Dayanışma her yerde...

12 Mart 2023 Pazar

8 Mart’tan beri Nürnberg’deyim. Hitler’in Alman imparatorluğunun merkezi olarak düşlediği, kurguladığı ancak yenilgiden sonra Nazi suçlularının yargılandığı kentte... Bugün kültür, insan hakları, demokrasinin simgesi. Burada 27.Türkiye- Almanya Film Festivali’ndeyim. 

Bu yılki festival tarihleri, 8 Mart’la örtüştüğünden iki kentte, Nürnberg ve Erlangen’de “Türkiye’de Kadın Olmak” konuşmalarını yaptım sonra, Selçuk Metin’in kitabımdan yola çıkarak gerçekleştirdiği “Leyla Gencer” belgeselinin de gösterildiği film festivaline katıldım...

TAKSİM YASAKLARI 

“Türkiye’de Kadın” sohbetlerine ve film festivalinin her anına damgasını vuran Türkiye’deki depremdi. Ama sadece fayların yol açtığı deprem deği. Liyakatsizliğin, adaletsizliğin, beceriksizliğin, rant ve çıkar uğruna süregelen talanın depremi... İnsan yaşamına, insan onuruna yapılan baskı ve haksızlığın depremi...

Dünya artık çok küçük. Hiçbir şey gizlenmiyor. 8 Mart’ta kadınlardan duydukları korku, engellemeler, polis bariyerleri, kadınların pankartları (“Sürtük olarak katıldığımız son 8 Mart” bile) buraya yansıdı. Taksim’e getirilen yasaklar, kadınlara şiddet, coplu, gazlı saldırılar anında burada isyana dönüştü. Milliyetçilikten, etnik kökenden, dinden arınmış bir isyana!. Ve isyan büyüyor! Sırf insan olduğumuz için! 

‘SİNEMA EŞİTLİK ÖZGÜRLÜK’

Türkiye ve Almanya’dan uzun ve kısa metraj film yarışmaları, belgeseller, iki ülkenin “film dünyaları”, 40 kadar panel/söyleşi/ buluşma içeren bu çoksesli kültür ve sanat platformunun, sadece ilk iki gününe katılabildim. 

Piyanist Hildegard Pohl ve perküsyonda Yogo Pausch’un müzik eşliğindeki (Fazıl Say besteleri için teşekkürler!) açılış töreninde yaşam boyu onur ödülleri Şerif Gören ve Micheal Verhoeven’e verildi. Ayrıca pandemi yüzünden 2020/21 yılı ödülünü alamayan yılların harika oyuncusu (ve ünlü yönetmen Verhoeven’in 50 yıllık eşi) Senta Berger de gecikmeli ödülünü aldı. Yıllar geçse de mihrap yerli yerinde!

(Türkiye-Almanya Film Festivali'nde Şerif Gören’e Onur Ödülü verildi.)

“Köprü”, “Deprem”, “Nehir”, “Yılanların Öcü”, “Kurbağalar”, “Almanya Acı Vatan”, “Polizei”... Hele hele Yılmaz Güney’in düşlerini hayata geçirdiği, Cannes’da Altın Palmiye’yi kucaklayan “Yol” filminin ve adlarını sayamadığım daha nicelerinin üretken, çalışkan yönetmeni Şerif Gören! Ödül kabul konuşmasında bir çocuk gibi heyecanlıydı: “Benim için sinema önce insandır. İnsanlıktır. Sinema eşitliktir, direniştir, özgürlüktür, özgürlüktür, özgürlüktür!” 

İNSAN OLMAK

Almanya’daki dört günüm boyunca her toplantıda Türkiye’de yaşanan kader ya da fıtrat değil, insandan kaynaklanan deprem sonrası acı da dayanışma da masaya yatırıldı, sorgulandı. (Almanya en büyük katkı ve dayanışma gösterenlerden) Yine öncelik kimlikler değil, insan olmaktı! 

Türkiye-Almanya Film Festivali 30 yıldır yapılıyor. İyi ki de yapılıyor. Çünkü ayırımcılığın, nefret dilinin körüklendiği bir dünyada yalnız olmadığımızı anımsatan dayanışmanın simgesi! Zaten sanat öyle! Bize insanlığımızı hatırlatan yaratıcı ve özünde muhalefeti, mücadeleyi, “HAYIR” demeyi barındıran bir varoluş! Başta Adil Kaya, Ayten Akyıldız olmak üzere festivale emeği geçen ve katkıda bulunan herkesi kutluyor; bize insanlığımızı anımsattığı için teşekkür ediyorum.

NOT- Saygıdeğer eşsiz piyanist Ayşegül Sarıca’yı ve aziz dostum tiyatro yoldaşımız Tiyatro Eleştirmenler Birliği ilk üyelerinden Hami Çağdaş’ı yitirmenin acısıyla, tüm sevenlerine sabırlar diliyorum.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları