Antalya’dan sevgiler (2)

08 Ekim 2020 Perşembe

Antalya’da 57. Altın Portakal Film Festivali doludizgin ilerlemekte... Ama tedbiri, salgın önlemlerini hiç elden bırakmadan... Maskeli, mesafeli, dikkatli, özenli... Bir yanda açık hava sinemalarında, yıldızların altında, herkese açık film gösterileri, öte yanda yarışmalar... Sinemamızın yeni projelerinin hayata geçirilmesi için fon ve iletişim ağı desteği sağlayan Film Forumu... Bu yıl rekor başvuru sağlayan, büyük ilgi çeken, Türkiye’nin tüm üniversitelerinden 250 gencin katıldığı Sinema Okulu... Forum ve okul salgın nedeniyle bu yıl çevrimiçi...

Bugün sözü festival yönetmeni Ahmet Boyacıoğlu’na bırakıyorum... Sinema sanatıyla ilişkisi olan Ahmet Boyacıoğlu’nu biliyor, bilmeyenlere kısacık anımsatayım:  

Geçen yıl Antalya’da yerel seçimleri CHP kazanınca festival yönetimine seçildi. 7 yıl Ankara Film Festivali, 10 yıl Adana Film Festivali, 25 yıl Gezici Festival deneyimi var. Yurtdışında aklınıza gelebilecek tüm sinema festivallerinde ise kültür bakanı görevini yerine getiren kişi diyebiliriz. Söz onda:

Kıyıya vurmuş balina

Bir film festivali ‘kıyıya vurmuş bir balina’ya benzer. Uzaktan bakıldığında kocamandır, heybetlidir ama aynı zamanda savunmasızdır. Kısa bir süre içinde irili ufaklı çeşitli canlılar başına üşüşüp balinayı didiklemeye başlarlar. Denizin derinliklerinde yaşarken de balinanın yaşamını sürdürmesi için çabalayan dostları olduğu gibi, onu öldürüp etinden, yağından faydalanmak isteyen avcılar mevcuttur. Bu bir film festivali için de geçerlidir. 

Bir film festivaline hazırlanırken çeşitli sorunlarla karşılaşırsınız. Örneğin durup dururken savaş çıkar, burası Ortadoğu. Birileri kenti süsleyen heykellere laf eder. Heykel düşmanlığı, Cumhuriyet düşmanlığı kadar eskidir ve 1923 yılından bu yana süregelmektedir. Umursamazsınız. Göstermeyi düşündüğünüz filmin dağıtımcısından cevap alamazsınız. Jüri üyesi olmasını istediğiniz kişi ülkeyi terk ettiğini, artık yurtdışında yaşadığını söyler. Üzülürsünüz. Bir virüs ortaya çıkar, gelip ülkenin başına çöker ve hayatı derinden etkiler. Ancak bir yandan da festivalin hazırlıklarını yürütmek gerekmektedir. Kafanızın içinde binlerce soru varken birden Fatma Girikin mavi gözleriyle size baktığını fark edersiniz. Mutlu olursunuz.

Türkiye’de 81 il var. Bazılarında hiçbir şey olmaz gibi gelir insana. Üzerlerine ölü toprağı serpilmiş gibidir. Bir de Antalya var. Kedilerin mutlu bir yaşam sürdüğü kent. Denizini, güneşini, ılıman iklimini, dağlarını, yemyeşil ovalarını bir kenara koyun, sabah erken bir saatte Konyaaltı’nda sahilde bir yürüyüşe çıkın. Ne demek istediğimi anlarsınız.

Bu yıl salgın var. Ama festival de var. Açık hava gösterimleri var. İyi filmler var. İyi film derken söylemek istediğim, bazıları içinizi acıtacak, bazıları sizi gülümsetecek filmler. Hayatınızı biraz olsun değiştirecek, yaşadığımız için mutlu olmanız gerektiğini size hatırlatacak filmler. İyi seyirler.

Akra Caz Festivali

Hepsi bu kadar sanıyorsanız, yanılıyorsunuz... Kedilerin ve insanların mutlu yaşadığı bu kentte üç yıldır muhteşem bir festival daha sürüyor: Caz festivali... Onun yaratıcısı ve yöneticisi ise Kadir Dursun... Onu da müzik tutkunları iyi tanır. Yıllarca Fazıl Say’ın yoldaşı, omuzdaşı, nice festivale, konsere imzasını atmış...

Kadir Dursun, önceki yıllarda, dünyanın her köşesinden getirttiği birbirinden usta caz sanatçılarıyla, Antalya’nın Akra Oteli’nde, çok geniş bir dinleyici kitlesini çeken iki başarılı festival gerçekleştirdi. 

Bu yıl salgına karşın, yeter ki müzik susmasın diyerek, festivali iki konserle ve çevrimiçi olarak tasarladı. İki konserin ilki, kendine özgü yorumu, ses rengiyle muhteşem Karsu; ikincisi olağanüstü saksafon sanatçısı İlhan Erşahin’di... Her iki konser de Akra Otel’in Akdeniz’e ve Bey Dağları’na bakan sahnesinde çevrimiçi gerçekleşti.

Her iki konseri de YouTube ve AkraJazz sayfalarından izleyebilirsiniz. 

Müziksiz ve sinemasız kalmayın!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları