Zeynep Oral
Zeynep Oral zeynep@zeyneporal.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Nâzım-Brecht buluşması...

04 Ağustos 2016 Perşembe

Biri taa Karaormanlar’dan çıkageldi; öteki Uzak Asya’dan bir kısrak başı gibi Akdeniz’e uzanan Anadolu’dan... Biri memleket hasretini, sevdasını, kavgasını ve en uzak yıldızla çarpan kalbini yüklenip gelmişti... Öteki içinden bir türlü çıkamayacak sandığı ormanların soğuğunu çoktan eleştiriye, ironiye, gülmeceye ve insan sıcaklığına çevirmişti!
Çamlıca’da harap bir konakta değilse de Moda’da 1800’lerin sonlarından kalma “Mermer Konak” diye bilinen büyülü bir bahçede gerçekleşti buluşma...
Nâzım Hikmet’le Bertolt Brecht’in buluşmasından söz ediyorum. Eğer 15 Temmuz olmasaydı, araya başka yazılar girmeyecek ve bu buluşmayı çoktan paylaşmış olacaktım sizlerle. Ama işte 15 Temmuz’u ve sonrasını, sizin de benim de gördüğüm her şeyi, hem Nâzım hem Brecht, önceden görmüş ve düşünmüş olduklarından, buluşmaları daha da değerlendi, sohbet daha da yoğunlaştı.

Güneşin Sofrasında
Buluştukları o büyülü bahçede yeryüzünü kucaklayan bir sofra kurdular. Güneşin sofrasını... Onlar, ruh ikizleri, donattılar sofrayı!
O sofraya önce yaşama ve geleceğe inançlarını koydular. Daha güzel bir dünya umudunu yerleştirdiler.
Masaya barış ve aydınlık tutkularını koydular. Hasreti, özlemi paylaştılar. Savaşlara, sömürüye, haksızlığa, baskıya karşı bol bol direniş koydular masaya. (“Masa da masaymış ha!”) Mahpusluktan sadece özgürlüklerini, aşklarını, umutlarını anmak için söz açtılar... En çok yaşama sevinci kattılar sofraya... Gülümsemeyi, eleştiriyi, hüznü harmanladılar.
Bir ara, Brecht bugünlere bakıp bir şarkı mırıldandı, Nâzım da ıslıkla eşlik etti:
“Vatan millet hep palavra/ Savaşlar da bahane/ Bu düzende tek kural var/ Artmalı hep sermaye // Kapıların arkasında/ Bölüşürler pazarı/ Çıkarları çatışınca/ Başlatırlar savaşı // İtişirler didişirler/ Sürdürürler kavgayı/ En sonunda birleşirler/ Yerler yoksul hakkını”.
Derken o sustu, Nâzım başladı: “Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt hainiyim, ben vatan hainiyim./ Vatan çiftliklerinizse...”
Aman aman, darbe girişimi, temizlik ve de “demokrasi bayramı” devam ederken ... sırası mı ... diyecek oldum ve kendime geldim... Neler söylüyorum ben!..

Güncelliğin daniskası
Nâzım Hikmet ve Bertolt Brecht ruh ikizi olsalar da hayatlarında hiç karşılaşmadılar. Onları “Güneşin Sofrasında” oyununda buluşturan Genco Erkal. Metni uyarlayan, oyunu yöneten, mekânı tasarlayan da o.
Her daim kendilerini aşan iki mükemmel oyuncu (Tülay Günal ve Genco Erkal) üç müzisyen (Yiğit Özatalay, Deniz Doğangün, Çağdaş Engin) bize o büyülü bahçede, o sofrada öyle bir şiir ve müzik ziyafeti sunuyorlar ki, bu iki deha, Brecht ve Nâzım bugün yaşanan her şeyi nasıl yıllar önce görmüş de bu dizeleri yazmış diye şaşmadan edemiyorsunuz. (Ay sonuna dek sürüyor kaçırmayın!)
F.Say, Z.Livaneli, C.Karaca, T.Öcal, E.Akbayram, T.Selçuk, K.Weill, H.Eisler, sofranın besteci konukları... Oyunun eleştirisini bu sayfalarda daha önce Ayşegül Yüksel’den okudunuz. Benim vurgulamak istediğim, iki nokta var: Bir: Oyunun güncelliği... İki: Yarattığı duygu yoğunluğu... İkisi de çarpıcı!
Bu arada “Yine mi Nâzım, yine mi Brecht?” diye soranlara (Çünkü böyleleri de var): Siz bir konsere giderken yine mi Mozart, yine mi Chopin diyor musunuz??
En olağanüstü durumun olağan sayılmaya başlandığı şu ortamda iyi ki sanat var. Son sözü Brecht’e verelim:
Keyfiliğin yasalaştığı/ İnsanın insanlıktan çıktığı bu kanlı çağda / /Demeyin sakın “bunlar olağandır”/ Demeyin ki değişmez bilinmesin hiçbir şey.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları