Suna... İdil... Ayla...

05 Haziran 2022 Pazar

En büyük Sürtük başka büyük yok! En sürtük Büyük, başka sürtük yok! En Çürük sürtük başka çürük yok!  En sürtük Çürük, başka büyük yok!

Günlerdir kafamın içinde, dilimin ucunda bu nakarat, bozuk plak gibi dönüp duruyor! Bir türlü silkeleyip atamıyorum. Bakkala gidiyorum ekmek almaya “Bir sürtük lütfen”, manava gidiyorum “çürüksüz sürtük” isterken buluyorum kendimi. Gece rüyalarıma giriyor. Bütün millet ayağa kalkmış “Hepimiz sürtüğüz!” diye tempo tutuyoruz! Tam bu yazıya başladım bir de baktım: En tepeye “Esintiler - Bir Sürtük” diye imza atmışım... (Annem çok üzülür diye hemen düzeltip “Esintiler - Zeynep Oral” yaptım!)

50 YIL ÖNCEYDİ

Yarın İstanbul Festivali başlıyor... Ben en iyisi size tam 50 yıl öncesinden bir festival anısı anlatayım: Baştan başlıyorum.

Sene 1973. Uluslararası İstanbul Festivali, ilk kez gerçekleştiriliyor. Program olağanüstü zengin. Programın starlarından biri iki resital, bir konser verecek olan Yehudi Menuhin.  

Birinci resital Aya İrini’deydi. Yalnız Bach’ın eserlerinden oluşan bir programdı... İkinci resital Darüşşafaka Konser Salonu’ndaydı. İdil Biret’le birlikte Beethoven’ın piyano ve keman için bestelediği en ünlü  sonatları yorumladılar... Gelelim üçüncüsüne: 

Menuhin, Ayla Erduran ve Suna Kan, İstanbul Senfoni Orkestrası’yla birlikte Vivaldi’nin üçlü keman konçertosunu çalacaklardı. Ancak konser günü, müthiş bir panik! Korkunç bir şey oldu! 

Orkestra partisyonunun notalarının kayıp olduğu ortaya çıktı. Konserin  başlamasına birkaç saat vardı ve orkestranın çalacağı notalar ortada yoktu! Aydın Gün birkaç kez öldü dirildi ama hâlâ notalar ortada yoktu. Sonunda  birinin aklına parlak bir fikir geldi: İdil Biret’ten yardım istendi. Yine “Üç Keman Konçertosu” çalınacak, ancak orkestra partisyonunu İdil Biret piyanoda çalacaktı. Sanatçı seve seve yardıma koştu. Bütün bu hengâmede Menuhin hep çok sakin, çok anlayışlı, çok güler yüzlüydü. Kuliste onu oyalamak, Mükerrem Berk’le bana düşmüştü.

Bu plan gerçekleşmedi. Son an kurtarıcısı olarak Şefik Büyükyüksel sayesinde notalar bulundu ve orkestra çaldı. (Çok uzun bir öykü buraya sığmayacağı için kısa kestim) İdil Biret de büyük bir alçakgönüllülükle orkestrada yerini aldı.  

Üç “kemancı” birbirlerinin gözlerinin içine bakarak, birbirlerine gülerek, birbirlerine sevgiyle, saygıyla, hayranlıkla ve aşkla bağlanarak, ölümsüz yapıtı, bu barok mücevheri seslendirdi.

BÜYÜKLÜK ÖRNEĞİ

Üçlü konçerto sona erdiğinde, bitmek bilmeyen bir alkış koptu. İşte o zaman Menuhin, bütün akıllarda ve yüreklerde yer edecek, tanıklık eden kimsenin unutamayacağı bir incelik gösterdi.  

Şöyle ki: Konsere solist olarak katılmadığı için gerilerde kalmaya çalışan İdil Biret’i elinden tutup, sahnenin en önüne, iki keman virtüözümüzün Ayla Erduran ve Suna Kan’ın yanına getirdi, İdil Biret’i ikisinin arasına yerleştirdi. Kendi iyice kenara çekilip bu üç genç kadının önünde yerlere dek eğildi. Salon ayağa kaktı. Üç sanatçımızı ilk kez bir arada alkışlıyorduk... Ben o gün bugün, bu üç virtüöz, bu üç muhteşem kadına yönelik alkışları duyuyorum.  

BUNDAN TAM 50 YIL ÖNCEYDİ...

Daha yeryüzünde hiçbir devlet adamı, hiçbir cumhurbaşkanı, milyonlarca insana “çürük” ve “sürtük” diye hakaret etmemişti!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları