Savaşlar önce insanlığı kirletir...

02 Nisan 2016 Cumartesi

Önce yoksul Güney dünyasında milyarlarca dünyalının yaşamını karartan kuralsız düzenin kirli kuralsız savaşları, tüm dünyayı kasıp kavuran yeni boyutlar kazanırken, doğaldır ki öncelikle insanlığın, uygarlığın birikimi evrensel ne kadar insani değer varsa sarsıyor, kirletiyor...
İnsanlığın en acımasız, kirli savaşlarının bile, “savaş hukuku” diye bilinen ilkeleri, olmazları vardır değil mi? Rus uçağının düşürülüşünün ilk haberlerindeki görüntülerde yakın zamana kadar görmezlikten geldiğimiz görüntüleri anımsıyor musunuz? Düşen Rus uçağından atlayan pilota ateş eden, vurduklarında sevinçli kutlama yapan silahlı eylemcilerin, anlaşılır Türkçe ile duyduğumuz diyaloglarını yok saymıştık... Düşürülen uçağın paraşütle atlayan pilotunun öldürülmesinin savaş suçları kapsamında olduğunu bilmememiz olanaksız değil mi? Aklını, insanlık vicdanını korumak için çaba gösteren azınlığımızın sonuçta ölümden kurtulmaya çalışılan çaresiz bir insanın av gibi vurulmasından içi sızlamış olsa da, gözler önünde yaşanan olayın gazetecilik boyutu ile bile görmezlikten gelinişini nereye oturtacağız..
Dünkü haberler arasında atlayan pilotu vurduğunu söyleyen Alparslan Çelik’in İzmir’de bir restoranda gözaltına alındığının haberi vardı. O günlerde uçağa Suriye sınır ötemizden ateş eden direnişçiler, çoğunluğumuzun gözünde, Cumhurbaşkanlığı, hükümet söylemlerinde, Suriye’nin kurtuluşu için savaşarak direnen, İktidarımızca en çok desteklenen Türkmenlerdi... Sınır ötesi tampon bölge tezimize, çıkarlarımıza en uygun, en çok arkalarında durulduğu ilan edilmiş direnişçilerden kameralara yakalanmış günün havasında kendini deşifre etmiş olanı, şimdiki dış politikanın değişen çıkar dengeleri içinde hesap verecek tek fedai seçilmiş suçlu mu olacak?
Gözaltına alınma, dış politika siyasi dengelerinin hesap tutmazlığı ile bağlantılı olabilecekse de, Putin’in giderek yükselen öfke ateşini düşürebilecek mi? Putin’in Türkiye’ye dönük bedel ödetmelerinin tonunu düşürmeye yarayacaksa, Erdoğan liderliğindeki İktidarları tezleri, Suriye politikalarının renk değişimleri nasıl olacak?

***

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, ABD’nin ünlü televizyon röportajcısının en azından tepki vermeden dinlemek zorunda kaldığı basın özgürlüğüne ilişkin sorularına verdiği yanıtlarla zamanınızı almanın anlamı yok. Arkadaşlarımız Can Dündar ile Erdem Gül’ün dava dosyalarına bile girmiş, sağır sultanın duyacağı boyutlarda gazeteciliğe haber konusu olmuş, dava konusu haberi yayımlamış olmaları eyleminden, İktidarlarının güç, bir tür kan davasına dönüştürdükleri hukukun ayaklar altına alınması istençlerini nereye oturtacağız? Bir zamanlar kader ortakları Cemaatin ağırlığında, şimdilerde İktidarları liderliğinin denetimlerinin elindeki yargı yapılanmasında dünkü Çağlayan Adliyesi’ndeki duruşmadan sizlere neyi yansıtabilirim ki?
Biz gazetecilik meslek örgütleri hep birlikte ağızlarımıza simge yaptığımız siyah bantlarla, basın özgürlüğü, gazetecinin gazetecilik yapma haklarını gaspeden İktidarlarının bağımlı yargı düzenini protesto eden bir basın açıklaması yaptık. Sonrasında hâlâ geçerli basın kartlarımızla duruşmanın yapılmaya çalışıldığı adliye koridorlarını saatlerce aşındırıp durduk. Duruşma bize bile ve de milletvekillerine de kapalıydı. Günün yarısı vekâlet vermiş avukatlarının salona girebilmeleri hukuksal tartışmaları içinde geçti. Salona sığabilenler kadarının girebilmesi yolunda bir formülde uzlaşıldı. Cumhurbaşkanı ile MİT’in doğrudan taraf olarak davada avukatları aracılığı ile müdahil olduklarını anımsatmakta yarar var. Çünkü Cumhurbaşkanı’nın ABD’deki son röportajında da gazetecilik, habercilik ile sınırlı arkadaşlarımızın eylemlerinin, casusluk olduğu yolunda iddiaları vardı. Aynı süreç içinde IŞİD terör örgütü üyeleri için delillerin toplandığı gerekçesi ile tutuksuz yargılama kararı verilirken, gazetecilerin tahliyesini veren kesinleşmiş üst yargı kararının yok sayılması anlamına gelebilecek Cumhurbaşkanlığı hukuksuz dayatmasını, bağımsız yargı, hukuk devleti düzeninin neresine koyabiliriz ki...
Çocuklara tacizi içselleştiren, mahallenin, siyasal inanç örgütlenmelerinin kollanması, namusu adına suskun karşılayan, her koşulda mal sayılan sadece ve sadece kadından namusun hesabını sormaya kalkışan ikiyüzlü ahlak çöküşünün üzerinden... kirlenmişliğin boyutlarını masaya yatırabilmek bile çok zor...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları