Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Gerçek DemokrasiyleYol Ayrımı Sınavı...
Ne zamandır dünya medyasında Türkiye’den söz edilirken “İslam demokrasisi” kavramının kullanılması yeğleniyor... Evrensel insan hakları, demokrasi ilkelerinin değişmez olduğu, dünyada inançlar, dinler üzerinden ayrı ayrı demokrasi ilkeleri olamayacağına göre de neyin kastedildiği sorgulandığında hemen özür dileniyor... Ama tıpkı “Yeni Osmanlı”, “İslam dünyasında rol model oluşturma” kavramları gibi yaygın kullanımı, besbelli bilinçli, amaçlı sürdürülüyor... Bir adım ileri, etkin düşünce kuruluşları, Türkiye’nin gelecek politikalarında etkin söz söyleme haklarını kendilerinde görenlerin, İslam dünyasında iktidarda bulunan diktatörlüklere karşı başkaldırı, bir o kadar da çaresizliğin, kaosun simgesi patlamaların, bataklığın, iç savaşların içine Türkiye’nin sokulması telkinleri bir tür baskıya dönüşüyor...
\nNe menem çelişkidir ki, ABD Meclisi Obama iktidarına BM’den onayı alınmış NATO Lübnan bombardımanının hesabını sorar, onay vermezken Dünya Bankası adına Türkiye’ye İslam dünyasına egemen olma adına bir tür Marshall yardımı planı uygulaması öneriliyor. 2. Dünya Savaşı’na son dakikada bulaşmış, bedel ödememiş ABD koşullarında, savaştan yıkımla çıkmış Almanya başta dünya ülkelerine uygulanmış yardım planları ile uzun dönemli iktidar, çıkar yaratma tablosu ortada... Türkiye’nin, hangi veriler ve kaynaklarla, serseri mayın gibi, çok haklı ama çok çaresiz İslam ülkelerindeki yoksullar paylaşım savaşlarındaki kaosa; en altta kalmamak üzere en ilkel koşullarda yaşanan mezhepler, aşiretler arası kanlı, birbirinin zıddı çatışmalarına bulaştırılmasının sonuçları sorgulandığında “hık-mık” şeklinde sinirli tepkiler veriliyor...
\nDünya piyasalar düzeninin büyük ekonomik krizinde, zengin kuzey dünyasının başını çeken ülkeler kendilerini kurtarma adına kabuklarına çekilirlerken, ABD işgal ettiği ülkelerden bile askeri gücü ile kaçarken AB ülkeleri zaten var olmayan askeri güçlerle sorumluluk almamanın ötesinde, işin içinden en az siyasal zararla sıyrılmanın yollarını ararlarken, Türkiye’de ustalık dönemine geçtiğini iddia eden Erdoğan iktidarları o kadar akılsız mıdırlar ki yeni Osmancılık düşü ile bataklığın içine saplanıp kalsınlar? Cumhuriyet birikimlerine de güvenerek tuzağa düşmeyeceklerine inanmak, istemek hakkımız. Ancak son günlerin cemaat, yandaş medyada öne çıkan Suriye’yi fethetme düşlerinden, kamuoyu oluşturma çabalarından da ürkmemek elde değil. Yani yüz yüze geldiğimiz Batılı uzman(!), gazetecilerin, “İslam dünyası Erdoğan’a tapıyor. Çok güçlüsünüz. Sizi rol model almak istiyorlar. Saygınlığını kaybeden Suudilerin yerine geçebilir, İslam demokrasisi yaratmada öncü, merkez ülke olabilirsiniz..” telkinlerini yemesek, tuzağı görebilsek de iktidarın üstlendiği yeni rollerden kaygılanmamak elde değil... Hele de komşularla sıfır sorunla çıkılan yolda, yıllardır yürütülen politikalarda günübirlik zikzakları, çelişkileri yaşarken..
\n***
\nTürkiye’nin, Batı komşusu Yunanistan’dan piyasalar düzeninin büyük krizi, Suriye’den İslam dünyasındaki en altta kalanlar, ötekilerin başkaldırılarında iç savaş içeriği kazanmış, kaos mezhep-cemaat-aşiret çatışmalarının uzantısı kaçanlar çadırları ile sıkıştırılmış bir zaman diliminde, Meclis’in açılışında Cumhuriyet tarihinin en büyük bunalımı ile yüz yüze gelmesinin asla bir rastlantı olmadığının altını çizmek istiyorum... AKP, Erdoğan hükümetleri yönetim üslubuna yansıyan boyutu, dışardan hesap sorulmayacağına güvenli, pohpohlanmada istediğini yapabilecek konum algılaması 2002’li yıllarda gerçek demokrasiden sapma, İslam demokrasisi adı altında rejim değişikliği, iktidar gücünü kullanmada keyfiliğe kaçış eğilimleri çok daha sınırlı, kontrollü olabiliyordu...
\nDemokrasinin olmazsa olmaz ilkelerinden sapmalar, yasal sosyal devlet, hak düzeninden, sendikal haklar, iş yasaları güvencelerinden kaçışlar olarak öne çıkarken iktidar kaynaklarının sadaka düzeninde, biat kültürü yaratmaya yönelik kullanımı, iktidar gücünün katlanması sonucunu üretiyordu. AB’ye uyum süreci ise karşılıklı uzlaşma ile, AKP iktidarlarının önünün, gücünün arttırılması biçiminde işletiliyordu.
\nYine de demokratik düzenin kuralları içinde, araçları kullanılarak iktidarda güçlenme stratejisi geçerli vitrini vardı. Demokrasinin olmazları, yasama, yürütme, yargı bağımsızlığı ilkelerinin ayaklar altına alınması, koşar adım antidemokratik düzenlemeler, keyfi yönetim, kurumların ele geçirilmesi operasyonları içerde büyük medya güdülemesi ile seçmenin algılamasının dışında tutuluyor, dışarda ise zaten önemsenmiyordu. İktidarda büyüme, baskı gücünün katlanmasıyla, gerçek demokrasi aleyhine bozulan tabloda dönemeç noktası AKP’nin 12 Eylül referandumu... Direnecek demokratik güç odaklarının, örgütlerinin kırılması ile de son seçimler sürecine, sonuçlarına gelindi...
\nAKP oy oranını arttırmış olsa da istediğini yapabilecek Meclis gücünü yakalayamamış, büyük hesap tutmamıştı. Hatip Dicle’nin yerine bir AKP’li, tutukluları bir bir getirmeme hesapları, ayakları bundan olabilir mi?.
\n\nYazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Emekliye iyi haber yok!
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Seküler müdür kalmadı'
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'
- Üniversite öğrencisi, trafikte öldürüldü
- Ankaralı Turgut hayatını kaybetti!
- İkinci elde 'Suriyeli' hareketliliği