Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Esad'ı ittir, Obama'yı frenle
Ankara’nın Suriye politikası:\n
\n\n\n\n\n
Suriye’de yaşananlar konusunda Türkiye ve ABD’nin pozisyonlarına ilişkin yaşanan tartışmaya yakından bakmakta yarar var. Tarafların genel pozisyonları şöyle:\n
\nABD: Washington yönetimi Beşşar Esad rejiminin gitmesinden yana bir politika izliyor. Esad’ın devrilmesiyle bölgede on yıllardır kemikleşmiş durumdaki İran-Suriye bloku ortadan ikiye bölünecek ve ABD’nin baş düşmanı Tahran yönetimi tamamen yalnızlaştırılacak. Bunun doğal sonucu olarak, HAMAS ve Hizbullah’a, Şam yönetimince verilen her türlü (silah, maddi ve lojistik yardım) destek de büyük ölçüde kesilecek. Obama-Clinton ikilisi, bu iki sonucun da ABD ve İsrail’in çıkarına olacağı kanaati taşıdığı için Esad’dan bir an önce kurtulma arzusu içinde. Arap Baharı’nın Suriye’deki esintilerine Esad rejiminin gösterdiği kanlı tepki ABD’nin bu arzusuna ulaşmasında elini oldukça güçlendirmiş durumda. \n
\nTÜRKİYE: ABD’nin izlediği “İran’ın yalnızlaştırılması” stratejisi, Türkiye’nin de uzun vadeli çıkarlarıyla örtüşüyor. Ancak Esad’ın devrim yoluyla yönetimden ayrılması, ardından gelecek belirsizliklikler nedeniyle arzu edilmiyor. Esad’ın kendi kendini reforme edebilmesi için Ankara uzun süredir yoğun çaba harcadı. Ancak tek hesap hatası, Esad’ın yönetime tam anlamıyla hâkim olduğunu düşünerek hareket etmekti. Arap Baharı sırasında yaşananlar bunun böyle olmadığını ve gerçek gücün Esad’ın etrafındaki güvenlik bürokrasisinde olduğunu ortaya koydu. \n
\nAnkara: Esad’ın gücü yetmeyecek\n
\nTürkiye’nin izlemekte olduğu politika, muhalefetin ileri sürdüğü gibi ‘ABD’nin taşeronluğu’ndan ziyade, daha önce Libya sürecinde yaşanan “arada kalmışlık” görüntüsü sergiliyor. Erdoğan’ın “Suriye Osmanlı bakiyesi. Orada yaşananlar bizim iç işimizdir” şeklindeki son derece hatalı yaklaşımına rağmen Türkiye Suriye’ye askeri bir müdahalenin kesinlikle parçası olmaya niyetli değil. Hükümet, sürecin hızla ABD’nin arzuladığı yöne gittiğini görüyor ancak Esad sonrasını öngöremediği için değişimin onun liderliğinde yaşanmasını arzuluyor. Davutoğlu’nun Şam ziyareti, yaklaşan fırtına öncesindeki son uyarı niteliğindeydi. Esad’dan ‘akan kanın durdurulması, militer güçlerin kışlalarına dönmesi, insan haklarına saygı ve siyasi partilere izin verilerek demokratik seçimlere gidilmesi’ taleplerini süratle yerine getirmesi istendi. Ziyaret sonrasında Türkiye’nin Şam büyükelçisinin ve uluslararası basının Hama’ya alınması olumlu sinyal olarak algılanmakla birlikte diğer önemli beklentileri karşılamaktan çok uzak. Ankara’da devletin üst noktalarındaki ortak kanaat, “Esad istese de bu adımları atmaya gücü yetmeyecek” şeklinde.\n
\nHaftalar mı, günler mi?\n
\nDavutoğlu’nun ziyareti sonrasında “Esad’a 15 gün süre tanındığı” bilgisi kulislere yayıldı. ABD yönetimi ise bu kadar beklemeye karşı. En fazla birkaç gün bekleme niyetinde. ABD Başkanı Barack Obama’nın, Başbakan Tayyip Erdoğan ile yaptığı görüşmenin de ‘Artık ne kadar bekleneceği’ sorusuna odaklandığı anlaşılıyor. Görüşme sonrasında iki liderin mutabık kaldığı genel ifadeleri içeren basın açıklamasına, Beyaz Saray’dan önemli bir ifade eklenmesi Türkiye’nin dikkatinden kaçmadı. Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada bugüne kadarki en sert ifade kullanılarak “Suriye Esad’sız çok daha iyi olacak” ifadesine yer verildi. Ankara’dan yapılan Başbakanlık açıklamasında ise doğal olarak bu çok önemli ifade yer almadı. \n
\nObama son sözü söylemek üzere\n
\nObama-Clinton ikilisi Mısır’da Hüsnü Mübarek, Libya’da da Muammer Kaddafi’nin sonunu işaret eden “Artık gitmeli” sözünü Esad için henüz telaffuz etmiş değil. Erdoğan-Davutoğlu ikilisi Obama’yı frenlemeye çalışırken diğer taraftan da Esad’ın acil olarak adım atmasını sağlamaya çalışıyor. Ancak ABD’nin beklenen “git” açıklamasını bugün ya da yarın yapma olasılığı Ankara’yı ciddi biçimde kaygılandırıyor. \n
\nÇünkü son söz söylenip diyalog kapısı kapanınca ABD’nin, bir sonraki aşamaya geçerek Esad rejimine karşı siyasi, ekonomik ve büyük olasılıkla askeri yaptırımlar için Türkiye dahil tüm müttefiklerinin kapısını çalması kaçınılmaz hal alacak. İşte o zaman ‘taşeronluk’ tartışması gerçek anlamda gündeme gelecek.\n
\nBirkaç gün içinde yaşanacaklar, sadece Suriye’nin geleceği hakkında değil, Obama yönetiminin iddia edildiği gibi Erdoğan’ı dinleyip dinlemediği hakkında da herkese fikir verecektir.
\n\nYazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Emekliye iyi haber yok!
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Seküler müdür kalmadı'
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'
- Üniversite öğrencisi, trafikte öldürüldü
- Ankaralı Turgut hayatını kaybetti!
- İkinci elde 'Suriyeli' hareketliliği