıl hapis yattığını söyledi. Doğru olmadığına, benzeyen fiziği nedeni ile çocuğun yanlış tanıklığının kurbanı olduğuna inanıyor muydu, yoksa çocuklarını koruma adına inanmak mı istemişti? Eşinin yemin ettiğini, ona inandığını söylüyor, besbelli öncelikle çocukları, herkese de öyle anlattığı anlaşılıyor. Ardından da daha içtenlikli çocuklarını korumak için başkaca çaresi olmadığı için, boşanmayı aklından geçirmediğini, bütün gücünü çocuklarını bir arada tutmak ve okutmak için çabalamaya yönelttiğini anlatıyor. Bir oğlan, iki kız üçü de okuldan koparılmadan ekmek kapılarına ulaştırılma yolundalar. Onlara eksiklik yapmamak için, uzanan her ele minnet duymuş. Her işte çalışmış, her zorluğa katlanmış, bulabildiği her işte çalışmış, sosyal yardımlardan yararlanmış. AKP’ye, liderliğine de minnet içinde bağlı, aynı içtenlikle ülkenin iç savaştan uzak kalması, parçalanmamasını diliyor. Eskiden Cemaat yardımlaşmasına da çok minnettarmış, yeni öğrendiklerinden buruk... Şimdilerde cezaevinden çıkmış eşinin bir tek çok sinirli olmasından dertli, daha rahat edebilmesi için şehir değiştirme kararını verdiğini anlatıyor...

***

Ne de olsa iletişim çağını yaşıyoruz. Yaşadıklarımızda, algılamalarımızda medya çağının gücü belirleyici. Fotoğraf karelerine sıkışmış insanlık, daha doğrusu insanlıktan çıkışımızın kanıtı haller, karelerle çarpılıp duruyoruz... En son Suriye dramı, en çok bizi çarptığı halde, algılayamadığımızdan bizim yaşamakta olduğumuz trajediyi çok da umarsız izlememize karşın; Batı dünyasını olumsuz çok etkileyen göç dalgaları üzerinden.. Aylan bebeğin Bodrum sahiline vurmuş ölü bedeninin dünya için kasıp kavurucu simge olan fotoğraf karesinin etkisi unutulamadan, daha birkaç ay geçmemişti ki...
Yine Suriye’den enkazdan çıkarılan Ümran bebeğin şiddeti algılama yetisini yitirmiş, şokun yansıması sessiz duruşu, haftanın sosyal medyasında izlenme rekorları kırarken... Dün Irak’tan, yeni haftaya girişte 12 yaşında canlı bomba yapılmış, yakalanmış çocuğun bomba yüklü yeleğin üzerinden sökülmesini kavrayamayan bakışlarla izlemesini gözlerinin alacağını bekliyor muyduk?
İnsanlık adına meraktayız; Gazintep’te yine aynı yaşlarda olduğu öngörülen canlı bomba yapılmış çocuğun, hem kendisinin patlatılması hem de çok sayıda çocuğun öldürülmesinden haberli olup olmadığını öğrenemeyeceğiz. Gerçi IŞİD’in çocukları canlı bomba yapması yöntemi üzerinden görüntülü propaganda yaptığının görüntüleri ekranlarda...
IŞİD barbarlığı üzerinden dünya çapında medyatik bombardımanın işlevini sağlıklı sorgulayabiliyor muyuz? Ya da ülkemiz özelinde FETÖ, Cemaat barbarlığı, suçları, eylemleri üzerinden ortaya konan gerçekler hangi boyutlarda ülkemizde gerçek yaşananları, sorumlulukları sorgulamada işe yarayacaklar?..  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları