Zeynep Oral
Zeynep Oral zeynep@zeyneporal.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Onat Kutlar Diyor ki...

12 Ocak 2012 Perşembe
\n

\n

Dün 11 Ocak. Onat Kutların aramızdan ayrıldığı gün...

\n

Hepimize yönelik bir bomba... Bedene bıçak gibi saplanan camlar... Sonra kan, sonra...

\n

11 gün sonra savaşı yitirdi.

\n

Türkiyede yaşayabilmenin tek yolu, tehditlere boyun eğmeden yaşamaktı O gün boynumuz koparıldı.

\n

Günlerdir Onat Kutların yazıları arasında dolaşıyorumİşte 1994te genç bir flütçünün öldürülmesi üzerine yazdığıAsenin Ölümübaşlıklı yazısından seçtiğim kimi satırlar:

\n

***

\n

Bize hukuk fakültesinin birinci sınıfında, demokrasinin çoğunluk hegemonyası olmadığının öğretilmesinden bu yana otuz beş yıl geçti. Mezolitik barbarlar çağından çağdaş demokrasiye kadar da on binlerce yıl, Gordon Childın İkinci Dünya Savaşı yıllarında müthiş bir karamsarlıkla yazdığı gibi yeniden ormana mı dönüyoruz?

\n

Kimler alkış tutuyor bu global villagede politikacı - işadamı - medya kartelinin yükselen değerlerine? Niçin?

\n

Gerçekten içtenlikle soruyorum: Özgürlük bu olabilir mi? Özgürlük, ünlü bir gazetecimizin (üstelik eski öğretim üyesi) yazdığı üzereİçinden geldiği gibi, kendini hiç sansür ya da kontrol etmeden davranmak mı gerçekten? Yaşam boyu sansürle benim kadar savaşan az insan var bu ülkede. Ama özgürlük, keyfilik olabilir mi?

\n

Paul Eluardın dağlara, taşlara, doğan güne ve insan yüreğine yazdığı bu büyülü sözcük üstüne kütüphaneler dolusu kitap yazıldı. Ama hiçbirinde rastlamadım böyle bir tanıma. O ünlü yazarımız bir söyleşide, 12 Eylül günü askerler iktidara gelince içinden oh dediğini, ama sonra bir aydın olduğunu hatırlayıp bunu desteklememesi gerektiğini düşünerek kendini sansür ettiğini, bunun da yanlış olduğunu söylüyor övünerek. Sevgili okurlar, gözlerimizin içine baka baka söylüyor bunu, düşünebiliyor musunuz?

\n

***

\n

Peygamberin eşinin özel yaşamı, kadınların saçlarının mahrem olup olmadığı sorunlarından sonra basında, televizyonda tartıştığımız şeylere bakınız! Özgürlük, bu değildir! Bunları konuşarak konuşan Türkiyeolunamaz.

\n

Ama bu medya yıldızlarının düşüncelerine katılmadığımı, bilgilerinin yanlış ya da yetersiz, yorumlarının tehlikeli ve kültürsüzleştirici, tavırlarının güçlüden yana ve kişiliksiz olduğunu söylüyor, çok sayıda insanımızın görüşünü yansıtıyorum.

\n

Biliyorum, yalnız değilim.

\n

Para, ün ve iktidar hırsının gözleri bürüdüğü, üç kuruş gasp ederiz diye gencecik bir flütçünün acımasız ellerle boğulduğu, ortaçağ karanlığının her gün biraz daha koyulaştığı, köylerin, kasabaların, kentlerin etnik boğuşmalarla kan gölüne döndürüldüğü, gerçeğin mafya liderlerinden sorulduğu, hapishanelerde yazarların, bilim adamlarının çürütüldüğü, devletin ve halkın iliklerine kadar soyulduğu, soygunun soyana kâr kaldığı, goygoycuların minareye kılıf hazırladığı, eğitimin ve yönetimin şeriatçılara teslim edildiği, politikacıların çoğunun iktidar labirentlerinde kaybolduğu ya da çıkar peşine düştüğü, erdemin, dürüstlüğün, onurun unutulduğu, kültürün kültürfizikle karıştırıldığı bu şiddet, soygun ve ikiyüzlülük toplumunda birçok kişi, tıpkı benim gibi, herkesinşıkıdım şıkıdımoynamadığının farkında.

\n

Ama acaba reklam rekabeti, ün ve çıkar hırsı ile gözleri kararmış olanlar yeterince farkında mı?

\n

Böyle bir toplumda kültürün yeri ne?

\n

Soru bu.

\n

Bir zamanlar diyordu ki Kierkegaard, Batan bir devir, en az farkında olduğu şey yüzünden batar. Çünkü onun farkında olsaydı, batmazdı...’

\n

Ne acaba en az farkında olduğumuz şey? () Sevgili dostlar... Umutsuzluk benim işim değil. Ama galiba biraz geç kaldık.

\n

\n

Canım arkadaşım, Sevgili Onat, o gün yazdıkların bugün için her zamankinden daha da geçerli!

\n

\n\n



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yaşasın tiyatro 15 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları