Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ikilisinin, kader birliğine dönüştürdükleri iktidar ortaklığı yürüyüşlerinde, tutsa da tutmasa da uysa da uymasa da onu bunu hedef alan tehditlerin ardı arkası kesilecek gibi değil... Gerek ülkemizin en yetkin yargı organları, gerekse uluslararası verilmiş geçerli hukuk kararlarının bütününde verilmiş yargı kararlarının yok sayılması olanaksız. Yeri geldikçe, taraf olan kurumların tümünden uyarıların ardı arkası kesilmiyor. Kös dinler gibiler.
Avuçlarının içinde, denetimli yargı çarklarının işleyişinin, en azından sonuç alamasalar da şimdilik bindikleri dalı kesmekten vazgeçmedikleri inatlarından, geri dönmekte niyetli görünmüyorlar... Doğrusu gerçeğinde, hangi boyutları ile körü körüne inatlaşma, hangi boyutlarda başkaca çıkış yolu üretememek olduğu da sorgulanmalı.
Çok yakın günlerin gelişmelerinde, işlerin içinden çıkılabilmesinin daha da güçleşeceği, bizden gelen güçlü toplumsal tepkinin ötesinde, atılmış ilk adım zaafiyetleri ile ortada. Sizi bilemem ama kendi adıma, canlı yayın şovlarıyla, görselleri de paylaşılan ilk silah bırakma, daha da gerçeği ile görselli şov olarak paylaşılan silahlarını yakma eylemlerinin sonrasını çok merak etmekteyim.
Silahlar teslim edilirken neden yakıldığı sorusunun karşılığı, suç aracının kanıtları ile yok edilmesi, geriye dönük hesaplaşmanın yok edilmesi olabilir. Geriye dönük hesaplaşmanın iki iktidar ortağının Abdullah Öcalan ile yaptıkları, diğer taraflarca da onaylanmış uzlaşmanın sonucu olarak açıklanabilir. Bundan sonraki gelişmeler içinde gerisinin nasıl işletilebileceğinin daha da ciddi sorgulanması gereğini de üretebiliyor. Doğrusu hâlâ geleceğe dönük üretilmiş senaryoların bütünlüğü üzerinden hiçbir sonuç değeri taşımıyor.
Pratikte görevden alınmış, hapiste tutulan tüm belediye başkanlarımızı da kapsıyor olarak suçlamaların odağında da Kürtçülük üzerinden ayrımcılık suçlamaları yok mu? Hukuksuz yıllardır hapishanelerde çürütülen ünlü Kürt hareketinin siyasi liderleri gerçeği ile hele bir yan yana koyduğumuzda, çelişkiler yumağı büyüdükçe büyüyor.
İttifak ortaklarının henüz ilk şov gösterisi ile sınırlı kalmayacak yolunda bir açıklamalarını duyabilmiş değiliz. Evlilik yoluna çıkmış bir gelinin çeyizini gelin arabasında tamamlamaya çalışmasına benzer trajikomik bir gidişin havasını, kokusunu almıyor muyuz?
Yaşanacak, yaşanabilecek senaryolara ilişkin bir fikri olan var mı?