Demokratlarsız demokrasi?

20 Temmuz 2016 Çarşamba

Günlerdir meydanlarda adeta bir “emir-komuta” zinciri çerçevesinde tutulan kitleleri darbeye karşı “demokrasi” nişanesi olarak takdim edenleri gördükçe aklıma hep Ghassan Salamé tarafından derlenmiş önemli bir kitabın şu müthiş başlığı geliyor:
“Demokratlarsız Demokrasi?” (“Democracy Without Democrats?: The Renewal of Politics in the Muslim World”, 1994). Lütfen sondaki soru işaretini “okumayı” da unutmayın!..
Aslında dinamik mi dinamik, ama aynı ölçüde de nerelere savrulacağı belirsiz kitleselliklerine başkaları ne ad koyarsa koysun, onu oluşturanların kendi yükledikleri anlam, gayet açık şekilde ağızlarından dökülen şu sloganda karşılığını buluyor:
“İşte ordu, işte komutan!..”
Böyle bir kitleselliğin demokratik ruha sahip olduğunu söylemek imkânsızdır.
Bu kitleselliğin sahip olduğu ruhun adı başkadır ve arife tarif gerekmez.
Karşılarındaki karizmatik şahsiyeti “Komutan”, yahut “Emir’ül-Müminin”, kendilerini de “Ordu”, yahut “Emir’in Müminleri” sayan, böylesi bir ruh hali içindeki topluluğun darbeye karşı olmasından söz etmek mümkün müdür, evet mümkündür.
Fakat birkaç gündür birilerinin sureti haktan görünüp “demokrasi” adına neden bu kitlenin arasında CHP’liler, HDP’liler, “Gezici”ler yok diye ham hum etmesine söylenecek hiçbir söz yoktur!..
Yıllardır körüklenmiş ateşli bir nefretle harlı kalabalıkların arasına bu nefretin odağı olmuş insanlar neden belirgin bir görünürlük sergileyerek katılmıyor, darbeyi gayet açık ve kesin bir dille reddedip lânetledikleri halde tepkilerini sokakta paylaşmıyorlar diyorsunuz yani, öyle mi?!
Sözgelimi darbeye hayır diyen sol-sosyalist yurttaşlar da tıpkı AKP’liler gibi katılsın bu kalabalığın içine parti bayraklarıyla öyle mi?
Rabia ve Kurt işaretlerinin yanında darbenin püskürtülmesi karşısında iki parmağını V şeklinde açarak zafer işareti yapacak Kürt yurttaşlar da katılsın bu kalabalığın içine, öyle mi?..
Darbeye karşı duran Alevi yurttaşlar da katılsın bu kalabalığın içine, öyle mi?..
Darbeye karşı çıkan ateist yurttaşlar da katılsın, öyle mi?
Darbeyi reddeden LGBTİ yurttaşlar da, kendilerini temsil eden gökkuşağı renkli flamalarla katılsın bu kalabalığın içine, öyle mi?..
Darbeyi lânetleyen ama (adeta onlara inat) Taksim’e topçu kışlası inşa edileceği böyle bir zamanda bile dillendirilmekten kaçınılmayan Gezi protestocuları katılsın bu kalabalığın içine öyle mi?..
Dalga mı geçiyorsunuz, adam mı seçiyorsunuz!
Bir yandan “Gün, birlik olma, kardeşçe kucaklaşma günü” derken, diğer yandan yıllardır kullanımdaki kutuplaştırıcı, ayrıştırıcı, çatıştırıcı dil hâlâ işlerlikte tutuluyor.
Acaba gerçekten milletin tüm kesimlerinin tüm renkleri ve farklılıklarıyla “çeşitlilik içinde birlik” halinde sokaklarda olması, bu “Ordu ve Komutan” tarafından isteniyor mu, emin değilim.
Buna inanmayı teşvik edecek şekilde söz, söylem ve söylev olarak hiçbir emare yok ortalıkta.
Aksine sokaklarda olmayanlar, karşı oldukları, karşı durdukları ve karşı çıktıkları darbenin yarattığı fırsatla bir cadı avına kurban gidebileceklerine dair emarelerle karşı karşıyalar...
Sandık, demokrasinin vazgeçilmez bir unsurudur, ama belirleyeni değildir.
Demokrasi, bireyden başlar. Bireyler demokrat olmadan demokrasi mümkün olmaz.
Bireyde de demokratlığın ölçüsü, düşünce ve konuşma hürriyetini kabul etme, hatta başkalarının yaşamına “tolerans” tutumunun da ötesinde, “öteki” olanı tehdit ya da düşman değil, zenginlik ve dost sayma yolunda geliştirilmesi gereken “empati”, yani “duygudaşlık”tır.
Kardeşliğin ölçüsü, bizimle aynı düşünen, inanan ve yaşayanlarla “dindaşlık” olmaktan, farklı olanlarla böylesi bir “duygudaşlık”la belirlenmeye geçmedikçe bâki kalan meydanlarda, en hafifinden söylenecek olursa bir “demokratlarsız demokrasi”dir.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları