Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Eylül Düşleri, Eylül Düşünceleri...
Eylül ayı yaprak dökümü ayı, hüzün ayı. Ruhi Su’yu, Azra Erhad’ı, Bedri Rahmi Eyüboğlu’nu, Yılmaz Güney’i, Erkan Yücel’i, Ergun Köknar’ı, Kerim Afşar’ı, İlhami Soysal’ı, Mehmet Kemal’i ve daha nicelerini (en yakın arkadaşım, canım annemi de) hep bir eylül rüzgârı aramızdan aldı götürdü...
***
Eylül ayı benim için aynı zamanda hem “6-7 Eylül” olaylarına ve “12 Eylül” ve tüm çağrışımlarına açık olduğu için öfke ayı! O vahşet dolu şiddet olaylarının da, o faşist darbenin ve sonrasındaki zulmün de hesabını soramamış olmanın utancını içimde büyütmenin ayı...
***
Eylül ayı, Yahya Kemal’in belki de en güzel dizelerini bana her sonbahar yeniden anımsatan ay: Şaire göre ilkbaharda “aşinalık, aşk oluverse” de, sonbahar “Bitmez bir özleyiştir, ölümden beter bile.”... İşte “Eylül Sonu” şiirinden en sevdiğim dizeler: “Günler kısaldı. Kanlıca’nın ihtiyarları / Bir bir hatırlamakta geçen sonbaharı./ Yalnız bu semti sevmek için ömrümüz kısa... / Yazlar yavaşça bitmese, günler kısalmasa...”
***
Günler kısalmaya başladı bile. Ama günler kısalsa bile, şimdi tam da kıyılara varıp, denize girme mevsimidir bence. Kıyılardan arsız tüketicilerin, kalabalıkların, gürültünün, gösterişin, sömürgenliğin çekilmeye başladığı mevsim... Hani ünlü “Sonbahar Yaprakları” şarkısında söylendiği gibi: Kuru yapraklar kürek kürek ya da yürek yürek toplanır. Anılar ve pişmanlıklar da... (“Gördün mü, unutmadım bana söylediğin şarkıyı... Bize benzeyen şarkıyı...”) Ve ... Ve deniz, ve dalgalar kumsalın üzerinden, ayrılmış sevgililerin ayak izlerini siler süpürür.
***
İşte öyle bir kıyı kasabasında gözlerim, sahil boyunca yürüyen şairi, İlhan Berk’i arıyor. Ama o yok...
Kimi zaman “gazetecilik“ adına yapılanlardan müthiş bir utanç duyuyorum! İlhan Berk aramızdan ayrıldıktıktan sonra kimi gazeteler onu magazin malzemesi yapmaya kalkıştı! Bugüne dek koca şairin şiirine tek satır ayırmayanlar, sevgililerinden söz eder oldu! Bu mu gazetecilik! Yuh olsun! Lütfen! Sevmenizi beklemiyorum, en azından saygılı olun! İşte bir haftadır bu öfkeyi de içimde büyütüp duruyorum!
***
Orhan Pamuk’un “Masumiyet Müzesi”ni okuyorum... Sular seller gibi akıp gidiyor. Ayrıntıların zenginliği, nesnelerle çarpıcı ilişki, “cin”likler, “şaşırtmaca”lar... Hayır hayır, sustum.. bitirmeden konuşmayacaktım ama dayanamadım. Zaten bir haftadır tüm medya doğal olarak “Masumiyet Müzesi’ne” odaklanmış durumda. İlk yüz bin adet kitap tükenmiş şimdi ikinci yüz binde sıra. Artık kimse “Bana Orhan Pamuk okumak zor geliyor” diyemeyecek. Duymuşsunuzdur, romanın 3 baş kahramanı var: Şimdilik Kemal’in peşine takılıp gidiyorum. Ama doğrusu henüz Füsun ve Sibel’i bulamıyorum... Nerede şu kadınlar? Umarım yakında bulurum...
faks: 0212.257 16 50
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Nevşin Mengü hakkında karar
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- Müge Anlı'nın eşine yeni görev
- AKP’nin tabutu CHP sıralarına kondu
- Bakanlık 5 ildeki lahmacuncuları ifşa etti